Güncelleme Tarihi:
STAKEHOLDER- yani Türkçede yaygın olarak kullanılan paydaş- teorisiyle dünya çapında tanınan ABD’li Prof. Edward Freeman, uzun yıllar sonra geldiği İstanbul’daki faaliyet yoğunluğundan etkilenerek, Türkiye’nin enerjisiyle Çin ve Hindistan gibi girişimci ülkeleri çağrıştırdığını söyledi. Krizlerin, iş hakkında yanlış hikayeye sahip olduğumuz için yaşandığını savunan Freeman, “Bilgi teknolojileri de olanı büyütüyor, dolayısıyla çok büyük etkiler çok hızlı yaşanabiliyor. Bundan tek çıkış yolu girişimcilik ve inovasyon. Hükümetler, girişimciliği ve yeni iş kurulmasını teşvik etmek için elinden geleni yapmalı” dedi.
Yeni kapitalizm nedir
Sabancı Üniversitesi’nin düzenlediği ve Üniversitenin “Arama Konferansları”yla öne çıkan öğretim üyesi Oğuz Babüroğlu’nun ev sahipliği yaptığı “Yeni Kapitalizm nedir, ne değildir” konulu konferansa katılan Freeman, burada sorularımızı da yanıtladı. Şirketlere stakeholder kuramının önemini anlatan Freeman’a, Türkiye’deki şirketlerin büyük çoğunluğunu KOBİ’lerin oluşturduğunu hatırlattığımızda, “Dünyadaki şirketlerin de çoğunluğu KOBİ’ler. Çoğu zaman küresel dev şirketlere fazla odaklanıyoruz. Ancak KOBİ’leri kuran girişimciler de bir değer yaratıyorlar. Bu girişmcilerin topluma nasıl bir katkıda bulunmak istediklerine karar vermeleri lazım” diye konuştu.
Yeni hikaye anlatılmalı
İş ile ilgili artık yeni hikayenin anlatılması gerektiğini belirten Freeman, “Yani sadece kar peşinde koşan bir faaliyet olmadığını. Tabii ki bazı kötü adamlar var. Ancak Steve Jobs örneğinde olduğu gibi, tartışmalı bir figür olsa da güzel şeyler yaratanlar da var” dedi. Stakeholder kelimesinin Türkçe çevirisinin tartışmalı olduğunu anımsatan Freeman, şunları dile getirdi: “İngilizcede kelimeyi geliştiren teknik bir yazardı, 1960’lı yıllarda bir iş planlama araştırması yapıyorlarmış. Müşteriler, tedarikçiler, çalışanlar, hissedarlar bütün bunlar inceleniyormuş. Hepsinin bir çıkarı veya bir bekledikleri şey var, yani stake (çıkar) kelimesinden yola çıkarak, stakeholder denilmiş.”
Baharatlar 8’e 1
ABD’de stakeholder yönetimini iyi yapan “Baharat şirketleri” araştırması yapıldığını anlatan Freeman, Amazon, IKEA, Toyota, Google, Harley-Davison, Starbucks, Commerce Bank, Johnson & Johnson gibi dev şirketleri kapsayan anketten çıkan sonuca göre stakeholder yönetimine önem veren şirketlerin 8’e 1 oranda daha iyi finansal sonuçlar elde ettiğini vurguladı. On yıldaki getirilerinin ortalama yüzde 1026 oranında olduğunu, bunun S&P 500 listesindeki yüzde 122 ortalamanın yaklaşık sekiz katı olduğuna dikkat çeken Freeman, “Dünyanın her yerinde stakeholder’ları düşünmek daha fazla katma değer sağlıyor” dedi.
Es geçilmez
Freeman, şirketlerin küreselleşmeyi es geçemeyeceğine dikkat çekerek, şunu söyledi: “Havaalanından geliyordum, gelirken tüm gemilere baktım. İstanbul’un nasıl uygarlığın ve ticaretin bir merkezi olduğunu ve halen olmaya devam ettiğini düşündüm. Küreselleşme bu. Amerikalılar bile anlıyorlar küreselleşmeyi. İstanbul’da da anlamı olması lazım, Washington’da da, Şanghay’da da, Melbourne’da da. Kırsal ve kentsel bölgelerde iş kavramını küresel bir bakışla ele almalısınız. Son 30 yıldan uzun süredir devam ediyor. Kaç kişinin Blackberry’si var, kaç kişinin bilgisayarı var?”
1 kilo kahveyi bedava verdi ömür boyu müşteri kazandı
ABD’nin önde gelen gıda zincirlerinden Wholefoods’un 10 milyar dolarlık bir şirket olduğunu aktaran Edward Freeman, şirketin CEO’suyla yakın arkadaş olduklarını belirterek, şu hikayeyi paylaştı: “Bir müşteri Whole Foods marketinde kahve alırken, kasiyere ‘Bu kahvenin benim istediğim şekilde öğütüldüğünden emin değilim’ diyor. Kasiyer, 1 kilo kahveyi bedavaya veriyor. Böylece o kişi hayat boyu müşterileri oluyor. Whole Foods, temsil ettikleri değerler konusunda çok berrak.”
Wall Street iyi bir örnek işadamlarına güven sıfır
KÂR etmenin ve paranın taraftarı olduğunu, ancak bugün iş dünyasının geldiği noktanın düşünülmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Edward Freeman şunları söyledi: “Wall Street bunun iyi bir örneği. İnsanlar işadamlarına doktorlardan, avukatlardan daha az güveniyor. Eski öyküde rekabet bir işletmeyi başarılı kılıyordu. Ancak bu öykü değişti. Yöneticinin görevi bir taraf için çok fazla değer yaratıp, diğer değerlerin önüne geçmek değildir.”