Güncelleme Tarihi:
Çalışma sonucunda hazırlanan raporda, kredi derecelendirme kuruluşlarının verdiği “siyasi ağırlıklı” notlar nedeniyle zarara uğrayan Türkiye'de ulusal bir kredi derecelendirme kuruluşunun kurulması ve Türkiye'nin bu konuda lider konuma gelmesi gerektiği vurgulandı.
SETA yetkililerinden edinilen bilgiye göre, her not verileceği zaman bir şeyi bahane ederek Türkiye'nin kredi notunu “yatırım yapılabilir” seviyeye getirmediği öne sürülen kredi derecelendirme kuruluşlarının ülkeye verdiği zarar, SETA ekonomi direktörlüğünü harekete geçirdi.
Prof. Dr. Karagöl ve Ülkü İstiklal Mıhçıokur, konuya ilişkin bir çalışma yaptı ve çalışmanın neticelerini bir raporda topladı.
Raporda, kredi derecelendirme her ne kadar bir görüş niteliğinde olsa da verilen notların, yatırımcıların yatırım kararlarını etkileyebildiğine dikkat çekildi.
Başta ABD olmak üzere birçok ülkedeki fonların iç tüzüklerinde, “yatırım yapılacak ülkenin notunun 'yatırım yapılabilir' seviyede olması” şartı bulunduğuna işaret edilen raporda, bu nedenle söz konusu fonların Türkiye'ye gelmediği belirtildi.
Öte yandan, kredi derecelendirme kuruluşlarının uzun yıllardır aynı metodolojiyi kullandıkları ve değişen konjonktürel ortama uyum sağlayamadıkları vurgulanan raporda, “analistlerin tecrübesizliğinin de derecelendirmede büyük öneme sahip olan sübjektif faktörlerin, verilecek nota yanlış yansımasına sebep olduğu” ifade edildi.
“Derecelendirme sektörünün oligopol yapısı kırılmalı”
Türkiye'deki kredi derecelendirme sektörünün düzenlenmesi ve ulusal derecelendirme kuruluşlarının önünün açılması gerektiği aktarılan raporda, şunlar kaydedildi:
“Türkiye'nin bölgede sağladığı politik güç, ekonomik boyuta taşınmalı ve kredi derecelendirme konusunda lider konumda olmalıdır. Bu kapsamda İstanbul Finans Merkezi'nin kurulması ile finansal enstrümanların çeşitlenmesi, bu enstrümanlara kredi notu derecelendirmesi getirilmesi zorunluluğu, alternatif derecelendirme kuruluşlarının kurulmasını zorunlu hale getirmiştir. Bu da hem ulusal kuruluşların güçlenmesini hem de mevcut uluslararası derecelendirme kuruluşlarına olan bağımlılığın azaltılmasını sağlayacaktır. Alternatif olarak, ya Türkiye Bankalar Birliği tarafından kurulacak bir kredi derecelendirme kuruluşu ya da İslami Uluslararası Kredi Derecelendirme Kuruluşu (IIRA) gibi bölgesel derecelendirme kuruluşu desteklenerek derecelendirme sektörünün oligopol yapısı kırılmalıdır.
Türkiye'ye uluslararası sermaye akışının olmasının önünde en büyük engellerden birisi olarak görülen kredi derecelendirme notunun yatırım yapılabilir seviyeye çıkması Türkiye'nin son 10 yılda ekonomide gerçekleştirdiği performansın sürdürülebilirliği açısından hayati önem taşımaktadır. Bu nedenle Türkiye kredi derecelendirme kuruluşlarının kurulması konusunda da öncü görev üstlenmelidir.”