DÜNYANIN önde gelen araştırmacı ilaç şirketlerinden Roche, geçen hafta 2010 yılı mali sonuçlarını açıkladı. Şirketin kârı yüzde 4 artarak 8.89 milyar İsviçre Frangına (9.52 milyar
dolar) çıktı. Yıllık cirosu ise yüzde 3 düşerek 47.47 milyar İsviçre Frangı oldu. Grup satışları pandemi satışları hariç tutulduğunda, yerel para birimleri bazında ise yüzde 5 arttı. Yaklaşık 110 ülkeyi barındıran Roche’un CEMAI (Orta ve Doğu Avrupa, Orta Asya, Ortadoğu, Afrika ve Hindistan) Bölgesi Başkanı ise herkesin bildiği gibi bir Türk yönetici. Coca-Cola CEO’su Muhtar Kent’ten sonra uluslararası düzeyde en tepe noktaya gelmiş Türk yönetici olarak kabul edilen Tuygan Göker’e hem 110 ülkeyi nasıl yönettiğini hem de işin dışındaki yaşamını sorduk.
Yüzde 45 fiyatlar düştü
Sorumlu olduğunuz bölge nasıl bir yıl geçirdi?Gayet iyi kapattık. Operasyonel Mükemmeliyet girişimiyle mükemmelleşme operasyonu geçirdik. Bir nevi fitness kulübüne girdik çıktık. Benim bulunduğum bölgede ülkem olduğu için söylemiyorum Türkiye çok önemli bir yer.
Türkiye’de faaliyetler nasıl gidiyor?İlaç fiyatlarını düşürme politikası yanlış. Zaten Türkiye’de ilaç fiyatları pek çok ülkeye kıyasla düşük. Daha da düşürme gayreti kabul edilebilir bir şey değil. En düşük fiyat olan Yunanistan fiyatlarının altında fiyatlar isteniyor. Buna ek olarak bir de SGK’ya yüzde 32.5 indirim isteniyor. En kolay anlatımla 10 liralık ürünü ben 5.5 liraya satabiliyorum. Neredeyse yüzde 50 fiyat kırılıyor.
Korkunç hayal kırıklığı
Bu sektörü nasıl etkiler?Çok olumsuz etkiler. Kendi maliyetlerimizi nasıl kontrol edeceğiz. Bir de bu durum ya diğer ülkelere örnek olursa. Domino etkisi yaratırsa kötü olur. Bu durum bize dayatılıyor. ‘Ya bunu bu fiyata sat ya da almam’ deniyor. Dünyada Ar-Ge’ye en çok para harcayan ikinci firmayız. Toyota’nın ardından geliyoruz. Fakat Türkiye’de korkunç bir hayal kırıklığı yaşıyoruz. Ben Türk bir yönetici olarak çok üzülüyorum.
Kolumu kanadımı kırdılar
Neden üzülüyorsunuz?Türkiye bizim yatırım yapmak istediğimiz bir ülke. Beş yıldır buna kendimi adadım. 2005’te Türkiye’yi bölgeme aldığımdan beri hem araştırma-geliştirmede hem medikal işlerde hem eğitim hem çağrı merkezinde yatırım için öncelik veriyoruz. Bir merkez olsun diye çok gayret sarf ediyorum. Bütün eğitim merkezimiz, bütün müşteri ilişkileri yönetimi Türkiye’de. E-ticarette Türkiye yeni merkez oldu. Geliştirmeyi yeni getirdik. Araştırmayı da getirmek istiyoruz. Ben bütün bunlar için uçarken birden kolumu kanadımı kırıyorlar. Bu fiyat politikası sürerse belli ürünleri piyasada tutmakta güçlük çekeriz.
Irak Türkiye’den hızlı
110 ülkeyi nasıl yönetiyorsunuz?
Hepsi birbirinden çok farklı. Batı Avrupa’da, Amerika’da yönetici daha az yorulur. Sistem, düzenleme oturmuş. Sürpriz yok. Bir ilacın ruhsatlanması, geri ödemeye alınması 3 ay kadar sürüyor. Benim bölgemde bu 3-4 yıl olabilir. Ama bakın Irak’ta, Suriye’de bile Türkiye’den daha çabuk ruhsatlanıyor. Türkiye madem AB’ye girmek istiyor, düzenlemelerini ona göre yapmalı.
Yataktan sıçrayarak kalkarım
Sabahları 06.00’dan geç kalkmam. Bazen 05.00-05.30 da olur.
06.00-07.00 gibi ofiste olurum. Günlük programımı yaparım.
09.00’dan önce gerekmiyorsa toplantılara başlamam.
Öğlen 12.00-14.00 arası hiç toplantı, iş almam. O kendime spor için ayırdığım özel bir vakittir.
Normalde 5-6 saat uyuyorum. Bazen yorgunken 7-8 saatte olabilir.
Genellikle mutlu ve dinç kalkarım.
Yataktan kalkmam neredeyse bir sıçrama şeklindedir. Hızlıca kalkarım sonra ne yapacağım, nasıl yapacağım kafama biraz daha geç gelir.
Evden çıkmadan haberleri, dünyada olup bitenleri takip ederim. Eşimle sohbet ederim.
Kariyerimi aşkım belirlediAnnem ve babam avukatlar. Çocukken ben de avukat olmak istiyordum.
Sonra siyasetçi olmayı hayal ettim.
Ben eşimle lisede tanıştım. O eczacılık okumaya karar verince ben de aynı yolu seçtim. Ankara Gazi Üniversitesi’nde eczacılık okudum.
Benimki tam bir aşk kariyeriydi. Çünkü hemen, bir an önce evlenmek istiyordum. 23 yaşında evlendim ve bu bana istikrar kazandırdı.
Bugün gençler master, doktora yapmalı. Bizim zamanımız farklıydı. Hayat doktorası yaptım. İlk bilgisayarı 40 yaşımda kullandım.
Kariyer bir yere kadar planlanıyor. Ama toplu iğnenin ucu kadar bile olsa şans lazım.
30 yılı aşkın süredir Roche’ta çalışıyorum.
Kamp karavan, yorarYönetici olarak yılda 7 hafta tatil hakkım var ama ancak 2 hafta yazın 2 hafta da kışın izin kullanabiliyorum.
O zaman da işten tamamen soyutlanamam, hep bir e-mail trafiğinin içindeyimdir.
Tatil deniz kenarıdır benim için. Karayipler en sevdiğim tatil yerlerindendir. Akdeniz, Türkiye kıyıları favorilerim. Denizin, insana iyi gelen bir yanı var.
Bazıları kampa gider. Benim için en iyi kamp otel.
Gerçekten saygı duyuyorum o kapma giden, karavanla seyahat eden insanlara ama bana göre o tatilde dinlenmeye imkan yok.
Bunlar sürekli iş güç çıkarır, yorar insanı. Ben tez canlıyım. Tatilim hemen başlamalı.
Çadır kurmayı bekleyemem. Çok zor gelir.
Asla insanları aşağılama
110 ülke 13 bölgeye ayrılıyor. Yılda bir kez onların büyük toplantılarına katılıyorum.
Pek çok toplantı oluyor.
Dinlemekte sıkıntım yok. Asla insanları küçülten yanıt vermem. Onları yücelten konuşmalar yaparım. Onlara değer verdiğimi gösteririm.
Ben 15 dakikalık konuşma yaparım, sonra 2-3 saat dinlerim, soru-cevap olur.
İlaç niyetine 1-2 kadeh şarapBenim kahvaltım çok hafiftir. Öğlene kadar meyve vs. yerim.
Öğlen meyve veya salata ile geçer. Akşam balık-salata veya et. Bazen peynir-domates?
İlaç niyetine 1-2 kadeh kırmızı şarap.
Yağlı yemem. Uzakdoğu ve çiğ yemeklere sempatim yok. Çiğ yemekte hijyen önemli.
Güzel makarna yaparım. Gençken anneme yaranayım diye köfte bile yapardım.
Stratejilerimi tarih belirliyorKendime sanat haftası ilan ederim ve 7 gün müze, müzikal, sanatsal ve tarihsel etkinliklere giderim.
Stratejilerimin hepsinde tarihten etkiler vardır. Tarihe düşkünüm.
Çok hızlı hareket eden, bir bayrak altında yüzlerce kavmi buluşturan Cengiz Han çok önemli bir stratejisttir örneğin.
28 ve 32 yaşlarında iki oğlum var. Onlarla satranç oynarım. Briç de severim.
Temiz giyinmek, her gün tıraş olmak, ütülü takım, kravatlı olmak hoşuma gider.
Dolma, mantı evde yenirAkdeniz, İtalyan restoranları tercihim.
Türk yemekleri artık çok ağır geliyor. Geleneksel yemeklerimizi evde yerim, dışarıda asla yemem. Dolma, mantı evde yenir. Çocukken annem cumartesileri mantı yapardı.
Gideceğim mekan deniz kenarında, su kenarında olmalı. Lokal yerlere gitmem.
Temiz ve güzel görünmeli.
Ren kıyısında 6 km yürüyüşBasel’de yürüyüş yapmak keyiflidir. Her öğlen ?eğer buradaysam- nehir kenarında 6 kilometre yürürüm.
Bu yaklaşık 1 saat sürer. Kendi kendime düşünürüm. Öğlen bu yüzden toplantı yok.
Çok soğuk havalarda daha az yürürüm.
Basel’de haftanın 7 günü spor yaparım. Seyahatlerde de spora gayret ederim.
Evde koşu bandı ve bisiklet var.
Spor yapmayı aksatırsam üzülürüm. Spor sayesinde dinç oluyorum.
Golf oynarım ama fazla sık olmaz.
Şoförsüzlük bağımsızlık tercihimMercedes’e sadığım.
Sportif değil de 4-5 kişilik, arkadaş alabileceğim araba olmalı.
Kendim kullanırım. Bağımsız olmayı severim. İstediğim müziği dinleyip sesini açabilmeliyim.
Sadece havalimanına veya seyahate giderken şoför olur.
Fakat İstanbul ve Endonezya’da şoför neredeyse şart oluyor.
İlk arabam Renault 12’ydi. Üniversiteyi bitirince annem taksitle almıştı.