Güncelleme Tarihi:
Deloitte'tan yapılan yazılı açıklamada yer verilen ve 2009 yılının ilk yarısının değerlendirildiği “Yapısal Reformlara Odaklanmak” başlıklı raporda, Türkiye'nin güçlü ve istihdam yaratan büyüme ortamına dönebilmesi için mali disiplinden ödün vermeden yapısal reformlara odaklanması ve küresel boyuttaki gelişmeleri dikkate alarak kendi kaynaklarıyla finanse edeceği büyüme modelini benimsemesi gerektiği belirtildi.
Rapora göre, Türkiye ekonomisi IMF'li bir senaryoda dahi, bu yıl yüzde 5,5-6 oranında küçülme ile yüzleşmek zorunda kalabilecek. Gelecek sene yüzde 2-3 civarında büyümesi beklenen Türk ekonomisinin gerçek anlamda büyüme kulvarına girmesi ancak sonraki birkaç yıl içinde gerçekleşebilecek.
Raporda enflasyonun bu yıl yüzde 7,5 ile hedefin “bariz şekilde” altında kalacağı tahmin edilirken, önümüzdeki yıl ise yüzde 6,5 olan hedefin çok az üstünde gerçekleşeceği öngörülüyor.
Sanayi üretimi nisan ayında yıllık bazda yüzde 18,5 daralma gösterirken, çalışılan gün sayısının azlığı nedeniyle sanayi üretiminde ay bazında da buna yakın oranda daralma görüleceği tahmin ediliyor. Rapora göre, yaz aylarına girilmesi nedeniyle tarım ve turizmin GSYİH içerisindeki ağırlığının artmasıyla birlikte ekonomi ikinci çeyrekte tek haneli daralmasını sürdürecek.
“SORUNSUZ DIŞ FİNANSMAN RESMİ ÇİZMEK ZOR”
Raporda, kaba bir hesapla faiz dışı dengenin, GSYİH'ye oran olarak “eksi yüzde 1,5'den artı yüzde 2,5”e geçmesinin 1 trilyonluk GSYİH rakamı üzerinden program süresince 40 milyar liralık tutarın tasarruf edilmesi anlamına geldiği ifade edildi.
Yaşanan bazı gelişmeler IMF'siz yola devam etme seçeneğini kuvvetlendirse de, rapora göre Türk ekonomisindeki bazı temel göstergeler düşünüldüğünde bu seçenek “halen sıkıntılı” görünüyor.
Deloitte uzmanlarının yaptıkları hesaba göre Hazine, önümüzdeki sene 175-180 milyar lira civarı iç borç yükünü çevirmek zorunda kalacak. Bugünün mali politikaları devam ettiği sürece, bu borç yükü, “ancak” faiz dışı açık vererek çevirebilecek.
Raporda, bütçe açığının bu yıl GSYİH'nın yüzde 6'lardan IMF programı bünyesinde yüzde 4,5'lara düşeceği ve para politikası uyarınca faiz indirimlerinin yaz aylarında da devam edeceği tahmin ediliyor.
Yılın geri kalanında özel sektörün (bankalar ve bankacılık dışı kesim) borç çevirme rasyosu yüzde 70 seviyelerinde kalmaya devam edecek. Buna karşılık yerel bankaların ve Merkez Bankası'nın döviz rezervi kullanımlarının bir miktar daha sürmesi bekleniyor.
Uzmanların, IMF'siz bir senaryoda 2010'un finansman açısından daha sıkıntılı bir yıl olacağına dikkati çektiği raporda, “Uzmanlar tüm yıl için 25 milyar dolara yakın bir cari açık beklentisinin yanı sıra orta ve uzun vadeli borç amortismanının da 40 milyar doların üzerinde gerçekleşmesini kaçınılmaz görüyor. Bu iyimser rakam ticari işlemlerden kaynaklanan 30 milyar dolar civarındaki kısa-vadeli kredinin sorunsuz varsayımına dayanıyor. Buna rağmen orta ve uzun vadeli borç ödemeleri artı cari açığı birlikte ele alındığında sorunsuz bir dış finansman resmi çizmek çok zor görünüyor” denildi.
“İNANDIRICILIĞI YÜKSEK BİR MALİ PROGRAM...”
Deloitte Türkiye Yönetici Ortağı Hüseyin Gürer, Türk ekonomisinin yapısal önlemler konusunda duyarlılık gösterme zamanının geldiğine işaret ederek, şu değerlendirmede bulundu:
“2009'un ilk yarısını geride bıraktığımız bugünlerde, hem dünya, hem Türkiye ekonomisinde en kötünün geride kaldığına dair bir görüş birliği oluştu. Ancak iyileşmenin şekli ve gücü konusunda belirsizliklerin bir süre daha devam etmesi kaçınılmaz gözüküyor. Global ortamda çok çabuk bir toparlanma ve akabinde Türkiye ekonomisinde eskisi gibi yüksek büyüme oranlarının tutturulmasını beklemek kısa vadede gerçekçi gelmiyor. İnandırıcılığı yüksek bir mali programın, gelişmekte olan piyasa ekonomileri arasında Türkiye'nin olumlu anlamda 'ayrışması' için büyük önem taşıdığını düşünüyor, bunun sonbaharda finansman tarafı kuvvetli bir IMF programının altyapısını oluşturmasını temenni ediyoruz.”