Güncelleme Tarihi:
LONGCHAMP, kurulduğu 1948 yılında deri pipo ve sigarayla ilgili deri aksesuvarlar üreten yüzde 100 erkek markasıydı. Jean Cassegrain’in şirketi 1955’te küçük deri ürünler üretmeye başladı. İlk butiğini 1970’te Hong Kong ve Japonya’da açtı. Hafif deri ürünleri ve seyahat malzemeleriyle Avrupa’dan daha fazla Uzakdoğu’da ünlenmişti. İkinci kuşak Philippe Cassegrain, 1980’de yönetimi devraldığında perakendeye ağırlık verdi ve hazır giyimi de ekledi. Philippe Cassegrain, yönetim kurulu başkanlığı koltuğunda otururken, oğlu Jean Cassegrain CEO ve kızı Sophie Delafontaine ise Artistik Direktör olarak görev yapıyor. Borsaya açılmak ya da bir fonu ortak almak gibi niyeti olmayan Longchamp, dünyada 130 mağaza, 101 ülkede 2 binin üzerinde satış noktasına sahip. Marka şu anda satışının yüzde 80’ini kadınlara yapıyor. Erkek markası olarak yola çıkıp, neredeyse bir kadın markasına dönüşmüş. Türkiye’deki ortağını değiştirip, 2 yıl aranın ardından İstanbul’da Demsa Group ortaklığıyla ilk butiğini açan Longchamp’in CEO’su Jean Cassegrain ile markanın hızlı yükselişini ve işin dışındaki yaşamını konuştuk.
Neredeyse 4 kat büyüdü
* Son 10 yılda 3.5 kat büyümeyi nasıl başardınız?
- 2009 ciromuz 260 milyon Euro’ydu. 2010 yılını is 320 milyon Euro ile kapatacağız. Bu yüzde 25 büyüme demek. Biz borsada işlem görmeyen dolayısıyla kısa vadeli planlar yapmayan bir aile şirketiyiz. Dikkatimizi dağıtan bir şey yok. Ne finansal olarak ne belirlenecek stratejiler açısından bora ya da bir fona ihtiyacımız yok.
Türkiye’den uzak kalamadık
* Herkesin geldiği bir dönemde siz Türkiye’den çekildiniz. Şimdi tekrar gelmenizin sebebi nedir?
- Nişantaşı’nda 15 yıl kadar önce başka bir distribütörle butik açmıştık. Satışlarımızda bir sıkıntı yoktu aslında ama pazardan çıktık. Demsa ile yepyeni bir yapılanmayla 2 ay önce İstinyePark’ta ilk mağazayı açtık. Bu ilginç bir ortaklık oldu. Hem onlar bizi hem biz onları bulduk. Yollar birbirine çıktı.
* Türkiye’den uzak duramadınız yani?
- Çok dinamik ve hızla büyüyen bir pazar burası. Hem perakende hem genel gelişim inanılmaz boyutta. Türkiye’den uzak kalamazdık. Hep geri gelme planları yaptık.
* Burada ne kadar büyüyebilirsiniz?
- İkinci mağaza için İstanbul veya Ankara’yı düşünüyoruz. Bizim için doğru lokasyon çok önemli. Bu Bağdat Caddesi de olabilir Nişantaşı da. Gelecek 3 yılda 5 kadar mağazaya ulaşırız. Zaten Harvey Nichols İstanbul ve Ankara’nın yanı sıra Brandroom mağazalarında da varız.
Türk tasarımcı dikkat çekiyor
* Kendinizi ‘ulaşılabilir lüks’ içerisinde mi konumluyorsunuz?
- Bir kere lüks nedir? Lüks tanımını sevmiyorum. ‘Kaliteli, standartları yüksek ve benzerlerinden çok daha uygun fiyatlı’ diye anılmayı tercih ederim. Herkesin dilinde bir lükstür gidiyor.
* Kate Moss hem yüzünüz oldu hem de size tasarım yaptı. Türk tasarımcılarla çalışmayı düşünür müsünüz?
- 2004 yılında Tracy Emin bizim için tasarım yaptı. Tracy’nin annesi İngiliz babası Türk. Türk tasarımcılar dikkatimizi çekmeye başladı. Babamın da görev aldığı, Fransa’da genç tarımcıları destekleyen Andam’da bu yıl ödülü Hakan Yıldırım aldı. Türk tasarımcılar dikkat çekiyor. Türkiye her bakımdan bir patlama yaşıyor. Burada her şey yeni aslında. Bu yüzden de heyecan var.
KARİYER
Önce başka şirkette çalıştım
- Her zaman deri işinin içindeydi ve çocukken de aile şirketinde çalışacağımı bilirdim.
- Başka türlü hayallerim olmadı.
- Öncelikle askerliğimi bir yıl sivil bir görev alarak yaptım.
- Ardından bir danışmanlık şirketinde 1.5 yıl çalıştım.
- Aile şirketinde profesyonel olarak çalışmaya başlamadan önce başka bir yerde iş tecrübesi edinmek istedim.
- 1991’de aile şirketine katıldım.
- Şu anda CEO olarak çalışıyorum.
TOPLANTI
Uzun ve sık olanına vakit yok
- Toplantılar konusunda çok iyi değilim. Çok da sevmem.
- Elbette toplantılar çok gerekli ama mümkün olduğunca kısa ve etkili olmalı.
- Çok sık ve çok uzun toplantılara hiç gerek yok.
- Şirketimiz büyüdükçe daha formal toplantılar yapıyoruz,
- Gerçekten şirkette kimsenin sık ve uzun toplantı yapacak vakti yok.
- Dinlemek konusunda iyiyimdir. Bizimki sadece vakitsizlik.
GÜNE BAŞLARKEN
Gece 11.00’den önce uyurum
- Sabahları 07.00’de kalkarım.
- Ben uykuya çok ihtiyacı olan türdenim.
- Bu nedenle gece 23.00’ten önce yatağa giderim.
- Uykumu almışsam kalktığımda kendimi zinde, enerjik ve mutlu hissederim.
- Sabahları çok fazla bir şey yapmam.
- Hızlıca kahvaltı eder ve ofisin yolunu tutarım. 08.00-08.30 gibi işte olurum.
SPOR
Yeterince yapamıyorum suçluluk duyuyorum
- Bu yeterince yapamadığım, bunun için suçluluk duyduğum bir konu.
- Kayak yapmayı çok severim ama onun içinde yılda sadece bir kez vakit bulabiliyorum.
- Fransız Alplerinde kayak yaparım.
- Bazen yüzmeye ve yürümeye giderim
- Ama bu yüzme ve yürüme işini de çok sık yapamam.
- Dizimden ameliyat oldum. Onun iyileşmesi için de biraz zamana ihtiyacım var.
BESLENME
Bir Fransız en çok ekmeği önemser
- Sabahları baget ekmek, tereyağı, kahve ve meyve suyu ile kahvaltı ederim. Çok fazla yemem.
- Bir Fransız için ekmek çok önemlidir. Yemekten çok ekmeğe bakar.
- Öğlen hızlı, paket bir şey alırım.
- Akşamları ise aile olarak birlikte masaya otururuz. Karım çok güzel, tipik Fransız yemekleri yapar.
- Özel bir diyetim yok ama sadece hayvansal yağ almamaya çalışırım. Sağlıklı beslenmeyi önemserim.
MEKAN
Parkfora ve Ulus 29’u beğendim
- Yaşadığım bölgede birkaç tane güzel restoran var. Eğer dışarı çıkmamız gerekiyorsa oralara giderim.
- Paris restoran ve mekan açısından çok zengin bir şehir.
- Mahallemdeki restoranların müdavimiyim ama bu haftada bir kere bile gitmem. Yani öyle çok sık dışarı çıkan biri değilim.
- Seyahatlerimde lokal yerlere giderim.
- İstanbul’da Parkfora ve Ulus 29’u çok beğendim.
OTOMOBİL
Karım araba kullanmamdan nefret eder
- Renault Espace kullanıyorum. Geniş ve büyük bir aile için ideal. Benim üç çocuğum var.
- Bizim ailenin şoförü karımdır. Çünkü benim kullanmamdan nefret eder. Ben kullanmayayım diye de kendi kullanır.
- Araba kullanmamın tam olarak neyinden nefret ediyor inanın bilmiyorum.
- İstanbul’da trafik korkunç!
- Paris’te de çok trafik var. Bu yüzden işe arabamla gitmem. Metro’ya binerim.
TATİL
Kışın Alpler, yazın Korsika
- Tatile genellikle yılda iki kez gidebiliyoruz.
- Kış aylarında mutlaka bir kez Fransız Alpler’ine gidip, kayak yaparız.
- Yazın da deniz-kum-güneş tatilini ıskayamayız. Korsika’ya sık sık gideriz.
- Tatile mutlaka bütün aile gideriz. Bazen çocuklarla Avrupa’da yakın şehirleri ziyaret ederiz.
- Daha çok oraları, tanıyıp, bilmeleri için kültürel geziler yaparız.
- Turist olarak gidip en çok etkilendiğim yer Endonezya oldu.
HOBİ
Galeri, sergi gezmeyi severim
- Çok spesifik bir hobim yok aslında.
- Herkes gibi okumayı, müzik dinlemeyi vakit buldukça film seyretmeyi severim.
- Çok az vaktim kaldığı için, olan bütün vaktimi aileme ve çocuklarıma vermek istiyorum.
- Fotoğraf çekmeyi severim. Tatil ve seyahatlerimde bol boy fotoğraf çekerim.
- Sanata ilgim vardır. Galerileri, sergileri gezmeyi severim.