Güncelleme Tarihi:
Çeşme’nin en popüler plajlarından birindeyim. Bütün şezlonglar dolu, insanlar yiyor, içiyor, eğleniyor. Momo Dalyan’a giriş 500 TL. Mönüye bakıyorum, fiyatlar sektör ortalamasının üzerinde. Momo markasının kurucusu genç girişimci Burak Beşer de yanımda. Beşer’e sektörde bu sezon işlerin çok da parlak gitmediğinin konuşulduğunu söylüyorum, ‘Biz yoğunluktan mahvolduk, havlu masa örtüsü yetiştiremiyoruz’ diyor. ‘Fiyatlardan dolayı turist Yunanistan’a kaçırdık’ eleştirilerine ise Beşer’in yanıtı çok net: ‘Bence Türkiye’de turizmciyi eleştirecek son konu fiyat.’
* Genç bir girişimcisiniz. 3o’lu yaşlarda eğlence – yeme içme sektörlerinde adı çokça anılan bir marka yarattınız. Diğer taraftan bir sanayici torunusunuz. Aile işini bırakıp hiç alakasız bir sektöre geçmek zor bir karar mıydı?
Kendime göre çok genç değilim. Aslında bunları daha erken yapabilirmişim ama tabii lise, üniversite, aile işi derken bazı şeylerin farkına varmak zaman alıyor. Dedem Alman disiplinini ve Alman kültürünü çok seven bir sanayici. Babam da zamanında turizm sektörüne girmeyi istemiş, fakat dedem fabrikadan çıkmasını kabul etmemiş. Ben de okulu bitirip, Amerika’dan döndüğümde fabrikada genel müdür olarak çalışıyordum. Ama hayat öyle bir şey ki, bazı şeylerin önüne geçmemek, geleni kabul etmek gerekiyor.
* Siz seçmediniz, sektör mü size geldi?
Fabrika çalıştığım dönemde işe adapte olmuştum. Sabah işe ilk ben geliyordum, akşam en son ben çıkıyordum. 4 sene böyle gitti. Sonra bir arkadaşım borcuna karşılık bana Alaçatı’da küçük bir dükkânı devretmeyi önerdi. Ve benim işletmecilik maceram başladı. Sonra fark ettim ki bu hobi olarak yapılacak bir iş değil.
EMİRGAN’A 4 DÖNÜM MOMO
* Şimdi kaç Momo var, sayı artacak mı?
Şu anda Çeşme, Bodrum, İstanbul ve Palandöken’de varız. Dünyada bu işi yapan büyük firmalara baktığınız zaman hepsinin mutlaka bir sahilde, bir metropolde, bir de dağda mekânları var. Ben de bu üçgeni tamamladım. Şu anda İstanbul’da yeni bir lokasyon hazırlığı içindeyiz. Emirgan’da 3.5-4 dönüm bir alanda, insanları sabahtan gelip akşama kadar kalabilecekleri bir yer planlıyoruz. 1 yılda bunu tamamlamış oluruz.
İTALYA YOLCUSU
* Yurtdışında da büyüme planınız var bildiğim kadarıyla...
Evet var. İtalya’dan bir teklif aldık. Palandöken’deki yerimizi gören bir yabancı yatırımcı, yine dağda, İtalya Cervinia’da bu konsepti uygulamamız için teklif sundu. Şu an sözleşme aşamasındayız. Dubai’den teklifler var. Ben Amerika’da okuduğum için Miami’de de bir şirket kurduk. Orada da bazı görüşmelerimiz oluyor. Ben Türkiye’de bu sektörün daha çok şeye açık olduğunu düşünüyorum. Markamız içinde çok daha farklı markalar yaratma planımız var. İstanbul’da dışarı çıktığınızda, bir İtalyan Lokantası’na, bir Japon restorana gitmek istediğinizde veya balık yemeğe gittiğinizde mutlaka bizden bir marka olması gerektiğini düşünüyorum.
* Yeni restoran konseptleri ve markalar gelecek, peki Momo ne olacak, bir 5 sene sonra Momo’yu nerede hayal ediyorsunuz?
Momo’yu da lifestyle ve butik otel markasına çevirmek istiyoruz. İlk butik otelimiz de Emirgan projemizin içinde olacak. Burada yapacağımız otel konseptini yurtdışına daha rahat taşıyabileceğimizi düşünüyorum. Sadece bir restoranla yurtdışına açılmaktansa bir otel, içinde de bir restoranla gitmek bizim için daha risksiz. 5 yıl içinde yurt dışında da en azından 2 ülkede olacağımızı, Momo’nun yanına 3-5 yeni konsept restoran koyabileceğimize inanıyorum.
BENCE O FİYAT ‘LAHMACUN SATMAK İSTEMİYORUM’ DEMEK
* Bir de Bodrum’un meşhur lahmacun endeksi var. Bu sene yine rekor fiyatlar gördük. Sizin mönüde var mı lahmacun?
Bizde lahmacun da pide de hiç olmadı. Bu bahsettiğiniz rekor fiyata lahmacun satan yerler bence aslında şunu demek istiyor, ‘Aslında benim satmak istediğim ürün bu değil. Madem bunu tatmak istiyorsunuz o zaman bunun da fiyatı şu kadar’. Sonuçta yabancı geldiği zaman Türkiye’ye dair lezzetleri tatmak istiyor.
1 ALAÇATI LİRASI KAÇ TL
* Espirisi çok yapılan bir konu var, ben de size sorayım; 1 Alaçatı lirası kaç TL?
70 günlük bir sezonumuz var. Kiralar çok yüksek. Bir yıllık kirayı 2.5 ayda ödemeye çalışıyorsunuz. Dediğim gibi tabii ki fırsatçı insanlara her sektörde olduğu gibi bizde de vardır. Fakat genel olarak bence fiyat konusu bu bölgelerde eleştirilecek en son konu. Siz dünyada hiç çok zengin bir restoran sahibi gördünüz mü… Bu öyle çok büyük paralar kazanılan bir iş değil.
NE ÖRTÜMÜZ YETTİ NE DE HAVLUMUZ
* Bu sezona dair beklentiler çok yüksekti. Ama pek çok yerde, özellikle de Bodrum’da işlerin çok da beklendiği gibi gitmediğini duyuyoruz. Sizin gözleminiz nedir?
Bodrum’da Rus turist sayısında azalma var tabii. Belki de geçen sene Almanya’dan gelen veya Rusya’dan gelen kesim bu sene Yunanistan’ı tercih etti. Çünkü geçen sene buranın tadına baktılar. Tabii bir de bugün Yunanistan’da daha ucuza yiyip içiyorsunuz, daha ucuza tatil yapıyorsunuz. Yani bence aslında işler iyi gitmiyor değil, sadece işi iyi giden yerlerin sayısı azalıyor. İnsanlar böyle dönemlerde yine bir yere gidiyorlar. Ama kurşunlarını çok daha iyi değerlendiriyorlar. Bir mekânı deneyip kötü bir hizmet alırlarsa artık garanti bir yerlere gitmek istiyorlar. Biz bu yaza 8 aydır hızlanıyoruz. Öyle olunca da hata lüksü azalıyor. Biz, insanlar Momo’ya geldikleri zaman kötü bir sürprizle karşılaşmayacaklarını bilsinler, güzel yemek yiyeceklerine, iyi hizmet alacalarına emin olsunlar diye çok çaba sarfediyoruz.
* Bu durumda sizde işler iyi…
Biz böyle bir yoğunluk beklemiyorduk. Mahvolduk. Ne örtümüz yetti ne havlumuz. Bütün mekânlara baktığımızda geçen yılın yüzde 267 üzerindeyiz. Geçen yılın çok üzerinde bir talep var.
2022 YALANCI BAHARDI
* Otellerin, restoranların doluluklarının geçen seneye göre düşük olması, sektörde bir kötüye gidişe işaret sayılır mı?
Bence sektör yıllardır çok iyi durumda değil. Geçen sene, COVID-19’dan yeni çıktığımız için insanlar büyük bir özlemle tatil yapmak istediler, dışarı çıktılar. Birçok bileşen bir araya geldi ve bence o zaten yalancı bir bahardı. Bodrum normal bodrum gibi değildi. Ekstrem bir kalabalık vardı. O yüzden bu yılki dolulukları kıyaslamak için geçen seneyi baz almak doğru değil. Bence zaten normalde olması gereken bu.
* Özellikle fiyatlama konusunda sektör çok eleştiriliyor. Siz bu turist kaybında Türk işletmelerin, Türk otellerin, restoranların özeleştiri yapması gerektiğini düşünüyor musunuz? ‘Aç gözlülük yaptılar, turisti kaçırdılar’ diye düşünen çok insan var.
Bence Türkiye’de turizmcilerin eleştirileceği en son konu fiyatlar olmalı. Hatta bence şu an sektörde fiyatların bunun yani yaklaşık yüzde 50 üzerinde olması gerekiyor.
% 5-6 KÂRLA BİR TABAK YEMEK SATARAK KİMSE AYAKTA KALAMAZ
* Peki nasıl oluyor da Euro bazında olmasına rağmen Yunanistan’da tatil, yemek Türkiye’den daha ucuza geliyor?
Türkiye’de şu an inanılmaz bir satın alma maliyetimiz var. İnanılmaz bir personel maliyetimiz, inanılmaz bir SGK maliyetimiz var. Yunanlıların maliyetleri bizden daha düşük. Israr ediyorum, sektörün en son eleştirilmesi gereken konu fiyatlar. Zaten turizm sektörü şu anda yüzde 5-6 operasyonal karla ilerliyor. Yani kâr yok gibi bir şey. Yüzde 5-6 kârla bir tabak yemek satarak kimsenin ayakta kalma şansı yok. Her şeyi eleştiririz. Fiyatı eleştiremeyiz. Mesela işe yeni başlayacak olanlar benden danışmanlık rica ediyorlar, ben ‘Bu işi yapmayın’ diyorum. İbiza’nın en iyi markaları geldi, Bodrum’da iş yapamadı.
* En son eleştirilmesi gereken konu fiyatlar, peki ilk eleştirilmesi gereken konu ne sizce?
Bence yemek kalitesi. Ama o da ‘tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan’ kısır döngüsünü yaratıyor. Yani daha kaliteli yemek daha yüksek fiyat demek. O zaman da müşteriyi tutmak zorlaşıyor. Daha yüksek fiyat verip daha iyi yağlar, daha iyi ürünler, daha iyi şeflerle bu işi çeviremiyoruz.
O 100 DOLARIN İÇİNDE ‘GÖRME–GÖRÜLME’ BEDELİ DE VAR
* Her yaz bu tarz plajların giriş paraları, içerideki maliyetler bir süre gündem olur. Denizi, güneşi parayla satmak eleştirilir. ‘Cannes sahilinde paralı plaj yok’ örneği verilir.
Evet. Ilıca’da da yok. Ama burası özel bir arsa. Sahiller, deniz tabii ki herkesin. İsteyen istediği gibi buradan denize de giriyor zaten. Biz ilk günden beri sahile asla ne bir şezlong ne bir minder atmayız. Ama plaj kısmı özel mülk. Bir de buraya girince herkes kendisini bedavaymış, hiçbir maliyeti yokmuş gibi düşünüyor. Ama biz havlu veriyoruz, o bir maliyet, onun yıkanması bir maliyet, tuvaletlerin temizlenmesi maliyet. O yüzden ben o eleştirilere katılmıyorum
* Momo’da bir gün geçirmenin maliyeti aşağı yukarı ne oluyor?
Burada bir gün geçirmek, yemesi içmesiyle ortalama 100 dolara çıkıyor. O rakamı istemesek, böyle bir hizmet de veremeyiz.
* Tek sebep hizmet mi, yoksa biraz ‘görme-görülme’ durumu için mi ödeniyor o paralar?
Bu evrensel bir kural. İnsanlar biraz da görme görülmeye para veriyor. Tüm dünyada bu böyle. Ama ben markamı o şekilde konumlamıyorum.
BURAK BEŞER KİMDİR
1986 istanbul doğumlu Burak Beşer, Ortaokulu MEF’te, liseyi Amerika’da Hampton High School’da bitirdi. Üniversiteye de Amerika’da devam eden Beşer, profesyonel iş hayatına aile şirketi Hidro-Mak’ta başladı. Beşer, 2013 yılında ilk işletmesiyle beraber, girişimci olarak turizm sektörüne adım attı ve Momo markasını yarattı.
*
İşe başladığımızda şu meşhur 10 bin saat kuralının çok gerisindeydik, arkamızda iyi bir kapital gücü de yoktu. Dolayısıyla sektördeki o büyük devler arasında kaybeden taraftaydık. Arayı ancak çok çalışarak ve ekstrem riskler alarak kapatabilirdik. Biz o riski
aldık.
*
Buranın coğrafi konumundan dolayı Çeşme’de sahile ikinci sıradaki evlerin de otellerin de denize erişimi yok. Dolayısıyla burada aslında denize gitmeyi bekleyen bir kitle vardı. Momo Dalyan’ı açarken dedim ki ‘Bu kitlenin, bu pastanın payını ben alacağım’.
*
Atıklarımızı kompost yapıyoruz. Bütün transfer araçlarımız elektrikli. Kendi mantarımızı, kendi domatesimizi yetiştiriyoruz. Daha az su kullanmaya, daha az karbon ayak izi bırakmaya çalışıyoruz. Biz bunları kendi iç huzurumuz için yapıyoruz ama birkaç sene içinde herkes bunları yapmak zorunda kalacak.
SABAH 5’TE KALKIP MEDİTASYON YAPARIM
* MOMO Alman bir yazarın kitabı. Zamanı değer kılmayı anlatıyor. Biz de burada o işi yapıyoruz, zamanı değerli kıldırıyoruz.
* İSTANBUL’da kışın 9 ay boyunca sabah 5’te kalkıyorum. İstanbul sabahları çok güzel bir şehir. O 5’le 9 arası, telefonumun çalmadığı 4 saat benim için çok kıymetli.
* İŞE başlamadan önce, spora gidiyorum, meditasyon yapıyorum, kitap okuyorum, araştırma yapıyorum.
* BENİM bütün hayatım iş. Momo’yla yatıyorum, Momo’yla kalkıyorum. Bir yere gittimizde de konuştuğumuz tek şey bu. Bütün seyahatlerimin odak noktasında da bu var. Personel kıyafetinden tabağın markasına kadar her şeye dikkat ederim.
* EN son Scott Galloway’in Mutluluğun Cebiri kitabını okudum.