Güncelleme Tarihi:
ABD Yönetimi’nin Türkiye’de yaşanan insan hakları sorunlarına dair kapsamlı bir rapor yayınladığı hafta Amerikan Yönetimi ile temaslarda bulunmak üzere Washington’a gelen TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran-Symes, Brookings Enstitüsü’nde düzenlenen “Türkiye, Bölgesi ve Uluslararası Düzen” başlıklı oturumda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin Osmanlı’dan beri devam eden modernleşme hedefi ve demokratik değerlere bağlı kalması konusunda güçlü mesajlar verdi. Hükümeti bu alanlarda doğrudan eleştirmek yerine Türkiye ve demokratik değerleri temsil eden transatlantik toplumu arasında süren tarihsel ortaklığın sorunlara rağmen şimdiye kadar geçerli olmaya devam ettiğini belirten Başaran-Symes, bundan sonrasında da bu ortaklığın her türlü sapma ve raydan çıkmaya karşı direnç göstereceğini umduğunu söyledi.
Başaran-Symes, panelin açılışında yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Küresel ekonomik krizin ardından, Batı dünyası, liberal demokratik düzenin temellerini sarsabilecek zorluklarla yüz yüze kalmıştı. Ekonomik eşitsizlikler, Batı toplumlarındaki sosyal uyumun altını oydu, popülizm, radikalizm ve politik kutuplaşmanın artmasına neden oldu. Türkiye de çözülmemiş tarihsel siyasi ihtilaflarının etkisiyle daha baskın biçimde aynı zorluklara maruz kaldı.
DEĞERLERİMİZ İÇİN ENDİŞELİYİZ
Ortak değerlerimizin zayıflamasından endişe duyuyoruz. O yüzden de Türkiye’nin ortakları ve müttefikleriyle ilişkilerinin güçlendirilmesi şimdi her zamankinden daha hayati. Bizim mesajımız istikrarlı biçimde hep aynı oldu ve tek bir cümlede özetlenebilir: ‘Türkiye’nin geleceği transatlantik değerlerinden ayrılmaz.’
İKİ TAŞIYICI UNSUR VAR
Türkiye’nin stratejik yöneliminin iki ana taşıyıcı unsuru vardır: Birincisi, Avrupa Birliği’ne (AB) katılım süreci. Diğeri de NATO üyeliği ve ABD’yle olan stratejik ilişkisidir. Türkiye’nin devam eden dönüşümünün ana unsuru AB perspektifidir. O yüzden, Türkiye’nin AB müzakerelerinde siyasi-teknik reform süreçlerini hızlandırmaya ve Türk dış politikasını transatlantik topluluğu ve onun değerleri doğrultusunda yeniden şekillendirmeye ihtiyacı var.
SADECE ASKERİ ORTAKLIK OLMAZ
Bu perspektif, (AB’ye) katılım temelinde devam etmelidir, (AB’yle) ucu belirsiz bir ekonomik işbirliği çerçevesinde değil. İkincisi, Türkiye’nin transatlantik pozisyonu, sadece NATO içinde stratejik askeri bir ortaklığa indirgenmemelidir. Biz ABD-Türkiye ilişkisinin iyi taraflarının sadece ortak menfaatlere değil ortak değerlere dayanması gerektiğine inanıyoruz. Bu ortak değerler de hukukun üstünlüğü ve sekülerizm prensiplerine dayanan liberal, çoğulcu demokrasi ilkeleridir. Güçler ayrılığı, kontrol ve denetim mekanizmaları, bağımsız yargı, güçlü bir sivil toplum ve ifade özgürlüğü, özgür basın, toplanma hakkı, hür teşebbüs dahil tüm temel özgürlükler, bu siyasi değerlerin farklı parçalarıdır. Bu Avrupa ve transatlantik uzanımı ise Türkiye’nin Osmanlı’dan beri aynı olan modernleşme yönündeki stratejik tercihinin doğal sonucudur.
TÜRKİYE SİSTEMDE KALDI
Bazı ara sıra yaşanan sorunlara rağmen Türkiye sadece bir stratejik müttefik olarak değil aynı zamanda demokratik hedefleriyle transatlantik sistemi içinde kalmayı başardı. Biz, bu uzun süreli ortaklık çizgisinin her türlü sapma ve raydan çıkmaya direnme konusunda yeterince güçlü olduğunu umuyoruz. Şüphesiz, Türk iş dünyası ve TÜSİAD da bu duruşun sadık bir destekçisi olmaya devam edecektir.”
ABD'NİN DE SORUMLULUĞU VAR
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Başaran-Symes ABD’de yapılacak seçimlere de değinerek “Her demokratik ülke, liberal demokratik ilkeler temelinde uluslararası düzenin başarısı için sorumluluk sahibidir. Seçimlerin (kasımdaki ABD başkanlık seçimleri) ardından Amerikan siyasetinin çizgisinin de bu ilkelere uyumlu olacağına inanıyoruz.”