Güncelleme Tarihi:
ŞİMDİDEN söyleyeyim, önümüzdeki günlerde, araçlarda değer kaybı tazminatı çokça konuşulacak. Çünkü pis kokular gelmeye başladı.
Şimdilerde değer kaybı tazminatı sigortacıların başına dert açarken, bazı kesimler için de rant kapısı oldu. Nasıl mı? Anlatayım. Peşin peşin de söyleyeyim, amacım kimseyi suçlamak değil, çarpık bir yapıyı ortaya koymak. Her ne kadar araçtaki değer kaybının nasıl hesaplanacağı sigorta genel şartında belirtilmiş olsa da hesaplama yönteminde belli standardın olmaması sigorta şirketi ile tüketici arasında anlaşmazlığa neden oluyor.
NASIL RANT KAPISI OLDU?
Sigortacı, sigorta şartlarına göre değer kaybını hesaplayıp, sürücüye 2 bin lira tazminat veriyor. Sürücü ise, ‘aracım fazla değer kaybetti’ deyip, hukuk yoluna başvuruyor. Yargı ise, sigorta genel şartlarını kale almayıp, internet üzerinden araç satış ilanlarına bakarak, piyasa analiz yöntemi uyguluyor. Buna göre de aracın hasarsız piyasa değeri ile hasarlı piyasa değerini belirleyip, farkı tazminat olarak hükmediyor. İlanlarda, aynı araç farklı fiyatlarla satışa çıkarıldığından verilen yargı kararları da farklı oluyor. Sigortacılar da araç başına 5-6 bin liralara varan değer kaybı tazminatı ödemek durumunda kalıyor.
Hal böyle olunca da kendine hasar aracısı adı veren bazı kişi ve şirketler, hasar görmüş araç sahiplerinin kapısına dayanıyor. Bu aracılar, yetkili kurumlardan tamirhanelere kadar öyle bir ağ kurmuşlar ki, hasarlı araçları tespit etmekte güçlük çekmiyorlar. Sürücü, daha önce tazminat almışsa, ‘biz daha çok alırız’ deyip vekalet imzalatıyor; sürücünün değer kaybından haberi yoksa da ‘vekaleti imzalarsanız tazminat alırsınız, imzalamazsınız sigorta şirketi para ödemez’ deyip, kandırıyor. Sonrası mı? Haberi olmayan vatandaşa, ‘biz olmasak beş kuruş alamazdın’ deyip, bin-iki bin lira; tazminat almış olanlara da 300-500 lira verip, kalanını cebe indiriyorlar. Ortada büyük para dönüyor. Soruşturdum, aracıların, bu işten aylık kazancı en düşük 150 bin lira.
BÜYÜK PARA DÖNÜYOR
Bu düzen iki seneden fazladır sürüyor. Neyse ki son dönemde, bazı yargı kararları, değer kaybı tazminatı hesaplamada sigorta şartları ile uyumlu hale geldi de aracıların rant kapısı biraz olsun kapandı. Ancak bu sefer de sahneye, sigortalı ile sigorta şirketi arasındaki uyuşmazlıkları çözmek amacıyla kurulan Sigorta Tahkim Komisyonu ve komisyonun görevlendirdiği sigorta hakemleri çıktı. Bilmeyenler için şu bilgiyi vereyim. Komisyon, uyuşmazlıkları en geç 4 ayda çözüme ulaştırmak zorunda ki, değer kaybı uyuşmazlıkları 40 gün gibi kısa sürede çözülüyor ve 5 bin liraya kadar olan uyuşmazlıklarda Tahkim’in verdiği karara itiraz edilemiyor. Yani Komisyon, sigorta şirketine, ‘sigortalıya 5 bin lira ödeyeceksin’ dedi mi, şirket, kayıtsız şartsız ödemek zorunda.
İşin ilginci, Tahkim Komisyonu’na gelen değer kaybı şikayetlerinde, sigorta hakemleri de tıpkı yargı gibi tazminat hesaplamasında; sigorta şartlarını kale almıyor, kimileri piyasa analiz yöntemini uyguluyor, kimileri de kafasına göre tazminat belirliyor. Hal böyle olunca da sigorta şirketi hesaplayıp, 2 bin liralık tazminat ödüyor, konu Tahkime gidiyor, hakem, o analiz bu analiz deyip, kendine göre hesap yapıp, 5 bin lira tazminat kararı alıyor. 5 bin liraya kadar olan kararlar kesin olduğundan, sigorta şirketi de itirazsız ödüyor.
Durum şu: Tahkime başvuru kolay, mahkemelerden hızlı sonuç alınıyor, 5 bin liraya kadar olan kararlar hemen ödeniyor. Böyle ortamı aracılar kaçırır mı? Bugün artık kimse değer kaybı için mahkemeye gitmiyor, herkes Tahkim Komisyonu’na başvuruyor. Bir araştırma yaptım, sadece 2017’de Tahkime, trafik sigortası ile ilgili 80 binin üzerinde uyuşmazlık başvurusu yapılmış, bunun 70 bine yakını değer kaybına yönelik.
İŞİN İÇİNDE KİMLER YOK Kİ
Şimdi bundan sonrasında, duyumlarımı sizlerle paylaşacağım. Öğrendiğime göre, Tahkim Komisyonu’ndaki bu ortamı, yani yüksek tazminat kararlarını, sigorta hakemleri bilerek yaratıyor ve bunu da başta aracılar olmak üzere konuyla ilgili herkes biliyor. Neden diyecek olursanız, sigorta hakemleri dosya başına 350 lira masraf adı altında para alıyor ve bu para direk hakemin cebine giriyor. Hakem, ne kadar çok değer kaybı dosyasına bakarsa, o kadar çok para kazanıyor. Bir hesap yaptım. Sadece 2017’de 70 bin dosya gelmiş ve toplam hakem sayısı da 150’nin biraz üzerinde. Yani, hakem başına geçen yıl 467 dosyası düşmüş. Dosya başına da 350 lira alındığına göre, sadece geçen yıl, bir sigorta hakemi, değer kaybı uyuşmazlığından dolayı 163 bin liraya yakın para almış. İlginç değil mi? Yine söylüyorum, kimseyi suçlamıyorum, zan altında bırakmıyorum sadece olup biteni gözler önüne seriyorum. Ve belirtiyorum, cevap hakkı herkese açık. Eminim birileri diyecek ki, ‘bu iş tüketicinin lehine değil mi?’. Doğru da, bugün tüketici lehine olur, yarın fatura yine tüketiciye çıkar.
DEĞER KAYBI TAZMİNATI NEDİR, NASIL ALINIR?
TRAFİK kazası sonrası tamir gören araçlar kayıtlara hasarlı araç diye giriyor ve ikinci el piyasasında değer kaybı oluşuyor. Trafik sigortası hasarı karşıladığı gibi değer kaybını da ödüyor. Birkaç yıl öncesine kadar değer kaybı tazminatından daha çok filo kiralama şirketleri yararlanırken, bugün artık herkes aracındaki değer kaybı için sigorta şirketine başvuruyor. Özellikle de son Danıştay kararları ile değer kaybı tazminatının kapsamı da genişledi. İster ticari olsun ister özel tüm araçlar değer kaybı tazminatı alabilir. Sürücü senede kaç kazaya karışırsa karışsın, her seferinde değer kaybı tazminatı alabiliyor, bir üst limit yok. Tazminat alabilmek için kilometre sınırı da bulunmuyor, 300 bin kilometredeki araç da değer kaybı tazminatı alabilir. Kaza olduktan 2 sene içinde tazminat talebi için sigorta şirketine başvurulabiliyor. Araç satılmış olsa da geriye dönük tazminat talebi alınabiliyor.
BU İŞTE BİR GARİPLİK YOK MU?
EMİNİM, Hazine, değer kaybı tazminatında yaşanan sorunların daha da büyümemesi için önlem alacaktır ki, bu yönde çalışmalar yapıldığını biliyorum. Dikkat çekmek istediğim konu başka. Araştırdım, taraflarla görüştüm ve vardığım sonuç; değer kaybının teoride doğru, pratikte yanlış bir uygulama olduğu. Bu tazminat, hasar sonrası sürücü aracını satarsa, uğradığı değer kaybını karşılamak için ödeniyor. Nitekim tazminata başvurmak için zaman aşımı süresi 2 yıl. Yani, araç satılıyormuş gibi peşin ödeme yapılıyor. Peki ya araç satılmazsa? Bazı, hasar dosyalarını gördüm, araçtaki hasar 3 bin lira, sigorta şirketinin ödediği değer kaybı tazminatı 4 bin 700 lira. Mesela filo kiralama şirketleri aracı onarıp, tekrardan kiralıyor ve 7-8 yıl kiralama yapıyor. Şimdi soruyorum, 8-10 yaşındaki, 200 bin kilometredeki aracın değer kaybından bahsedilebilir mi? Tazminat ödenmesin demiyorum ama araç satılırsa, değer kaybı tazminatı ödensin diyorum.