Oluşturulma Tarihi: Temmuz 08, 2010 17:13
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, küresel ekonomide 2009 yılının ikinci yarısında belirginleşen toparlanma eğiliminin, 2010 yılının ilk çeyreğinde de devam ettiğini, ancak bununla birlikte dünya ekonomilerinin son aylarda tekrar bir yavaşlama sürecine girdiğine işaret ederek, “En büyük pazarımız olan Avrupa Birliği'ne ilişkin büyüme beklentilerinin düşük seyretmesi, dış talep üzerinde belirgin bir risk oluşturmaktadır”
Yılmaz, Denizli Sanayi Odası ve Dünya Gazetesi tarafından ortaklaşa olarak Pamukkale Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde düzenlenen “Para Politikaları” konulu konferansta, Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankası yönetimi olarak, ekonomi yönetiminden sorumlu olan kamu kurum ve kuruluşlarının görevinin, ekonominin bütününü dikkate alarak, işsize iş, aşsıza aş, geliri olmayana geliri sağlamak olan sanayicinin, iş adamının önünü açmak, onların sorununu çözmek olduğunun bilincinde olduklarını belirtti.
Bütün bunları yaparken, yasalarla sınırları belirlenmiş ve görev dağılımı yapılmış bir çerçeveyle hareket ettiklerini dile getiren Yılmaz, bu nedenle her kurumun olduğu gibi Merkez Bankası'nın da yapabilecekleri ve yapamayacakları şeyler olduğunu ifade etti.
“KÜRESEL EKONOMİ YENİDEN YAVAŞLAMA SÜRECİNE GİRDİ”
Yılmaz, küresel ekonomide 2009 yılının ikinci yarısında belirginleşen toparlanma eğiliminin, 2010 yılının ilk çeyreğinde de devam ettiğini, ancak bununla birlikte dünya ekonomilerinin son aylarda tekrar bir yavaşlama sürecine girdiğine ilişkin sinyaller alındığını kaydetti.
Finans kuruluşlarının bilançolarındaki sorunların henüz çözümlenmemesi, krediye ulaşım imkanlarının sınırlı kalması ve işsizlik oranlarının yüksek seviyelerini korumasının, iktisadi toparlanmanın gücünü zayıflattığını ifade eden Yılmaz, “Özellikle gelişmiş ülkelerde uygulanan gevşek maliye politikaları sonucunda hızla artan bütçe açıkları ve kamu borç stokları, gelecek yıllarda uzun vadeli faiz oranlarını artırarak, özel talebi olumsuz yönde etkileyebilecek önemli risk unsurudur. Küresel risk unsurlarının belirginleştirmesi sonucu son dönemde risk göstergelerinde önemli bir bozulma yaşanmıştır” diye konuştu.
DIŞ PİYASALARDAKİ DURUMUN TÜRKİYE'YE YANSIMALARI
Yılmaz, dış piyasalardaki bu durumun Türkiye ekonomisine yansımaları konusunda da şöyle konuştu:
“En büyük pazarımız olan Avrupa Birliği'ne ilişkin büyüme beklentilerinin düşük seyretmesi, dış talep üzerinde belirgin bir risk oluşturmaktadır. Avrupa ekonomilerindeki sorunların artmasını takiben yılın ikinci çeyreğinde sipariş göstergelerinde gerçekleşen sınırlı düşüşler, dış talebe ek olarak iç talepteki toparlanma hızına ilişkin aşağı yönlü riskleri artırmıştır. Öncü göstergelerin ve reel kesim güven endeksinin son dönemde sınırlı bir düşüş sergilemesi ve tüketici güven endekslerinin düşük seviyesi, Türkiye ekonomisindeki toparlanmanın yavaş ve kademeli olacağını göstermektedir. Küresel finans piyasalarında yaşanan sorunların, dış finansmana erişimi kısıtlaması beklenmektedir.”
TÜRKİYE'NİN 2010 BÜYÜME PERFORMANSI
Türkiye'nin, Asya ülkeleriyle birlikte 2010 yılının ilk çeyreğinde en hızlı büyüyen ülkeler arasında yer aldığını hatırlatan Yılmaz, Türkiye'nin 2010 yılının tamamında da dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri olmasının beklendiğini söyledi.
Yılmaz, son dönemde borç yükü yüksek ülkelerin risk primlerinde sert yükselişler gözlenmesine karşın, Türkiye'nin risk primi, güçlü bankacılık sistemi ve düşük borçluluk oranının verdiği destekle göreceli olarak istikrarlı seyrini koruduğunu ifade etti.
DALGALI KUR REJİMİ AVANTAJ SAĞLADI
Dalgalı kur rejiminin de küresel sermaye akımlarının yüksek oynaklık gösterdiği durumlarda ekonominin aşırı tepki vermesini önleyen bir emniyet mekanizması görevi gördüğüne işaret eden Yılmaz, şunları kaydetti:
“Nitekim dalgalı kur rejimi uygulayan ülkelerde büyüme ve enflasyon hızları gerek kriz öncesi dönemde, gerek kriz sırasında daha istikrarlı bir seyir izlemiştir. İçinde bulunduğumuz küresel kriz sırasında sabit kur rejimi uygulayan ülkeler, dalgalı kur rejimi uygulayan ülkelere kıyasla daha derin bir iktisadi daralma yaşamışlardır. Tarihsel olarak oynaklığı en yüksek ve küresel risk iştahına en duyarlı para birimlerinden biri olan Türk Lirası'nın küresel kriz boyunca sergilediği göreceli istikrarlı seyir, 2010 yılının ilk yarısında da devam etmiştir. Diğer gelişmekte olan ülkelerle kıyaslandığında, Türk Lirası'nın değerinde önemli bir değişim gözlenmemektedir. 2003 yılına kıyasla Türk Lirası'nın gelişmiş ülkelerin para birimlerine karşı reel olarak değer kazandığı, gelişmekte olan ülkelerin para birimlerine göreyse önemli bir değişiklik göstermediği dikkati çekmektedir. Gelişmekte olan ülkeler ile Türkiye'nin göreceli üstünlüğünün bulunduğu mal çeşitleri büyük benzerlik taşımaktadır. Reel kur endeksinin gelişmekte olan ülkelere kıyasla istikrarlı bir seyir göstermesi, Türkiye'nin dış ticarette rekabet gücünü korumasına destek vermiştir.”
TÜRKİYE EKONOMİSİNDE SON GELİŞMELER Yılmaz, son dönemde açıklanan iktisadi verilerin ekonomideki ılımlı toparlanmanın devam ettiğini, ancak üretimin hala kriz öncesi düzeyinin altında olduğunu gösterdiğini vurgulayarak, özel kesim tüketim ve yatırım harcamalarının istikrarlı bir artış eğiliminde olduğunu dile getirdi.
Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) içerisinde inşaat sektörünün katma değerinde artış devam ederken, diğer sektörlerin yatay bir seyir izlediğine işaret eden Yılmaz, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Üretimdeki toparlanma süreci, daha çok yurt içi talebe yönelik sektörlerden kaynaklanmaktadır. Yatırım malları üretimi, kriz öncesi seviyesinin altında seyretmektedir. Mevsimsellikten arındırılmış verilerle,
altın hariç ihracat miktar endeksindeki kademeli toparlanma eğilimi nisan ayında da sürerken, son döneme ilişkin göstergeler ihracat siparişlerinde yavaşlama sinyali vermektedir. Türkiye'nin son dönemde ihracat pazarlarını çeşitlendirmesi, Avrupa ekonomilerinde yaşanan sorunların ihracatımız üzerindeki etkisini sınırlamıştır. Örnek olarak 2010 Mayıs ayı itibarıyla son 3 ayda Çin'e yapılan ihracat, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 149 artış göstermiştir. İstihdam koşullarındaki iyileşme devam etmekle birlikte işsizlik oranları halen yüksek seviyesini korumaktadır. Tarım dışı istihdam, hem hizmetler hem de sanayi sektöründeki olumlu gelişmelerin katkısıyla yüksek oranlı artışlar göstermektedir. İş gücü piyasasına ilişkin diğer göstergeler de olumlu sinyaller vermektedir.”
11,7'LİK BÜYÜMEYE MERKEZ BANKASI YORUMU
Yılmaz, yılın ilk çeyreğine ilişkin açıklanan 11,7 düzeyindeki büyüme rakamıyla ilgili değişik kesimler tarafından “ekonominin iyi büyüdüğü”, “hiç büyümediği” ya da “durağan olduğu” gibi çok farklı şekilde değerlendirmeler yapıldığını ifade ederek, şunları kaydetti:
“Bizim resmi rakamlara bakışımız şu şekilde, ekonomide 2010 yılının birinci çeyreğinde, bir önceki yılın aynı çeyreğine göre önemli bir büyüme söz konusu. Ancak seviye olarak baktığımızda bugün ekonomimizin geldiği seviye, geçmiş dönem en fazla yükseldiği noktanın biraz gerisinde. Yani 2008 yılındaki seviyeyi 100 olarak alırsak, bugün geldiğimiz nokta 96-97. dolayısıyla bugün geldiğimiz noktada, bunun 4 puan altındayız. Aşağıdan yukarıya doğru önemli bir çıkış söz konusu.”