Oluşturulma Tarihi: Ekim 07, 2005 11:36
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK), 10 Orta ve Doğu Avrupa ülkesinde AB’ye üyelik öncesinde doğrudan yabancı yatırımların 30 kat arttığını belirterek, bu başarıyı Türkiye’nin de göstermesi için ilk koşulun siyasal istikrar olduğunu bildirdi.
TİSK tarafından yapılan çalışmada, para ve maliye politikalarında yakalanan istikrarın devam etmesinin doğrudan yabancı sermaye girişinin diğer koşullarından biri olduğu vurgulanarak, "Faiz dışı bütçe fazlasına ilişkin hedeflerimizi korumak, bunun en iyi göstergelerinden birisi olacaktır" denildi.
10 AB ÜLKESİNDE YABANCI YATIRIMTİSK’in yaptığı "Avrupa Birliği’ne Tam Üyelik Sürecinde Doğrudan Yabancı Yatırımların Önemi" çalışmasında, Türk ekonomisinin 2001 krizinden sonra gerçekleştirdiği dönüşüm sürecinin başarılı olmasının, büyümenin yüksek hızla sürdürülmesiyle sağlanabileceği belirtildi.
Bunun da vazgeçilmez koşulunun doğrudan yabancı sermayenin artması olduğuna dikkat çekilen çalışmada, 3 Ekim’de Türkiye’nin AB ile tam üyelik görüşmelerine başlamış olmasının Türkiye’ye yönelik yabancı yatırımların artması açısından büyük önem taşıdığı kaydedildi.
Çalışmada, şöyle devam edildi: "Gelişmenin olumlu yönde olacağı kesindir. Bu düşüncemizi güçlendiren temel olgu AB’ye 2004’te üye olan 10 ülkenin doğrudan yabancı yatırımlar konusunda göstermiş olduğu performanstır. Üyelik öncesinde 10 ülke 1990-1995 yılları arasında toplam sadece 5 milyar dolarlık doğrudan yabancı yatırım almışken, 1996-2004 yılları arasında bu ülkelere giren sermaye miktarı 30 kat artarak yaklaşık 150 milyar dolara yükselmiştir. Bu sermaye miktarı Cumhuriyet dönemi boyunca Türkiye’ye giren doğrudan yabancı sermaye değerinin 6 katına yakındır."
EN YÜKSEK YATIRIMI POLONYA ALDIBu ülkeler arasında en yüksek yabancı yatırımı Polonya aldı. Polonya’ya 1996-2004 yılında giren toplam doğrudan yabancı yatırımlar 55 milyar 626 milyon doları buldu. Daha sonra, 37 milyar 719 milyon dolarlık yatırımla Çek Cumhuriyeti, 21 milyar 808 milyon dolarlık yatırımla Macaristan, 10 milyar 980 milyon dolarlık yatırımla Slovakya, 4 milyar 428 milyon dolarla Litvanya geldi. Söz konusu dönemde Estonya 4 milyar 329 milyon
dolar, Slovenya 4 milyar 155 milyon dolar, Kuzey Kıbrıs 3 milyar 860 milyon dolar, Letonya 3 milyar 418 milyon dolar, Malta ise 2 milyar 666 milyon dolarlık doğrudan yabancı yatırım aldı.
BAŞARININ 6 ÖN KOŞULU
Çalışmada, sözkonusu 10 ülkenin gösterdiği başarıyı Türkiye’nin de göstermemesi için hiçbir neden bulunmadığına dikkat çekilerek, bu başarıyı yakalamanın 6 ön koşulu şöyle sıralandı:
Hiç şüphesiz ilk koşul siyasal istikrarın korunması gerekliliğidir.
Para ve maliye politikalarında yakalanan istikrarın devam edeceği kuvvetli şekilde vurgulanmalıdır. Faiz dışı bütçe fazlasına ilişkin hedeflerimizi korumak, bunun en iyi göstergelerinden birisi olacaktır.
Merkez Bankası’nın uzun uğraşlar sonrasında reeskont faiz oranını gösterge faiz oranı haline getirmesi önemli bir başarıdır. Bu başarının sürekliliğini göstermek amacı ile Merkez Bankası’na müdahalenin sözü bile edilmemelidir. Aksi durumda enflasyon beklentileri yükselebilecek ve enflasyon üzerinde baskı doğurabilecektir.
Yasal düzenlemelerin sıklığının azaltılması gerekmektedir. Sürekli değişen bir vergi mevzuatı yatırımcının önünü görmesini engellemektedir.
Girdi maliyetlerini aşağıya çekici politikaları hızla üretmek zorundayız. Bu konuda özellikle işgücü maliyetlerini yükselten ağır vergi ve SSK prim yükünün azaltılması ve enerji maliyetlerinin düşürülmesi öncelik taşımalıdır.
AB ülkelerinin yararlandığı çağdaş esneklik yöntemlerinin ülkemizde de uygulanır hale gelmesi ve çalışma hayatının yasal çerçevede esnekleştirilmesi, yabancı yatırımcı için de son derece önemlidir.
İşçi-işveren örgütleri arasındaki sosyal diyalog ve işbirliği daha da geliştirilip yaygınlaştırılmalıdır. Bu, var olan sosyal barışın sürekli olduğunun bir göstergesidir ve doğrudan yabancı yatırımlar için vazgeçilmez bir koşuldur."