Güncelleme Tarihi:
TÜRKİYE’de bugün satılan her 100 otomobilin 65’i ithal edilirken, 35’i ise ülkemizde üretiliyor. Üretilen otomobillerin de önemli parçalarının ithal edildiği düşünülürse, döviz kurunun otomotiv sektörü için hayati öneme sahip olduğu daha iyi anlaşılabilir.
Sadece yıl başından bu yana Euro’nun yüzde 66’nın üzerinde, doların ise yüzde 72 değer kazandığını dikkate aldığımızda ise sektörün nasıl bir çıkmaz içinde olduğu net olarak görülebilir. Buna bir türlü değiştirilmeyen matraha dayalı ÖTV sistemi ve zor durumdaki filo şirketlerini eklediğimizde otomotiv sektörünün kan ağladığı net olarak görülüyor.Bilmeyenler için anlatmak gerekirse Türkiye’de son yıllarda otomobil satışlarındaki artışın temel sebebi filo satışlarıydı. Yani perakende alanında bir artış olmazken, pazarı domine eden toplu alım yapan bu filo şirketleriydi.
Türkiye’de son yıllarda şirketlerin batıda olduğu gibi otomobil almaktan vazgeçip kiralamaya dönmesi sonucu, filo şirketlerinin sayısında hızlı bir artış olmuş bu da pazarın büyümesini sağlamıştı. Ama filo şirketleri araç parkını ağırlıklı olarak düşük faizli döviz kredisiyle büyütünce, yaşanan spekülatif kur ve piyasa hareketlerinden ne yazık ki ilk etkilenenler onlar oldu. Çoğunun aldığı krediye karşı gösterdiği araç teminatları ve kiralama bedelleri TL’nin değer kaybıyla eriyince, döviz borçlarını ödeyemez hale geldiler.
FİLOYA KREDİ YOK
Bu noktada bir çok filo şirketi iflasın eşiğine gelirken, bazıları ne yazik ki vadeleri gelmesine rağmen borçlarını ödeyemez durumda. Durum böyle olunca da
Sektör temsilcileri kendilerini çok zor günlerin beklediğini belirtirken, filo alımlarının kesilmesiyle satışların yılın geri kalanında da ciddi olarak düşeceğinden endişe duyuyor.Ağustosta gerçekleşen 30-35 bin adedin arasındaki satışta, stoklarda yer alan ve kur artışlarının tam olarak yansımadığı araçlardan oluştuğunu da unutmamak lazım.
2009 ÖRNEĞİ VAR
Bu noktada hükümetin matraha dayalı ÖTV’yi kaldırıp, vergi oranlarında en azından geçici de olsa bir indirim yapmak zorunda. Aksi takdirde 8 aylık dönemde yüzde 20’yi aşan daralma, yıl sonunda yüzde 40’ı aşabilir. Bu da hem ekonominin lokomotifi olan otomotiv sektöründe çalışan binlerce kişiyi işsiz bırakır hem de hükümetin vergi gelirlerinde büyük kayıp yaşatır.Hatırlatmak gerekirse hükümet, 2008 küresel krizinden sonra iç pazarı yeniden canlandırmak ve stokları eritmek amacıyla 16 Mart 2009’da başlayan ve 3 ay süren ÖTV indirimi yapmıştı. Bu o dönem için hayati bir müdahaleydi, çünkü bir çok distribütör ve bayi batma noktasına gelmişti. Şu an satışların küresel krizin yaşandığı Ağustos 2009’un (35 bin) bile altına inmesi durumun çok daha ciddi olduğunu gösteriyor.
Bakanlara durumuanlatmak istiyoruz
OTOMOTİV Sanayi Derneği (OSD) Başkanı ve Ford Otosan Genel Müdürü Haydar Yenigün, durumun oldukça kötü olduğunu belirterek, “Zaten bunu son dönemde sürekli dile getiriyoruz. Önlem paketi önerilerimizi tekrar hatırlatıyoruz. Sayın Bakanlardan randevu taleplerimiz var” yorumunu yaptı. Bu noktada iç pazarın hareketlendirilmesinin büyük önem arz ettiğine dikkat çeken Yenigün alınması gereken önlemleri şöyle tekrarladı: “Çok yüksek vergi yükü olan otomobillerde vergi sistemi yaklaşımında değişiklik olması, birim araç başına uygulanan vergiden ziyade, satılan araç sayısı artırılarak vergi artışı hedeflenmelidir. Öte yandan ticari araç kiralamasının önündeki engellerin bir an önce kaldırılması, hurda teşviki için uygulamaya alınan sistemin yeniden yapılandırılarak satışları artırıcı etki yaratacak seviyeye getirilmesi önemli görülen önlemler arasındadır. Başta kamyon olmak üzere, ağır ticari araç satışlarının teşvik edilmesi ise bir zorunluluk olarak gözükmektedir.”
Kalıcı ve istikrarlıvergi sistemi şart
OTOMOTİV Distribütörleri Derneği (ODD) ve Doğuş Otomotiv Başkanı Ali Bilaloğlu ise otomotivin kilit bir sektör olduğunu belirterek, kalıcı ve istikrarlı bir vergi sisteminin getirilmesi gerektiğini söylüyor. Bilaloğlu “Bu sistemin uzun vadede değişimin gerektirmeyeceği çağdaş bir sistem olması gerekiyor. Otomotiv sektöründen yatırımlar uzun vadeli ve fizibilite gerektirdiği için vergi sistemi kalıcı olmalıdır. Gerek bir üretim tesisi, gerek bir yetkili satıcılık minimum 15 yılda geri döner. Hal böyleyken vergi sistemi uzun vadeli değişmemesi gerekir ki yatırımcılar cesaretli yatırım yapabilsin.”
En az yüzde 20 zam gelecek
OTOMOTİV sektörünün çatı örgütlerinin başkanları dışında, bir çok yönetici de artık bir şeylerin yapılması gerektiğini belirterek, “Ama öncelikli olarak ÖTV’deki barem sistemine bakılmalı. En çok burada sorun yaşanıyor. Ya kaldırılmalı ya da baremler acilen güncellenmeli. Bir vergi indirimi yapılacağını zannetmiyoruz ama bir şey yapılmazsa 2-3 ay içinde sektör büyük sorunlar yaşayacaktır. Sektör şu ana kadar eski kurdan girişli stok maliyetleri sayesinde, kur artışlarını birebir yansıtmadan ufak zamlarla durumu idare ediyor. Ancak en fazla 2 ay içinde bu avantaj ortadan kalkacak ve araçlar bugüne göre en az yüzde 20 ilave zam görecek. O durumda 2019 yılında pazarın 500 bin adetler seviyesine gerilemesi söz konusu olacaktır. Bu da sektörün mevcut operasyon ve yatırım maliyetlerini karşılayamamasına ve küçülmesine sebebiyet verebilir” yorumunu yapıyor.
Kamyon satışları durdu
AĞUSTOS ayında Türkiye’de otomobil ve hafif ticari araç satışlarında ciddi düşüş yaşanırken, kamyon satışları ise durma noktasına geldi. Otomotiv Sanayi Derneği (OSD) Başkanı Haydar Yenigün, konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede şunları söyledi: “Türkiye’de kamyon üretiminin yarısından fazlasının iç pazar tüketimine yönelik olduğu dikkate alınınca, iç pazarda ikinci çeyrekte daralmaya başlayan ve ağustos ayında durma noktasına gelen satışlar sonucu üretimimizin yavaşlama sürecine devam etmesi kaçınılmaz gözükmektedir.
Üretici firmaların yıllık bakım sürelerini uzatmalarına ek olarak üretim yapılmayan gün sayısının artması gibi kritik bir durum içinde olunması, sektörün oldukça zor günler geçireceğinin net göstergesidir. İçinde bulunduğumuz satışların duraklaması döneminden çıkılmasının zaman alacağı beklenmektedir. Bu çerçevede, yıl sonunda üretimimizin 2017 senesinin gerisinde kalması beklenebilir. Beklenen daralmanın en düşük seviyede kalması için tedbir alınması gerektiğini değerlendirmekteyiz. Ülkedeki ticari faaliyetler için önemli bir gösterge olan kamyon pazarının eski rakamları yakalaması için ekonomik istikrar ortamının tahsis edilmesi, güven ortamının gelişmesi en önemli önceliktir. Ardından, konut sektöründe uygulamaya alınan uygun maliyetli kredi imkanlarına benzer nitelikte bir uygulamanın kamyon satışlarına yönelik olarak da sağlanması gibi satışları artırıcı etki yaratacak önlemler alınması gerektiğini değerlendiriyoruz.”