OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 16, 2003 00:00
Türkiye'de banka sisteminin sanıldığının aksine karlı olmadığı, zaten çok düşük olan karlılığın zarara dönüştüğü bildirildi. Ayrıcamali bünyenin güçlenmesi için zamana, çok hassas bir uygulamaya ve yönetime gereksinim bulunduğunun da altı çizildi. Bankacılar Dergisi'nde yayınlanan ''Türkiye Ekonomisi ve Türk Bankacılık Sistemi. Türkiye Bankalar Birliği'nin Değerlendirme Ve Önerileri'' başlıklı rapor, Türkiye Bankalar Birliği'nin web sitesinde de kamuoyunun dikkatine sunuldu. Raporda yer alan ''Türk Bankacılık Sisteminin Gündemindeki Öncelikli Konular'', Türkiye Bankalar Birliği yöneticileri tarafından geçen ay gerçekleştirilen ziyaret sırasında Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'e iletilmişti.    Türkiye Bankalar Birliği'nin, ekonomik sorunların aşılmasında, istikrar içinde sürdürülebilir bir büyümenin, düşük enflasyon düzeyinde fiyat istikrarının, uluslararası alanda rekabet edilebilir bir ekonomik ortamın yaratılmasında özellikle ulusal tasarrufların büyütülmesinin ve ekonomik olarak kullanılmasının hayati bir önem taşıdığı görüşü dile getirilen raporda, tasarrufların arttırılmasında, serbest piyasa kurallarına ve uluslararası rekabete dayalı, makro dengeleri gözeten, özel girişimciliği, üretimi ve tasarrufu özendiren tutarlı, kararlı ve yenilikçi makro ekonomik politikaların uygulanması gerektiği kaydedildi. Raporda, tasarrufların ekonomik olarak kullanılmasında ise güven ve verimlilik ilkesine dayalı olarak, mali sektörün ve onun en önemli kurumlarından biri olan Türk bankacılık sisteminin, etkin ve sağlıklı bir biçimde çalışmasının büyük önem arz ettiği vurgulandı.     ''BDDK BAĞIMSIZ OLMALI''    ''Bankaların gözetim ve denetiminden sorumlu otorite olan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, taşıdığı sorumlulukları yerine getirmek ve görevlerini etkin olarak sürdürebilmek için faaliyetlerinde bağımsız olmalı, gerekli yasal yetki ve araçlara sahip bulunmalıdır'' denilen raporda, mali sektörü ve bankacılık sistemini ilgilendiren konularda Türkiye Bankalar Birliği'nin görüş, öneri ve değerlendirmeleri alınması istendi.   Türkiye ekonomisinde uluslararası rekabete açık ve düzenlemeler itibariyle Avrupa Birliği'ne uyuma hazır sektörlerin başında bankacılık sistemi geldiğine işaret edilen raporda, ''Piyasa ekonomisine geçilen 1980'li yıllarda uygulamaya konulan reform niteliğindeki yapısal değişiklikler bankacılık sektörünün ve mali sektörün gelişmesini ve büyümesini sağlamıştır. Ne var ki, 1990'lı yıllardaki gelişmeler bankacılık sisteminin mali bünyesinin önemli ölçüde bozulmasına neden olmuştur; bankalar çok yüksek riskli bir ortamda çalışmışlardır'' görüşü dile getirildi.     ''ENFLASYONİST OLMAYAN POLİTİKALAR UYGULANMALI'' Türk bankacılık sisteminin gündemindeki öncelikli konulara da değinilen raporda, temel makro dengesizliklerin giderilmesi yönünde bir programın kararlılıkla uygulanmasının Türkiye ekonomisinin geleceği açısından büyük önem taşıdığı kaydedildi.Raporda, şu önerilerde bulunuldu: -Enflasyonist olmayan iktisat politikaları kararlılıkla sürdürülmeli.    -Kamu kesimi açığı ekonomide istikrarsızlıkların başlıca kaynağıdır, mutlaka küçültülmeli; bu amaçla başlatılan reformlar öngörülen sürelerde tamamlanmalı. -Bütçe disiplini mutlaka sağlanmalıdır. Bütçe harcamalarının finansmanında Merkez Bankası ve kamu bankaları kaynakları kullanılmamalı.    -Merkez Bankası'nın temel görevi piyasalarda fiyat istikrarının sağlanması olmalı. -Kayıtdışılığa neden olan düzenlemeler ve uygulamalar gözden geçirilmeli, işlemlerin kayda alınması sağlanmalı. -Vergi düzenlemeleri, basit, kolay anlaşılır ve uygulanabilir hale getirilmelidir. Düzenlemeler uluslararası yatırımcıları özendirmeli, Türkiye'nin rekabet gücünün artmasını sağlamalı.    -Kaynak kullanma ve kullandırma maliyetini olumsuz yönde etkileyen düzenlemeler yeniden gözden geçirilmelidir. Bu düzenlemelere kamuya gelir sağlanması açısından değil, piyasalarda aracılık maliyetinin düşürülmesi, likiditenin arttırılması ve derinliğin sağlanması açısından bakılmalı.    -Mali sistemin büyümesi, güçlenmesi ve sağlıklı olarak işlemesini sağlayacak düzenlemeler makul geçiş süreleri içinde yapılmalı ve etkinlikle uygulanmalı. -Mali piyasaların etkin olarak çalışması sağlanmalı. -Haksız rekabete neden olan tüm düzenlemeler kaldırılmalı. -Banka sistemi yanında ekonominin diğer tüm kurumları da reforma tabi olmalı.''     ''BANKA SİSTEMİNE OLAN GÜVEN SARSILDI'' 1994 yılında yaşanan ekonomik krizde hızla küçülen bankacılık sisteminde özkaynakların eridiği belirtilen raporda, şu görüşlere yer verildi: ''Banka sistemine olan güven sarsılmıştır. Güvenin yeniden tesis edilmesi amacıyla bir çözüm olarak tasarruf mevduatına devlet güvencesi getirilmiştir. Ancak, banka sisteminin denetiminde yaşanan zaafiyetler nedeniyle sağlıklı bir yapılanma gerçekleştirilememiş, tersine mali bünye sorunları daha da büyümüştür. Hızla artan kamu kesimi borçlanma gereği ve bütçenin finansmanında kamu bankaları kaynaklarının kullanılması bu süreci hızlandırmıştır. 2000'li yıllara gelindiğinde banka sistemi çok ciddi bir sistemik riske maruz kalmış, banka sisteminin yeniden yapılandırılması, bankaların mali bünye sorunlarının çözülmesi kaçınılmaz hale gelmiştir. Bu amaçla Bankalar Kanunu'nda radikal değişiklikler yapılmış, bankaların faaliyetlerinin düzenlenmesine ve denetimine yenibir yaklaşım getirilmiştir. Düzenlemelerde ve denetim anlayışında uluslararası kabul görmüş prensiplere önemli ölçüde yaklaşılmıştır.'' Sermaye yeterliliğini karşılayamayan bankaların ise Fon'a alındığı ifade edilen raporda, şunlar kaydedildi:    ''Fon'a alınan bankalar ile kamu bankalarının görev zararlarını Hazine üstlenmiştir. Faaliyetini sürdüren bankalar yeni bir anlayışla denetime ve yeniden sermayelendirmeye tabi tutulmuştur. Krediler yeniden sınıflandırılmış, sorunlu krediler tanınmış, karşılık yönetmeliğine göre gerekli karşılıklar ayrılmıştır.Uzun yıllar yüksek enflasyon ortamında çalışan bankaların bilançoları, enflasyona göre güncellenmiştir. Tüm bu uygulamalar, bankaların mali yapılarının daha gerçekçi bir görünüm almasını sağlamıştır. Mali bünyenin güçlenmesi için zamana, çok hassas bir uygulamaya ve yönetime gereksinim vardır."Raporda, Türkiye ekonomisindeki gelişmeler ve bankacılık sistemine yansıması konusu tablolarla değerlendirilirken, ekonomik faaliyetin son derece istikrarsız olduğu, kamunun mevcut kaynaklar üzerindeki talebi önemli ölçüde arttığı, Hazine borçlanmasında kur, faiz ve vade riskinin önemli ölçüde yükseldiği, TL finansal aktiflerden oluşan mali sistemin hızla küçülmesi nedeniyle TL cinsinden kullandırılabilir kaynakların azaldığı, para ikamesinin hızlandığı kaydedildi.    Mali piyasalardaki temel fiyatların şiddetli dalgalanmalar gösterdiği belirtilen raporda, toplam mevduatın vadesinin çok kısa olduğuna dikkat çekildi. Raporda, ''Toplam mevduatın vadesi (kırık vadeler tam sayılsa bile) 3 ayın altındadır. Vade TL mevduat için 2,5 ay yabancı para mevduat için ise 2,6 aydır. Repo da dahil edildiğinde, toplam mevduat ve repodan oluşan kaynaklar çok daha kısa vadelidir'' denildi. Bilançonun da çok kısa vadeli olduğu belirtilen raporda, ''Bankacılık sisteminde, toplam aktiflerin, kümülatif olarak, yüzde 40'ı 3 aydan, yüzde 73'ü 1 yıldan daha kısa vadelidir. Toplam kaynakların ise yüzde 70'i 3 aydan, yüzde 80'i ise 1 yıldan daha kısa vadelidir. Bu durum banka bilançolarının vade riskine ve fiyat hareketlerine son derece duyarlı olduğunu göstermektedir'' görüşüne yer verildi. Son dönemde yurtdışından kaynak girişinin durduğu, hatta tersine kaynak çıkışının yaşandığı vurgulanan raporda, sermaye hareketlerinin finansmanında Uluslararası Para Fonu'ndan sağlanan kaynakların önemli bir rol oynadığı belirtildi. Raporda, bankaların yurtdışından kaynak kullanımlarının sınırlandığı, bankaların
döviz pozisyonlarını küçülttükleri de kaydedildi. BANKA SERMAYELERİ REEL OLARAK ERİDİ Türkiye Bankalar Birliği'nin raporunda, krizlerin de etkisiyle daha da büyüyen zararın banka sermayelerinin reel olarak erimesine neden olduğu dile getirildi. Raporda, şöyle denildi: ''Türk bankacılık sisteminde, Aralık 2000'de 10,7 milyar
dolar özkaynaklar 2001'de 8,3 milyar dolara gerilemiştir. Özel sermayeli bankaların özkaynakları 10 milyar dolardan 3,6 milyar dolara gerilemiştir. TL'nin değer kaybı yanında faiz riskinden oluşan zarar ve
kredi riski nedeniyle ayrılan karşılıklar bunda önemli rol oynamıştır. Banka sisteminde serbest sermaye büyütülmelidir. Bankaların üstlendikleri risklerin gerçekleÅŸmesi durumunda mali bünyenin saÄŸlığının korunmasında özkaynaklar çok önemli bir rol oynar; bankalara olan güveni korur. Türk banka sisteminde serbest sermaye sektör bazında negatiftir. Sorunlu krediler, banka-grup iliÅŸkileri nedeniyle iÅŸtiraklere yapılan yatırımlar, enflasyondan korunma amacıyla satın alınan sabit kıymetler nedeniyle duran aktifler özkaynakları aÅŸmıştır.''     KARLILIK ZARARA DÖNÜŞTÜ    Bankacılık sisteminde zaten çok düşük olan karlılığın zarara dönüştüğü vurgulanan raporda, ÅŸu görüşler dile getirildi:  ''Türkiye'de banka sistemi sanıldığının ve iddia edildiÄŸinin aksine karlı deÄŸildir. Yakın dönemde yaÅŸanan geliÅŸmeler bankaların çokriskli bir atmosferde çalıştıklarını ve risklerin önemli bir bölümününde gerçekleÅŸtiÄŸini ortaya koymuÅŸtur. DiÄŸer yandan, geçmiÅŸ yıllarda, özellikle kamu bankalarında görev zararları karşılığında Hazine'den olan alacaklar diÄŸer gelir hesaplarında gösterilmiÅŸtir. Bankaların karlılıklarının artırılması ve bu yolla sermayelerinin güçlendirilmesi son derece hassas bir konudur.    DiÄŸer gelirler arındırıldığında sektörün zararı çok yüksek düzeylere ulaÅŸmaktadır. Ãœstelik, enflasyon muhasebesi uygulanmadığından, uzunca süredir yüksek enflasyon ortamında çalışan bankaların karlılık performansının çok iyi olmadığı görülecektir. 2002 yılında özel bankalar için yapılan uygulama bu deÄŸerlendirmeyi açıklıkla ortaya koymuÅŸtur. Karlılığın düşük olması nedeniyle bankalar sorunlu kredileri için yeterli karşılık ayıramamakta ve sermayelerini güçlendirememektedirler. ''     SORUNLU KREDÄ° ORANI YÃœZDE 25 Raporda, tahsili gecikmiÅŸ alacakların ekonomik aktivitenin daralması, yeniden yapılanma sürecine giren kamu bankalarının kredi arzını sınırlandırmaları ve Fon bankalarının aktiflerinin daha ÅŸeffaf hale gelmesi ve kredi arzının yavaÅŸlaması nedeniyle hızla büyüdüğüne dikkat çekildi. Fon bankalarının alacaklarının kamu alacağı sayılması ve tahsilatın hızlandırılması yönündeki yaklaşımın bankaların kredi politikasını olumsuz etkilediÄŸi belirtilen raporda, ''Eylül 2002 itibariyle banka sisteminin sorunlu kredi oranı yüzde 25 tir. Fon'a devredildikten sonra kapatılmasına karar verilen bankaların sorunlu kredileri verilere dahil edildiÄŸinde bu oran çok daha yüksek bir düzeye ulaÅŸmaktadır'' denildi. Raporda, Aralık 2000 tarihinde 4 milyar 646 milyon dolar düzeyinde olan tahsili gecikmiÅŸ alacakların, Aralık 2001 tarihinde 4 milyar 439 milyon dolara gerilediÄŸi, Eylül 2002 tarihi itibariyle ise 5 milyar 845 milyon dolar seviyesine yükseldiÄŸi kaydedildi.    Raporda, Devlet Bakanı ve BaÅŸbakan Yardımcısı Abdüllatif Åžener'e geçen ay sunulan ve kamuoyuna açıklanan Türk bankacılık sisteminin gündemindeki öncelikli konulara da yer verildi. Makroekonomik istikrarın önemine deÄŸinilen bu bölümde, bankacılık sektörünü doÄŸrudan ilgilendiren düzenlemeler için ara dönem hedefleri belirlenerek makul bir geçiÅŸ süresinin saÄŸlanması, bankacılık sisteminin kar edeceÄŸi saÄŸlıklı bir ekonomik ortam yaratılması gibi öneriler yer alıyor.Â
button