Güncelleme Tarihi:
SANAT DÜNYASININ KAYAN YILDIZLARI - Fotogaleri
Eski günlerini özlemle yad eden Salim Akın, “Dinleyicilerim şimdi kokoreç yemeye gelirler yanıma. Yeniden dünyaya gelsem yine tavernacı olurdum. Ama bu sefer işimi asla bırakmazdım” dedi.
Tarabya'daki kokoreççisinde konuşan Salim Akın, Osmaniye'de doğduğunu ve Ümit Besen ile aynı mahallenin çocuğu olduklarını belirtti. Ümit Besen ile Adana'da aynı orkestrada çalıştıklarını ve ondan 2 yıl sonra 1981'de İstanbul'a geldiğini anlatan Akın, Baltalimanı'nda Oba Restoran'da sahneye çıkmaya başladığını, müşterilerin kendisini çok beğendiğini söyledi.
Salim Akın, “Oba Restoranı, o zamanlar çok ünlüydü. Öyle herkesin kolay kolay gidip çalışamayacağı bir yerdi. Kısa sürede tanındım. İnsanların aradığı ses olmuştum” dedi.
Yapımcı Şahin Özer'e 1984'te ilk kasetini ve plağını yaptırdığını anlatan Akın, “O dönemde Şahin Özer plakçı değildi. Hazır ürünleri alıp satıyordu. Yapımcılığa benimle başladı. İlk kasetini ve plağını benimle çıkardı. Ben, Şahin Özer'in ilk sanatçısıyım” diye konuştu.
Kasetindeki parçalarla sanatçı Cengiz Kurtoğlu'nun da kaset ve plak çıkardığını anlatan Akın, şöyle devam etti:
“Kasetimin çıkmasından 6 ay sonra Cengiz bana geldi. 'Ağabey senin parçalarını ben de okuyabilir miyim?' dedi. Ben de izin verdim. Cengiz Kurtoğlu, benim alt piyanistimdi. Oba Restoran'da ben solist çıkarken, o alt kadromda yemek müziği yapıyordu. Şahin Özer ilk kasetini çıkardığı için benim kasetim için paraya kıymadı. Yeterince reklam yapamadı ya da parası yoktu o gün için. Bir şey diyemem. Acemiliğine geldim. Şarkılar bende tutmadı. Daha sonra Arif Susam'ı da Özer Plakçılık'a getirdim. Kaset yapıldı ve furya patladı. Kasetler tuttu. Ondan sonra benimle ilgilenmedi.”
“Tavernanın kendine has bir kültürü vardı”
Tarabya'nın, tavernanın merkezi olduğunu anlatan Akın, daha sonra Köşem Restoran'da çıkmaya başladığını kaydetti.
“O zaman kraldık. Her zaman baş köşede ismim yer alırdı. Müşteriyi peşimden sürüklüyordum. Beni beğenirlerdi. Gazinolara karşı büyük bir alternatifti. Ferdi Özbeğen, ardından Ümit Besen ve ben, taverna jenerasyonunun başıydık. Taverna furyasını biz patlattık. Çok tuttu” diyen Akın, Ferdi Özbeğen'i “taverna müziğinin babası” olarak nitelendirdi.
Tavernanın kendine has çok güzel bir kültürü olduğunu vurgulayan Akın, “Mesela bir kişinin misafiri gelse, alıp Tarabya'ya gelirdi. Restorana girdiğinde, 'O Ahmet bey geldi, hoş geldiniz efendim' derdik. Ya da 'Bu şarkıyı Ahmet beyin eşi veya misafiri için okuyoruz' derdik. Böylece o kişi çok gururlanırdı. Sanatçılarla dinleyiciler arasında duvarlar yoktu. Bugün insanlar sanatçılara ulaşamıyor. O zaman çok büyük bir samimiyet vardı aramızda” şeklinde konuştu.
Dönemlerinin çok iyi olduğunu ifade eden Akın, akşam müşterilerin onları dinlemeye geldiğini, gündüz de onların müşterileri ziyaret ettiğini, mekanlarında çay içtiklerini anlattı.
Akın, “Şimdilerde sanatçılar yanlarında on tane korumayla geziyorlar. Bu iyi bir şey değil. Biz, piyanonun başındayken müşterilerimiz gelip, istedikleri eserleri çalmamızı rica edebiliyorlardı. Sanatçı ile müşteri arasında birbirlerine dokunulabilen bir ilişki vardı. Koskoca bir kültür yıkılıp gitti” dedi.
“Yemekleri sanatçı ellerimle hazırlıyorum”
Müzik kariyeri boyunca 3 kaset çıkardığını ama 1990'lı yıllarda, 1. Körfez Savaşı sırasında işler durulunca müziği bırakmak zorunda kaldığını ve ticarete atıldığını
“Ancak ticarette işlerim iyi gitmedi. Sonra battık. Bizim işin azaldığını görünce eski işime de dönemedim. Ama şu anda burada daha mutluyum. O dönemde çok büyük paralar kazandım. Ancak hiç hayrını görmedim. Eski dinleyicilerim şimdi kokoreç yemeye gelirler yanıma. 'Buraya bir piyano koy, yemek yerken çalarsın' derler. Ama ben bunun sonunun alkol getireceğini düşündüğümden koymam. Çünkü alkollü iş yerlerinde kazandığım paralardan hiç hayır görmedim. Alkolü de bıraktım. Şu anda eşimle birlikte sanatçı ellerimle hazırladığım yiyecekleri müşterilerime sunuyorum.
Bu işte müşteriler daha fazla ilgi istiyor. Sanatçı olduğumu bilenlerin masasına giderek 'Hoş geldiniz' dediğimde çok hoşlanıyorlar. Yeniden dünyaya gelsem yine tavernacı olurdum. Ama bu sefer işimi asla bırakmazdım.”
Akın, eşi ve iki çocuğuyla birlikte sıfırdan yeni bir hayat kurduklarını ifade ederek, “Hayat bazen insanların istediği gibi yürümüyor. Kimin ne olacağını kimse bilemez. Bir zamanlar taverna yıldızıydım, şimdi kokoreççi oldum. Tabii önemli olan, hayata karşı dik durmaktır, yenilmemektir” dedi.