Sosyal-İş Sendikası Örgütlenme Dairesi Başkanı Hüseyin Kaşif yaptığı açıklamada, sendika olarak bir süredir kamu üniversiteleri ve kurumlarında taşeron şirketler bünyesinde çalışan işçilere yönelik özel bir örgütlenme faaliyeti yürüttüklerini söyledi.
Bu faaliyet çerçevesinde Ordu Üniversitesi, Selçuk Üniversitesi, Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi ve Türk Patent Enstitüsünde taşeron şirketler bünyesinde çalışan işçilerin sendikaya üye olduklarını anlatan Kaşif, örgütlenme faaliyeti yürüttükleri her iş yerinde, taşeron uygulamalarının hukuka aykırı olduğunun tespit ettiklerini ve işçileri taşeron şirketler üzerinden değil, asıl, tek ve gerçek işveren olan üniversite ve kamu kurumları üzerinden üye kaydettiklerini vurguladı.
Kaşif, örgütlendikleri 4 üniversitede de sayıları bini geçen işçinin, “temizlik ihalesi”ni alan taşeron şirketler tarafından istihdam edildiğini, ancak fiilen temizlik dışındaki birçok işte çalıştırıldıklarını belirtti.
“KADROLU İŞÇİ 3 YILDA 5 BİN AZALDI”
Taşeron şirketlerin, üniversitelerin personel açığını gidermek için “paravan” olarak kullanıldığını savunan Kaşif, kadro kısıtlaması nedeniyle doğrudan işçi istihdam edemeyen üniversitelerin, taşeron şirketler vasıtasıyla işçi temin ettiklerini dile getirdi.
Kamu üniversitelerinin sayısı artmasına rağmen, 2007 itibariyle üniversitelerde çalışan kadrolu işçi sayısı 8 bin 662 iken, 2010'a gelindiğinde bu sayının 3 bin 601'e düştüğüne dikkati çeken Kaşif, işçi sayısında yaklaşık 5 bin kişilik bir azalma olduğuna işaret etti.
İşçi sayısı yarıdan fazla azalan, ancak işçi ihtiyacı daha da artan üniversitelerin, taşeron şirketlere yöneldiğini ve üniversitelerin “taşeron cenneti” haline getirildiğini öne süren Kaşif, şöyle konuştu:
“Türkiye'de bir çok üniversitede kadrolu işçi dahi yokken, bir çok üniversitede de kadrolu işçi sayısının 30 katına kadar varan taşeron şirket işçisi çalıştırılmaktadır. Üniversitelerde çalışan taşeron işçi sayısı 10 binlerle ifade edilir hale gelmiştir.Üniversiteler, kağıt üzerinde taşeron işçisi gibi gözüken işçileri, kendi personeliymiş gibi çalıştırmakta, işçilere emir ve talimatları üniversite yönetimleri vermekte, işçiler ile ilgili her türlü tasarrufta üniversite yönetimleri bulunmaktadır.
Üniversiteler, 'temizlik işçisi' olarak gözüken işçilerin azınlığını temizlik işinde, çoğunluğunu ise büro faaliyetlerinden ağaçlandırmaya, yemekhaneden muhasebeye, öğrenci işlerinden bölümlere, fakültelerden meslek yüksekokullarına, spor ve kültür tesislerinden yurtlara kadar kadar birçok farklı birimde ve görevde çalıştırmaktadır. Üniversiteler, İş Yasası gereği yasal olarak taşerona veremeyecekleri üniversitenin asıl işlerini, yasanın etrafından dolaşarak, 'temizlik ihalesi' adı altında çalıştırılan taşeron şirket işçilerine yaptırmaktadır.”
“BU UYGULAMA MUVAZAALI YANİ HİLELİ”Hüseyin Kaşif, İş Yasası'nın 2. maddesi uyarınca, bu tür taşeronluk uygulamalarının, “muvazaalı” yani hileli ve kanuna aykırı olduğunu vurguladı.
Aynı yasa maddesi gereği eğer taşeron ilişkisinin muvazaalı, yani hukuka aykırı olduğu tespit edilirse, işçilerin başlangıçtan itibaren asıl işverenin yani üniversitenin işçisi olarak işlem göreceğini belirten Kaşif, bir başka deyişle taşeron ortadan kalkacağını, işçilerin doğrudan üniversitenin kadrolu işçisi haline geleceğini ifade etti.
Taşeron işçilerinin güvenceli, sendikalı ve toplu iş sözleşmeli işçiler olarak çalışmasını sağlamak için hukuki ve fiili olarak mücadele ettiklerini dile getiren Kaşif, haklı mücadelelerinin meyvelerini vermeye başladığını bildirdi.
Hüseyin Kaşif, Bursa Uludağ Üniversitesine ilişkin Bursa 3. İş Mahkemesi'nin verdiği kararın, bunun en somut örneklerinden birini teşkil ettiği gibi kamuda taşeronda çalışan yüz binlerce işçi açısından da bir emsal oluşturduğunu vurguladı.
Üniversitede taşeron olarak çalışan çoğunluğu sendika üyesi bir grup işçinin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına şikayette bulunduğunu, bakanlık iş müfettişinin, üniversitedeki taşeron uygulamasının muvazaalı ve kanuna aykırı olduğunu tespit ettiğini anlatan Kaşif, üniversitenin dava açarak itiraz etmesi üzerine Bursa 3. İş Mahkemesinin örnek bir karar vererek, üniversitenin itirazını reddettiğini ve üniversitedeki taşeron uygulamasının muvazaalı, yani kanuna
aykırı olduğu yönünde karar verdiğini kaydetti.
Kaşif, Alt İşverenlik Yönetmeliği'nin 13. Maddesi uyarınca, bu kararın kesin olduğunu, üniversitede taşeron şirkette gözüken yaklaşık 680 işçinin, hem de işe ilk girdikleri tarihten itibaren Uludağ Üniversitesinin işçisi haline geldiklerini, taşeron şirketin işverenlik sıfatı kalmadığını, asıl, tek ve gerçek işverenin Uludağ Üniversitesi Rektörlüğü olduğunu belirtti. Kaşif, üniversitenin, Anayasa gereği, yargı kararını geciktirmeksizin uygulamak ve 680 işçiye kendi işçisi olarak işlem yapmak zorunda olduğunu dile getirdi.
KARARIN SATIR BAŞLARI
Hüseyin Kaşif'in verdiği bilgiye göre, Bursa 3. İş Mahkemesinin Uludağ Üniversitesindeki taşeron uygulamasına ilişkin kararının satır başları şöyle:
“-İşçilerin faturalamaya esas olan puantaj kayıtlarının, yevmiye hesabı idare tarafından verildiği,
-Taşeron şirketin, işçilerin sigorta primlerinin yatırılması, sigorta bildirgeleri, ücret bordrolarının tazmini, bankaya puantaj havale işlemleri ve istihkakın hazırlanması dışında yetkisinin bulunmadığı,
-Taşeron şirket tarafından 'temizlik ihalesi' ile alınan işçilerin, üniversite bünyesindeki hemen hemen bütün bölümlerde kadrolu memur ile aynı işi yaptıkları,
-İşlerin yürütülmesi, sevk ve idaresinin idarenin talep ve talimatları doğrultusunda gerçekleştiği,
-Taşeron şirket işçilerinin idari ve mali işlerde büro personeli olarak çalıştırıldığı,
-Temizlik işleri dışında çalıştırılan taşeron şirket işçilerinin ne iş yaptıkları hususunda taşeron şirket yetkililerinin haberinin bulunmadığı,
-İşçilerin görev yerlerinin idare tarafından zaman zaman değiştirildiği,
-İşçilere görevlerinin bölüm başkanları, fakülte sekreterleri, dekanlar tarafından verildiği,
-Özellikle temizlik işlerini yapan işçiler dışında kalan diğer işçilerin baştan beri asıl işveren üniversitenin işçisi olduğu, sadece resmi kurumlara karşı yüklenici işçisi olarak gösterildiği, anlaşılmıştır.”
Kararın geciktirilmeksizin uygulanması için hukuki ve fiili her türlü girişimde bulunacaklarını, taşeron uygulamasının son bulması için var güçleriyle mücadele edeceklerini belirten Kaşif, şunları kaydetti:
“Sendikamız ve üyelerimiz artık, tek ve gerçek işveren olarak Uludağ Üniversitesi Rektörlüğü;nü kabul edecek, yıllık izin, ulaşım ve
yemek gibi acil sorunların çözümü için Uludağ Üniversitesini muhatap alarak çalışmalarını sürdürecektir. Sendikamız nihai olarak, tüm işçilerin üniversitede sendikalı, toplu iş sözleşmeli ve güvenceli olarak çalışması hedefine adım adım yürüyecektir.
Uludağ Üniversitesindeki bu önemli kazanımın, gerek kamu gerek özel sektördeki tüm işyerlerine yaygınlaştırılması ve modern kölelik düzeni olan 'taşeronluğa' son verilmesi için sendikamız, kardeş sendikalar, emek ve meslek örgütleri ile birlikte mücadele etmeye devam edecektir. 'Güvenceli iş, herkesin hakkıdır' ve bu hakkı, emekçiler muhakkak alacaktır.”