Güncelleme Tarihi:
2 yıl önce Başkanı ve CEO’su olduğu Alman Audi’yi dünyanın en çok satan lüks markalarından biri haline getiren ve 2015 yılında 2 milyon satışla zirveye göz diken Rupert Stadler, Türkiye’de ilk röportajını Hürriyet’e verdi. 6 ay içinde ikinci kez İstanbul’a gelen Stadler, “Mayıs ayı başında 4-5 günlük tatil için ailemle birlikte İstanbul’a geldim. Ayasofya’ya yakın bir otelde kaldık. İstanbul’a hayran kaldık. Bol bol gezdik, nefis Türk yemekleri yedik. Tek kelimeyle şahane bir ülkeniz var” dedi.
ALMANYA’DA DAĞITILIYOR MU
6 ay sonra İstanbul’a bu kez iş için gelen Stadler, Perşembe akşamı ‘Audi Kentsel Gelecek’ (Audi Urban Future Awards) yarışmasının ödül törenine katıldı. Bugüne kadar ilk kez bir Türk gazeteciye röportaj verdiğini söyleyen Stadler’in bu konudaki hassasiyeti röportaj sırasında masanın üstünde duran özgeçmişim ve resmimden belli oluyordu. Kısa sürede Türkiye hayranı olduğu her halinden belli olan Stadler, “Türkiye bugün hiç kuşku yokki dünyada en hızlı büyüyen ülkelerden biri. Avrupa’da ise büyümede tartışmasız bir numara” yorumunu yaptı.
TÜRKİYE DAHA DA BÜYÜYECEK
Avrupa ülkelerinin zayıf ve sorunlu olduğunu kaydeden Stadler şu yorumları yaptı: “Türkiye son yıllarda patlayan ve çok dikkat çeken bir ülke oldu. Kesinlikle daha da büyüyeceğini düşünüyoruz. Bizim açımızdan çok pozitif bir beklenti var. Türkiye bizim için önemini her geçen gün artıracak. Türkiye’de otomotiv pazarıda büyüyor ve otomobil satışları artıyor. Lüks otomobil satışları ise yüksek vergilere rağmen toplam otomobil satışlarından yüzde 10 pay alıyor. Bu bizim için çok önemli. Biz Türkiye’de daha nasıl büyüyebiliriz, neler yapabiliriz diye düşünüyoruz. Türkiye’de güçlü olmak artık rekabette çok önemli.”
TÜRK HALKI AUDI’YI SEVDİ
Türkiye ve bir çok ülkede ‘lüks marka’ denince akla geçmişte hep 2 markanın (BMW ve Mercedes) geldiğini, Audi’nin bunu 10-15 yıl gibi bir sürede tamamen yok ettiğini ifade eden Stadler konuşmasına şöyle devam etti: “Türk insanının iyi markaya karşı iyi hisleri var. Türk insanı için marka pozisyonunun çok önemli olduğunu gördük ve bunu çok sevdik. Türk insanı değer görmek istiyor. Biz de bu değerlerine ulaşmayı amaçladık. Hem sportiflikte, hem tasarımda, hem teknolojide, hem iç tasarımda bu isteklerini karşılamak istiyoruz. Baktığımız zaman son 10-15 yıl içinde Quatro teknolojisiyle, TDI motorlarla, lüks araçta düşük yakıt tüketimiyle, hafif yapıyla ve güvenlik gibi alanlarla öne çıktık ve çok beğenildik. Kısa sürede başarı kendiliğinden geldi. Türk halkı da Audi’nin modern, sportif ve kaliteli duruşunu sevdi.”
İstanbul’un en büyük sorunun trafik olduğunu da söyleyen Stadler, “Bu konuda yardım etmek isteriz. Çözümler üretmeye çalışıyoruz” dedi.
Elektrikli araçlar için 15 yıl var
ELEKTRİKLİ araçlar konusuna da değinen Stadler, “Bu tip araçlar için bir kaç yıl önce beklentiler çok yükselmişti. Şimdi herkes gerçeğe döndü. Bize göre hibrid teknolojisi bu süreçte en mantıklı çözüm. A3, A4 ve Q7 modellerinde 2014 yılından itibaren olacak. Yüzde 100 elektrikli araçlarda ise menzil sıkıntısı yaşanıyor. Size ancak 80-100 kilometre menzil veriyor ki bu çok riskli bir durum. Elektrikli araçlar ilerde geçerli olacaktır ama en az bir 10-15 yıl var” dedi.
Biz söz vermeyiz gerçekleştiririz
DOĞUŞ Grubu’nun, Audi satışları içinde Türkiye’yi ilk 10 ülke arasına sokma hedeflerini çok gerçekçi bulduğunu kaydeden Stadler, “En iyi 10 ülke arasında olmak her zaman iyidir. Türkiye’de rakiplerimizin üst segmentte düşük vergi dilimine giren motor avantajları olduğunun farkındayız. Ama biz bu konuda düşük motor sözü vermek yerine bunu sağlamanın daha önemli olduğunu düşünüyoruz” dedi. Satıştan çok önceliklerinin markanın değerinin artması olduğunu kaydeden Stadler, “Türkiye’deki takım çok mükemmel iş yapıyor. Markanın hem değeri artıyor hem de sportif ve modern algılanıyor. Bizim için öncelikli önemli olan bu. Adet sonra gelir. Kimsenin şüphesi olmasın Türkiye’ye pazarda güçlü olacak modelleri veririz. Emin olun kısa süre sonra A4’e küçük motor gelecek. Bizim elimizde çok güçlü 3 ve 4 silindilrli motorlar var. Bunlar gelecekte bir çok modelde yer alacak” dedi.
Tüketicinin güveni gelirse kriz biter
AVRUPA’da yaşanan krizle ilgili olarak da değerlendirmelerde bulunan Stadler şöyle konuştu: “Kristal bir kürem yok o yüzden krizin ne zaman biteceğini söyleyememem. Ama 2008’de büyük bir global krizle karşı karşıya kaldık. Bu kriz beklentilerden önce gerçekleşti. Şu an için borç sorunu sona ermedi ama kriz biraz daha iyi bir noktaya geldi. Baktığımız zaman krizlerin bitmesi tüketicinin güveninin gelmesine bağlı. Çünkü para var.
Ama güvenleri gelmeli. İspanya’da ve İtalya’da sorun var ama bunlar çözülürür. Ama 2-3 yıl var tamamen bitmesi için.”
Küçük otoların da nasıl lüks olabileceğini gösterdik
LÜKS markalar arasında yaşanan orta sınıf rekabeti hakkında ise Stadler şunları söyledi: “Biz lüks sınıfta orta sınıfta ilk model üreten markayız. A3’le bu yarışı biz başlattık. Daha sonra A1’i geliştirdik. Kimse lüks bir markanın küçük otomobil yapabileceğine inanmadı. Ama lüks boyut değildir. Biz küçük araçların da lüks olabileceğini gösterdik. Lüks bir tavırdır ve kaliteyi sergilemektir” dedi. Rakiplerin geliştirdikleri modelleri merakla beklediklerini kaydeden Stadler, “Rekabet iyidir ve severim. Bir işadamıyım, rekabetten korkarsam kaybederim” yorumunu yaptı.
Diğer Oto Yaşam haberleri:
Her 3 araçtan birini Türkiye’de satacak
KRİZ içindeki PSA Grubu’nun (Peugeot-Citroen) büyük önem verdiği küçük sedan sınıfındaki kardeşlerin ikincisi olan Citroen C-Elysee de Peugeot 301’in ardından yüzünü gösterdi. Kardeşi gibi PSA Grubu’nun İspanya’daki Vigo Fabrikası’nda üretilen C-Elysee, Kasım ayında tüm dünyada ilk kez Türkiye’de satışa sunulacak. Citroen Türkiye Genel Müdürü Bahattin Tatoğlu, hedeflerinin İspanya’da üretilen her üç otomobilden bir tanesini Türkiye’de satmak olduğunu söyledi. Avrupa pazarlarının aksine Türkiye’de sedan pazarının hala gücünü koruduğunu belirten Tatoğlu, Citroen olarak C-Elysee öncesinde sadece tek modelle rekabet ettiklerini hatırlattı.
YÜZDE 5 PAZAR HEDEFİ
“C-Elysee bize sıçrama yaptıracak” yorumunu yapan Bahattin Tatoğlu, şöyle devam etti: “Yılın ilk dokuz ayında yaklaşık 20 bin 300 araç sattık. C-Elysee gelince yılın son iki ayında 2 bin 100 adet, gelecek yıl ise 10 bin adet satış yapacağız. Bizim pazar payı beklentilerimizi de yukarı taşıyacak. Bu yıl sonunda 31 bin 500 adetlik satışla yüzde 4 gibi bir pay elde edip kendi rekorumuzu da kırmış olacağız. Gelecek yıl ise yeni modelle birlikte pazardaki payımız yüzde 5 düzeyine sıçrayacak.” dedi.
Türkiye’nin Çin ile birlikte C-Elysee için çok önemli olduğunu vurgulayan Bahattin Tatoğlu, “Bu yüzden ilk olarak bizim pazarda satışa sunulmasına karar verildi. Türkiye pazarı sedan modellerin deneyimi açısından bölgede referans olarak kabul ediliyor. Biz de bu modeli doğru konumlandırıp, yüzde 30’u filo yüzde 70’i bireysel kullanıcı olacak şekilde pazarlayacağız. Satışlarımızın yüzde 75-80’i dizel motorlu olacak. C-Elysee, birçok aile için iyi bir ilk otomobil niteliği taşıyor” diye konuştu.
İSMİ ÇİNLİLER SEÇTİ
Citroen’in klasik model isimlerinden farklı olarak adlandırılan C-Elysee modeli adını Çinliler’den almış. 2014 yılında Çin’de üretimi başlayacak ve toplam yıllık satışının önemli bölümünün gerçekleştirileceği Çin’de yapılan anketlerde, C-Elysee ismi ön plana çıkmış. Lüks ve prestijini sembollerinden olan Paris’in ünlü Champs Elysees Caddesi’ne ithafen, otomobile C-Elysee ismi konulmuş.
C-Elysee kasımda Türkiye’de
CITROEN C-Elysee’nin başlangıç fiyatı ise kardeşi 301 gibi 29 bin 900 lira olarak açıklandı.C-Elysee’de yeni geliştirilen 3 silindirli benzinli motor 1.2 VTi 72 başlangıç versiyonunu oluşturuyor. 100 km’de ortalamada 5,3 lt yakıt tüketimi sergileyen motor manuel ya da otomatikleştirilmiş 5 vitesli şanzımanla satın alınabiliyor. 1,6 VTi 115 motor ise manuel dışında bu motor için 4 ileri tam otomatik BVA şanzıman tercih edilebiliyor.C-Elysee’de ayrıca 1,6 HDi 92’i de yer alıyor.