Güncelleme Tarihi:
Â
Dünyanın en önemli bin ekonomisti arasında 107’nci sırada gösterilen Prof. Dr. Vefa Tarhan, Denizli Genç Ä°ÅŸadamları DerneÄŸi’nin (DEGÄ°AD) davetlisi olarak geldiÄŸi Denizli’de ’Türkiye’nin Ekonomisine Gerçekçi Bir Bakış’ konulu konferans verdi. Anemon Otel’deki konferansı, Pamukkale Ãœniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hüseyin BaÄŸcı, Ä°letiÅŸim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fatih KaraosmanoÄŸlu, iÅŸadamları ve dernek üyeleri izledi. DEGÄ°AD BaÅŸkanı Sadık Emre Çaputçu, dernek olarak siyasi ya da baÅŸka bir erkin güdümünde olmadıklarını, sivil toplum kuruluÅŸlarının siyaha siyah, beyaza beyaz demesi gerektiÄŸini, ekonomide her görüşten önemli isimleri Denizli iÅŸ dünyasıyla buluÅŸturduklarını söyledi.Â
"BÃœYÃœME FÄ°NANSE EDÄ°LMELÄ°"
Çaputçu’nun ardından söz alan Prof.Dr. Vefa Tarhan, işinin politika olmadığını, politik görüşünün ekonomik görüşlerini kavramasına izin vermediğini, değerlendirmelerini bilimsel verilere göre yaptığını söyledi. Prof. Dr. Tarhan, pazar ekonomisine inandığını, devletin özel sektörün işlerine girmemesini, her alanda altyapıyı hazırlaması gerektiğini vurguladı.
Şirketler için büyüme neyse devletler içinde büyümenin aynı anlama geldiğini vurgulayan Tarhan, "Dünyanın Çin’den sonra en fazla büyüyen ikinci ülkesi olduk. Yüzde 8.5 büyüdük. Evet iyi, ama büyümüş olmak için büyümek iyi bir şey değil. Büyümenin finanse edilmesi lazım. Nasıl bir şirket satışlarını artırdığında, o şirketin müşterilerine verdiği ticari kredilerdeki, envanterindeki, duran varlıklarındaki artışlar için gereken parayı bulması gerekiyorsa, ekonomiler de büyümelerini finanse etmek zorunda. Çin büyüyor, ama cari fazlayla büyüyor. Biz, cari açıkla büyüyoruz. Bu büyümenin 2011 yılında 77 milyar dolar cari açığı oldu. Ekonomilerin büyümesi cari fazla yerine açık yaratıyorsa ve bu açığı sağlıklı finansman kaynaklarıyla finanse edemiyorlarsa, o zaman büyüme politikalarını gözden geçirip, yüksek hızla büyümek yerine, sürdürülebilir bir büyüme politikası uygulamalı. 1990’lı yılların sonunda internet şirketlerin yarattığı furyayı düşünün. Borsada bu şirketlerin hisseleri sürekli artıyordu. Yatırımcılar, bu şirketlere dünyanın finansmanını sağlıyordu ve firmalar bu finansmanla büyüyordu. Bu şirketler, bir Microsoft gibi ayağı yere basan, ürettiğini satan ve envanteri olan kurumlar da değildi. Microsoft, bu büyümeyi iç kaynaklarıyla sağlıyordu. Bu şirketlerin sonra yüzde 98’i battı. Çin, Microsoft gibi büyüyor, biz internet şirketi gibi büyüyoruz. Türkiye’nin kronikleşen cari açık sorunu yapısal çözüm gerektiriyor" dedi.
"PASTADAN KIRINTI BÄ°LE GELMÄ°YOR"
Açığın doğrudan yatırım ve tasarruf olmak üzere iki yolu olduğunu belirten Tarhan, bu iki kaynağın da Türkiye’de yeteri kadar mevcut olmadığını belirtti. Çin’in cari açığı olmamasına rağmen hane halkı bazında milli gelirinin yüzde 35’ini tasarruf ederken, Türkiye’de bu oranın yüzde 12 olduğunu söyleyen Tarhan, "Sayın Başbakan, krizden sonra ’teğet bile geçmedi’ dediği halde son dönemde vatandaşlara paranızı harcamayın dedi, tasarruf çağrısı yaptı. Zaman zaman bakanlar Türkiye’ye doğrudan yatırımın arttığını söylüyor. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, doğrudan yatırımın yüzde 73 arttığını söyledi. Ama bu rakamların içine tahvil yatırımları, şirket alım yatırımları da dahil ediliyor. Ekonominin kuralı bu. Ancak önemli olan fabrika kurarak, istihdama katkı sağlayan, sıfırdan başlayan yatırımın ne kadar olduğu. 2008 yılında dünyada 2 trilyon dolar doğrudan yatırım yapıldı ve bunun yüzde 50’lere yaklaşan kısmı gelişmekte olan ülkelere gitti. 2000-2010 yılları arasında Türkiye’nin dünyada yapılan doğrudan yatırımlardan aldığı pay binde 67.2. Trilyonluk pastadan, bırakın dilimi kırıntılar dahi gelmiyor" diye konuştu.
"MERKEZ BANKASININ REZERVÄ° ERÄ°YOR"
Türkiye’nin uzun süredir cari açığını sıcak parayla kapattığını, portföy yatırımlarının borsada hisse senedi aldığını ancak bunun riskli olduğunu belirten Tarhan, "Bu yatırımcılar korktukları an kaçıyorlar. Dünyada artık yatırımcılar, şirketler korkuyor. Kendi ülkelerine bile yatırım yapmak istemiyorlar. Türkiye’nin en büyük kırılganlığı dış finansman olacaktır. Türkiye’nin benim tahminim 2012 dış finansman ihtiyacı 200 milyar dolar. Geçen yıl Temmuz ayı cari açığımız 6 milyar dolar. Bunu Merkez Bankası’nda birikmiş döviz rezervlerimizi harcayarak karşılıyoruz. Temmuz ayından bu yıl mart ayına kadar Merkez Bankası’nın döviz rezervi 11 milyar dolar erimiş. Ayrıca Merkez Bankası’nın yükümlülükleri var. Merkez Bankası’nın yükümlülükleri çıkardığımızda net döviz rezervi altınla birlikte 36.5 milyar dolar, altını çıkarırsanız 25 milyar dolar. Bu büyüme cari açıkla finanse ediliyor. Büyüme hızı bence başarı değil, sağlıklı büyüme politikamız olması lazım" dedi.
"MİLLİ GELİRDEKİ GERÇEK ARTIŞ YÜZDE 35"
Milli gelirdeki artışın üç kat olmadığını, doğru rakamlarla farklı izlenim yaratıldığını iddia eden Prof. Dr. Vefa Tarhan, kişi başına düşen milli gelirdeki gerçek artışın yüzde 35 olduğunu söyledi. Türkiye’nin ekonomideki en büyük başarısının enflasyon beklentisini kırmak ve mali disiplin olduğunu belirten Tarhan, büyümenin mali disipline faydası olduğunu vurguladı. Türkiye ekonomisinin çözüm bekleyen kronik sorunlarının kayıt dışı ekonomi, sermaye piyasalarının cılızlığı, cari açık, işsizlik, iç tasarruf oranı, dolaylı vergiler olduğunu ifade etti.
"BÜYÜME İÇ TALEP KAYNAKLI"
Türkiye’nin büyümesinin iç talep kaynaklı olduğunu belirten Tarhan, "Türkiye’nin büyümesi iç talep yani tüketim kaynaklı. Tüketim artınca vergi tahsilatı artıyor, bütçe açığı azalıyor, kamu borcu azalıyor. Ocak-Mart bütçe açığı 6.4 milyar dolar, büyümenin yavaşladığını gösteriyor. 9 senede 6 mali af yapılmaz. Türkiye’de şöyle bir takas var; Büyüme azaldığı zaman cari açık küçük oluyor, kötü tarafı iç talep düşüyor, vergi tahsilatı düşüyor, bütçe açığı çıkıyor. Bu yapının düzeltilmesi lazım. İstanbul dünyanın 10’ncu finans merkezi olamaz. Şu anda 62’nci sırada. İMKB’deki hisselerin hepsini toplayın Ameraka’daki bir büyük şirketin yarısı bile etmiyor" dedi.
Teşvik Paketi’nin cari açık sorununa kalıcı çözüm getirmeyeceğini söyleyen Tarhan, sistemin kompleks olmasının da dezavantaj olduğunu ileri sürdü. Tarhan çözüm önerisi olarak ihracatı artırmayı, tarım, lojistik ve katma değeri yüksek ürünlere yönelmeyi gösterdi.