Güncelleme Tarihi:
Türkiye Demir-Çelik Üreticileri Derneği (DÇÜD) Genel Sekreteri Veysel Yayan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, çelik sektörüne konu bazı ürünlerde 2012 yılında ihracat artışının ithalat artışının gerisinde kaldığını söyledi.
Özellikle Çin, Japonya gibi bazı ülkelerdeki arızi durumlara karşı Türk pazarının korunmasız olduğuna işaret eden Yayan, “Mesela Japonya'da deprem sonrası stoklarda şişen rakamlar Türkiye'ye çok düşük fiyatlarla damp edildi. Piyasadaki fiyatların 100 dolar altına, maliyetlerle asla bağdaştırılmayacak fiyatlarla Türkiye'ye gönderildi ve Japonya'dan Türkiye'ye ciddi ihracatlar oldu” dedi.
Benzer bir durumun bir dönem Çin'den gelen yassı ürünler için de geçerli olduğunu dile getiren Yayan, hurdadan yassı ürün üreten bazı kuruluşların 400 dolara kadar ulaşan fiyatlarla hurda alıp slab çekerek yassı ürün üretmeyi sürdürülemez buldukları için slab ithalatına başladıklarına ve 2011 yılında 150 bin ton olan slab ithalatının, geçen yıl 952 bin ton seviyesine çıktığına vurgu yaptı.
Japonya, Çin, Ukrayna, Rusya gibi Türkiye'ye oranla girdi tedarikinde ciddi avantajlara sahip olan ülkelere kapıları sonuna kadar açmanın haksız rekabete yol açtığına dikkati çeken Yayan, “Bunun kademeli bir şekilde giderileceği yönünde sinyaller alıyoruz. Çünkü Ekonomi Bakanlığı, bir taraftan yurt içi girdi tedarikine ilişkin stratejiler geliştirirken diğer taraftan da bu uygulamaları sürdüremez” dedi.
İhraç edilen ürünlerin girdisi olan ürünlerin ithal edilmesine bir itirazlarının olmadığını belirten Yayan, ancak ihraç etmek için ithal etmek mecburiyetinde olan bir ekonomik yapının kendilerine sempatik gelmediğini söyledi.
“TANAP fırsatını kaçırmayalım”
Yurt içi kaynakları değerlendirerek ihracat yapabilecekleri bir yapıyı tercih ettiklerini ifade eden Yayan, Türkiye'nin bütün imkanları ile bu yapının oluşturulması yönünde gayret sarf etmesi gerektiğini vurguladı.
Yayan, ekonomide yaşanacak bir sıkıntının ilk olarak ekonomi ile ilgili aktörleri etkileyeceğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ekonomik aktörlerin birbirleri ile koordineli çalışmasını istiyoruz. Mesela büyük projelerde bunu hükümetin de destekleyeceği beklentisi içerisindeyiz. Örneğin 9 milyar dolarlık TANAP projesinde yaklaşık 2 milyon ton civarında bir sac boru kullanılacağı söyleniyor. Bunun kesinlikle ve kesinlikle Türkiye'den, Türk demir-çelik sektöründen, Türkiye'nin sacı kullanılarak üretilen borulardan karşılanması gerektiğine inanıyoruz. Böyle yapılmaması halinde, yerli girdi tedarik stratejisini yapmaya da gerek kalmıyor. İstihdamın, ekonominin geliştirilmesine yönelik söylemler de ayakları yere basmayan söylemlere dönüşebiliyor. Çünkü Türkiye'nin bu tür projeleri çok fazla değil. Bunlar önümüzden geçen fırsatlar. Bunları değerlendiremezsek, uluslararası piyasalarda karşı karşıya kaldığımız aktörlerin ülkeleri tarafından desteklenen projelerde bizim sonuç almamızı beklemek pek makul görünmüyor.”
“Kıbrıs örneği kötü mesaj verdi”-
Yayan, pekçok ülkede üreticilerin, eximbanklar tarafından ciddi şekilde desteklendiğini dile getirerek, “15-20 yıllık yok sayılabilecek faiz oranları ile soft loan (cari faiz haddinin oldukça altında faizler ile alınan kredi) krediler veriliyor. Türkiye'de böyle bir imkan yok. Bu yönüyle baktığımızda diğer siyasi inisiyatiflerin sanayinin, çelik boru sektörünün lehinde kullanılması gerekiyor. Kıbrıs'ta tamamen yerli yaptığımız projede (KKTC-Anamur Su Temin Hattı Projesi) açıktan giden boruların Çin'den getirilmesi bu konuda verebileceğimiz çok kötü bir örnek. Çok sorumsuzca bir değerlendirmenin sonucu olduğunu düşünüyoruz” dedi.
Türk çelik boru sektöründeki keskin rekabet şartlarında KKTC'deki projede kullanılacak boruların Türkiye'den dünya fiyatlarında alınmasının mümkün olduğuna dikkati çeken Yayan, yüzeysel değerlendirmelerle yurt dışından bazı kalemlerin getirilmesini makul karşılamadıklarını ifade etti.
Yayan, KKTC'deki projenin TANAP kadar büyük olmamasına karşın verilen mesajın kötü olduğunu savundu.