Güncelleme Tarihi:
Türkiye’de yatırım yapan şirketlerin oluşturduğu MKG'nin Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) ile düzenlediği "Türkiye’de Marka Olmak" başlıklı çalıştayda, "21. Yüzyılın Sorunu Kaçak, Taklit ve Sahte Ürünler" isimli raporun sonuçları açıklandı.
Namık Kemal Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ümit İzmen’in OECD endekslerini kullanarak hazırladığı raporda, Türkiye’deki kayıt dışı ticaretin boyutu gözler önüne serildi.
Raporda, Türkiye’de kaçak, taklit ve sahte ürün piyasasının büyüklüğü yaklaşık 17,2 milyar dolar, devletin kaçak ticaret nedeniyle uğradığı vergi kaybının ise yaklaşık 7,2 milyar dolar olduğu bildirildi.
Rapora göre Türkiye, dünyada en çok sahte ürün ele geçirilen ülkeler sıralamasında Çin’in ardından ikinci sırada yer alıyor. Taklit ve sahte ürün piyasasında ilaçta Hindistan, gıdada Mısır, parfüm ve kozmetikte Türkiye’nin adı öne çıkıyor. Kaçak, sahte veya taklit ürün kullananların yüzde 78’i, sahte ürün sitesinde buldukları ürünler yüzünden markayı suçluyor. G20 ülkelerinde her yıl sahte ürünler yüzünden 3 bin kişi hayatını kaybediyor.
"Kaçak olmasaydı 6 tane daha hızlı tren projesi yapılırdı"
MKG Sözcüsü Ali Ercan Özgür, raporun sonuçlarının tartışıldığı paneldeki konuşmasında, teknolojideki gelişmeler ve makro ekonomik politikalar gibi etkenlerin taklit ve kaçak ürün piyasasında artışa yol açtığını belirtti.
Özgür, şunları kaydetti:
"Ülkemizde sahte, kaçak ve taklit ürünlerin yarattığı pek çok sorun var. Yasa dışı ticaret nedeniyle devletin uğradığı vergi kaybı 7,2 milyar dolar. Çalışmalara göre böyle bir kayıp, 90 bin kişilik istihdama ya da 6 tane İstanbul-Ankara arasındaki hızlı tren projesine denk geliyor. Yani kaçak olmasaydı, 6 tane daha hızlı tren projesi yapılırdı. Ülkemizde taklit, kaçak ve sahte ürünlerle mücadelede etkili sonuçlar almak için yapılacak çok şey var. Raporda da altı çizildiği gibi yasal düzenlemelerin yanı sıra cezaları daha caydırıcı hale getirmek gerekiyor. Bunun yanı sıra yetkili merciler, hak sahipleri birlikleri ve diğer paydaşlar arasında etkili diyalog ortamını oluşturmamız şart. Orjinal üreticinin ve tüketicinin desteklenmesine yönelik programların artırılması, arz ve talebi şekillendiren toplumun bilinçlendirilmesi için çalışmalar yapılması büyük önem taşıyor. Kaçak, sahte ve taklide karşı kolluk kuvvetleri arasındaki iş birliğinin iyileştirilmesinin yanı sıra fikri mülkiyetle ilgili idari ve teknik kapasite oluşturma faaliyetleri de önceliğimiz olmalıdır."
"KÜRESEL MARKA TAKLİDİYLE EKONOMİYİ GÜÇLENDİREMEYİZ"
Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Yönetim Kurulu Başkanı Tarkan Kadooğlu da, Türkiye’nin OECD ülkeleri arasında kayıt dışı rekortmeni olduğunu vurgulayarak, "Bugün, dünyanın en hızlı büyüyen ekonomileri arasında bulunan, gücünü üretimden ve nitelikli genç iş gücünden alan, 350 milyar dolardan fazla dış ticaret hacmi olan Türkiye’nin gücüne ve potansiyeline yürekten inanıyoruz. Ancak Türkiye’nin, dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girebilmesinin tek yolu, yüksek katma değerli üretimden ve bu topraklardan küresel markalar çıkarmaktan geçmektedir. Hak ettiğimiz yere de küresel markaların taklitlerini yaparak ulaşamayacağımız ortadadır. Öncelikle zihinsel bir değişim ve dönüşüm şarttır." değerlendirmesinde bulundu.
İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirleri Odası (İSMMMO) Başkanı Yücel Akdemir ise marka meselesinin ekonominin en ciddi sorunlarından biri olduğunu ve bu sorundan dolayı İSMMMO'nun adını bile tescil ettirmek zorunda kaldıklarını ifade etti.