Güncelleme Tarihi:
'TAHVİL BARAJI' KURUYOR
gösterge tahvil piyasasında işlem hacimlerindeki çarpıcı düşüş özellikle Mayıs 2013'ten bu yana dikkat çekiyor. Amerikan Merkez Bankası eski Başkanı Ben Bernanke'nin o dönemde tahvil alım programını kademeli olarak sonlandıracaklarını açıklaması ve ardından Haziran ayında Gezi Parkı olaylarının ardından gösterge tahvil piyasasında işlem hacimleri istikrarlı bir şekilde günlük 100 milyon TL'nin altına düştü. Geçtiğimiz yılın ilk iki ayı ile bu senenin aynı dönemi kıyaslandığında da tahvil barajının kuruduğu dikkatlerden kaçmıyor. 2013'te ilk iki ayda ortalama işlem hacmi 250 milyon TL'yi bulurken bu sene bu ortalama yaklaşık 50 milyon TL'ye kadar düştü. 2014'te ilk 2 ayda gösterge tahvil piyasasında sadece 3 kez 100 milyon TL sınırı aşılırken, 24 Şubat Pazartesi günü işlem hacmi 200 bin TL'ye kadar düşerek son haftaların en düşük seviyesine geldi.
BİRÇOK FAKTÖR ROL OYNUYOR
Ekonomistlere göre tahvil barajlarında likidite kurumasına yol açan birkaç faktör rol oynuyor. Tacirler Yatırım Koordinatörü Erkin Şahinöz'e göre 4 faktör tahvil piyasasında işlem hacimlerini azaltıyor. Şahinöz'e göre özellikle 2014'te işlem hacimlerinin azalması yüksek siyasi tansiyon ve yaklaşan yerel seçimler rol oynuyor. Şahinöz "Gelişmekte olan ülkelerin tahvil bono piyasasına yabancı yatırım isteksizliği bir başka sebep. Tüm gelişen ülkelerden ciddi para çıkışı oldu ve bizde de yabancının toplam içindeki oranı geriledi. Özellikle son günlerde yaşanan hacim düşüklüğünde rol oynayan üçüncü faktör de hazine ihalelerindeki belirsizlik. Son olarak ise faizdeki oynaklık ve belirsizliğin artması tahvil piyasasında işlem hacimlerinin düşük olmasına yol açıyor" diye konuştu.
Ekonomist Uğur Gürses Merkez Bankası'nın 23 Ocak'a kadar para piyasasında çok karışık bir faiz politikası uyguladığını, bunun da başlı başına bir belirsizlik kaynağı olduğunu belirtiyor. Gürses "İkinci bir neden yine Merkez Bankası’nın Rezerv Opsiyon Mekanizması (ROM) kaynaklı. Burada da, ROM’un yapısı gereği Merkez Bankası’na TL getirme yükümlülüğü olan bankalar için döviz getirebilme seçeneği sunulmuştu. Dolar ya da euronun maliyeti, TL’nin maliyetine göre kat ve kat ucuz olduğundan bankalar döviz borçlanarak Merkez’e döviz getirdiler. Borçlanırlarken de ellerindeki Hazine bono ve tahvillerini teminat olarak sundular borç verenlere. Bu da kağıt likiditesini kuruttu. Üçüncüsü de piyasa yapıcısı bankalar çok daha hevesle aktif fiyatlama yaparken, Mayıs (FED) sonrasında daha az iştahla yapmaya başladılar, hatta kimi aktif bankalar daha önce yüksek miktarlara verdikleri kotasyonların miktarını düşürdüler" dedi.
Gösterge tahvil piyasasında hacimler özellikle 2013’ün ikinci yarısından itibaren gözle görülür şekilde düştü. 19 Eylül 2013’te ise Fed’in tahvil alım azaltımını erteleme kararıyla istisna yaşanarak tahvil piyasasında hacim 700 milyon TL’yi geçti. Ancak bu etkinin ömrü de uzun sürmedi.
DOLARI YUKARI ÇEKİYOR
Peki tahvil piyasasında işlem hacminin düşmesi ve likiditenin kurumasının piyasalara hangi olumsuz etkileri oluyor. Uğur Gürses'e göre bu kuruma faizlerde daha yüksek dalgalanma getiriyor. "Bunun da kredi piyasasına etkisi olur" diyen Gürses TL kağıtlarında likidite bulamayan ve faiz riskini azaltmak isteyen yatırımcıların dövize yöneldiğini belirtti. Uğur Gürses "Bu defa da döviz piyasasında dalgalanma ve kurda artış baskısı yaratıyor" diye konuştu.
ÖZEL SEKTÖRÜ DE ETKİLEYEBİLİR
Bosphorus Capital Genel Müdürü Murat Salar ise devlet tahvilleri kadar özel sektörde de likiditenin kurumasının tehlikeli olduğunu belirtti. Murat Salar "Kurun yükselmesi ile bonodaki likiditenin de düşüklüğü rol oynuyor. Bono tarafındaki likidite eksikliği çok tehlikeli. Gelişmekte olan ülkelere karşı atak geldiğinde likiditenin kuruluğu çok farklı yerlere götürebilir. Hacim olarak çok absürt rakamlar görebiliriz. Sadece devletin sattığı tahvillere bakmamak gerekir. Özel sektör tahvillerinde de ciddi kuruluk var. Likdite kurursa özel sektör tahvilleri faizleri çok absürt fiyatlara çıkabilir. Bu durum da şirketlerin yüksek faiz ödemesine ve özsermayelerine olumsuz etki yaratılmasına yol açar. Yüksek faiz ödedikçe şirketin kredi kullandığı banka onlardan daha fazla teminat isteyecek. Türkiye CDS'lerinin 278 puana kadar çıkmasının önemli bir sebebi de bu likidite eksikliği. Şu an kötü bir konumda değiliz. Ama gelişmekte olan ülkeler yönünde bir olumsuz atak olduğunda bu senaryo masada. Bu likiditeyi artırmak için kamunun bir yöntem düşünmesi lazım" diye konuştu.