Güncelleme Tarihi:
KURUMLAR Vergisi'nde rekortmen kuruluşlar ilan edilince, rekortmenlerin yapısındaki beklenen değişiklikler net bir şekilde ortaya çıktı ve bankalar listenin başında yerlerini aldılar.
Çünkü bankalar bu yıla kadar hep vergi erteleme aracı olarak gördükleri devlet tahvili ve Hazine bonosu faiz gelirlerini bu yıl duble beyan ettiler ve böylece büyük rakamlara imza attılar.
Bilindiği gibi ticari işletmelerde devlet tahvili ve Hazine bonosu faiz gelirleri geçtiğimiz yıllarda, vade bitiminde elde edilmiş sayılıyor ve vadenin ertesi yıla sarkması halinde, o yıl hiç gelir beyan edilmiyordu.
Örneğin, 5 Ocak 1998'de alınan bir tahvilin 5 Ocak 1999'da vadesi doluyorsa, bu tahvile ait faizler aslında 1998 yılına ait olduğu halde, 1998 yılı için herhangi bir gelir beyan edilmiyor, faiz gelirinin tamamı, vadenin bittiği 1999 yılı geliri sayılıyordu.
Bu uygulama 1999 yılı sonu itibariyle değiştirildi ve tahvil ve bonoların, vadeleri beklenmeden, yıl sonuna kadar işlemiş faizlerinin o yıl vergilendirilmesi esası getirildi.
Böylece bankalar, hem 1998 yılı ile ilgili olduğu halde, 1999 yılına erteledikleri faiz gelirini hem de vadeleri 2000 yılına sarkan tahvil ve bonoların yıl sonu itibariyle işlemiş faizlerini beyan etmek durumunda kaldılar ve böylece her biri zorunlu olarak rekortmenler listesine girdiler.
ARTIK OLMAYACAK
Kimse 2001 yılı Mayıs ayında ilan edilecek rekortmenler listesinde, banka ismi aramasın. Çünkü hem artık duble faiz geliri beyanı sözkonusu olmayacak, hem de bu gidişle bankaların astronomik paralar kazandıkları, devlet tahvili ve Hazine bonosu yatırımlarından bundan böyle büyük paralar kazanmaları hayal olacaktır.
Öte yandan, Gelir Vergisi rekortmenlerinde de önemli yapısal değişiklikler oldu, ama sessizce gerçekleşen bu durum pek dikkat çekmedi.
Geçtiğimiz yıllarda, ilk değişiklik Manukyan ve benzeri rantiyeler ile 1960 model ithalat, ihracat ve komisyonculuk işini şahısları adına yürüten kişiler rekortmen oldukları halde, şirketlerden alınan kár paylarının tekrar beyana tabi olması ile büyük şirket patronları tekrar rekortmen olmaya başladılar.
Bu yıl, büyük patronların beyanları normalin de üstüne çıktı. Çünkü gafil avlandılar.
Kanunda yer alan ve bu yıl uygulamaya giren, kárların sermayeye ilavesinin kár dağıtımı sayılmayacağı yönündeki bir hüküm herkesi şaşırttı.
Kár dağıtımı sayılmaması olayı, bir anlamda sermaye artışı dolayısıyla alınan bedelsiz hisse senetlerinin nominal bedelleri üzerinden menkul sermaye iradı sayılıp beyana tabi olmamasıdır.
Aslında ‘‘stopaj’’la ilgili kanun maddesinde yer alan bu hükmün, gerçekten şirket ortaklarının menkul sermaye iradı elde etmeleri açısından da geçerli olması daha makul olduğu halde, devletin paraya ihtiyacı dolayısıyla Maliye Bakanlığı bu hükmün sadece stopaj için geçerli olduğunu açıklayıverdi.
İŞ İŞTEN GEÇİNCE
Ama bu açıklama, iş işten geçtikten, sermaye artışları gerçekleştikten, yani 1999 yılı bittikten sonra yapıldı.
Böylece, sözkonusu hükmün, gelir elde etme açısından da geçerli olduğunu düşünen ve birikmiş kazançlarını sermayeye rahatça ekleyen kurumların patronları, bu durumda, büyük çapta gelir beyan etme emrivakisi ile karşılaştılar ve bu yıl kendi rekorlarını yine kendileri açık ara ile kırdılar.
Öte yandan bu yıl, alıştan itibaren 3 ay içinde yapılan hisse senetleri satışlarından elde edilen kazançlar da beyana tabi oldu. Bu durum büyük çapta borsa oynayan gizli zenginleri su üzerine çıkardı.
Bunlar, bu yıl birer ikişer rekortmenler listesine girmeye başladılar, ama pek fark edilmediler. Çünkü servetlerini gizlemeyi tercih eden bu para patronları, büyük miktarlarda vergi ödedikleri halde isimlerinin açıklanmalarını da istemediler. Böylece de, rekortmenler listesinde ‘‘isminin açıklanmasını istemeyen bir mükellef’’ ifadeleri çoğalmaya başladı.