Güncelleme Tarihi:
Doç. Dr. Emiroğlu, özellikle Trakya, Batı Anadolu, Marmara, Ege, İç Anadolu'nun kuzey batı bölgelerinde ve Karadeniz'in büyük bölümünde "İsrail sazanı" olarak adlandırılan balıkların iç sularda istilasının söz konusu olduğunu kaydetti.
Türkiye'de, bilimsel olarak 1988 yılında İsrail sazanının farkına varıldığını hatırlatan Emiroğlu, şöyle konuştu:
"Bu balığın Anadolu'ya yayılma süreci hem aşılanmayla hem de bilinçsiz olarak insan eliyle farklı yerlere taşınmasıyla oluşmuş. Son yaptığımız bir çalışmada Türkiye'de bizim bildiğimiz 283 ayrı 'İsrail sazanı' varlığı tespit ettik. Söz konusu balık, ekolojik dengeyi bozuyor ve doğal alanlarında yaşayan balıkları yerinden ediyor. 'İsrail sazanı' yılda birden fazla yumurta veriyor ve çok erken zamanda yumurtası olgunlaşıyor. Karadeniz'in büyük bölümünde maalesef çok büyük bir istila söz konusu."
Doç. Dr. Emiroğlu, işgalci balıklar yüzünden Türkiye'de neredeyse sıkıntısı olmayan havza kalmadığına değindi.
İstanbul bölgelerindeki su havzaları, Sakarya Nehri ile Keban ve Atatürk barajları dahil, bütün barajlarda İsrail sazanı ve diğer istilacı balıkların bulunduğunu anlatan Emiroğlu, şunları söyledi:
"Beyşehir Gölü, Eğirdir Gölü, Uluabat Gölü, Manyas Gölü çok ciddi istilacı balık baskısı altında. 'İsrail sazanı'nın bu kadar çok üremesi ekolojik dengeyi tamamen alt üst ediyor. Van'daki Nazik Gölü'nde insan eliyle işgalci balıklar hiç olmaması gereken yerlere taşınmış. Balıkçılıkla uğraşan insanları çok iyi eğiterek balığın onların ekmek kapısı olduğunu anlatmak gerekiyor. İç sulardaki istilacı balık türlerine önlem alınmazsa sularımızın balık yapısı tamamen değişir. İçme suyu havzalarımızı kaybederiz. Bir müddet sonra barajlarımızın çevresinde sazlıklar oluşur, çamurlanır ve kullanılabilir su sınıfından çıkar. İstilacı balıklar yüzünden bir bardak suya bile muhtaç kalabiliriz."