Güncelleme Tarihi:
IM ile imzalanacak stand-by anlaşmasında sonuca varılıyor. Türkiye'den bugün ayrılacağı açıklanan IMF Türkiye Masası Şefe Carlo Cottarelli ile Hazine Müsteşarı Selçuk Demiralp, bugün stand-by'la ilgili açıklama yapacak. IMF'ye ‘‘2000'in ilk çeyreğinde faizler hızla inecek’’ garantisi verildi.
Türkiye, Uluslararası Para Fonu'na (IMF), 2000 yılının ilk çeyreği için faiz oranlarında hızlı bir düşüş gerçekleştirmeyi taahhüt etti. Faizlerdeki hızlı düşüşün, ancak bu süre içinde sağlanacak dış kaynak girişiyle mümkün olabileceği, bu kaynağın da yaklaşık 1 milyar dolar civarında olabileceği belirtildi. Bu arada, IMF Heyeti'nin bugün Türkiye'den ayrılacağı açıklandı.
2000 yılının ilk üç ayında faizlerin hızlı düşürülebilmesi için dış kaynağa gereksinim olduğu saptamasının, IMF ile varılan ve bugün açıklanması beklenen Stand-by anlaşmasında kayıt olarak yer alması bekleniyor.
Türkiye'nin taahhüt ettiği hızlı faiz düşüşünü kolaylaştıracak dış kaynak girişinin, IMF'den gelecek mali desteğin ilk dilimiyle mi, yoksa Hazine'nin Euro piyasalarında gerçekleştireceği tahvil ihracıyla mı sağlanacağı ise henüz açıklık kazanmadı.
IMF ile yaklaşık 20 gündür sürdürülen stand-by müzakereleri dün gece geç saatlere kadar sürdü. Yetkililer, IMF ile imzalanacak üç yıl süreli stand-by (Stand-By Arragement) anlaşmasının önünde ciddi bir engel kalmadığını belirterek, ‘‘Yeter ki, hazırladığımız programı uygulayabilelim’’ dediler.
IMF ile varılan anlaşmanın üç yıllık bir süreyi içermesine karşın, anlaşmanın adın ‘Süresi Uzatılmış Fon Kolaylığı’ değil, Stand-By Arrangement olacak. IMF ile yapılan müzakerelerde varılan sonuçlar, Hazine Müsteşarı Selçuk Demiralp ile IMF Türkiye Masası Şefi Carlo Cottarelli tarafından bugün ortak bir basın toplantısıyla açıklanacak.
FONLAR ZORLADI
IMF Heyeti'nin kalış süresini, kamu kesimi açığına ilişkin üçer aylık performans kriterlerini belirlerken fonlarla ilgili verilere ulaşmakta yaşanan güçlükler uzattı. IMF ile bugüne dek yapılan müzakerelerde sadece bütçe açığı için performans kriteri konulduğunu anımsatan yetkililer şöyle dediler:
‘‘Bu kez, sadece bütçe değil, bütçe dışı kalemleri de, yani tüm kamu kesimi açığına ilişkin üçer aylık performans kriterleri koyduk. Bu ilk kez yapılan birşey. Özellikle Fonlardan veri akışı çok sağlıklı değildi. Bilgiler düzenli ve sistematik olmadığı için, fonlara hangi aylarda ne kadar aktarılacağı konusu biraz zaman aldı.’’
Stand-by anlaşmasında yer alacak üçer aylık performans kriterlerinde kamu bankalarının görev zararlarına ilişkin hesaplamalar da yer alacak. Stand-by anlaşması üç yıllık olmasına karşın, performans kriterlerine ilişkin taahhütler bir yıl için konuluyor.
GELİR ARTTIRICI ÖNLEMLER
2000 yılı bütçesinde 24 katrilyon olarak öngörülen bütçe gelirlerinin, mevcut vergi yasaları ve Meclis Genel Kurulu'nda görüşülmeyi bekleyen Deprem Vergisi tasarısıyla sağlanamayacağı belirtiliyor.
O nedenle IMF görüşmelerinde, bütçe gelirlerine ilişkin bu rakama ulaşabilmek için yeni düzenlemelerin yapılacağı da tahhüt edildi. Gelir getirici nitelikteki düzenlemelerin, yasayla, Bakanlar Kurulu kararıyla ve Maliye Bakanlığı'nca yapılacak nitelikte olmak üzere üç çeşit olduğunu anımsatan yetkililer, yapılacak yeni düzenlemelerin takviminin belli olmadığını ifade ettiler.
Gelecek parayı bırakın kendi programınıza bakın
IMF ile imzalanacak stand-by anlaşması sonucu sağlanacak mali desteğin, Türkiye'nin kota limitlerinin üzerine çıkarılması yönündeki tartışma büyüyor. ABD Başkanı Bill Clinton ile yaptıkları görüşmelere atfen; Başbakan Bülent Ecevit'in 4 milyar doları az bulduğunu, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in ise 10 milyar dolar istendiğini açıklaması, ‘‘Bu konu bu düzeyde tartışılmamalıydı’’ yorumuna sebep oldu.
Türkiye ekonomisini uzun bir süredir izleyen Batılı bir diplomatik kaynak Hürriyet'in sorusu üzerine, IMF anlaşmalarının bir amaç değil ‘araç’ olduğunu vurgulayarak, ‘‘Yalvarma pozisyonu Türkiye'ye yakışmıyor. Önemli olan Türkiye'nin hazırlanan programa, sonuna kadar sahip çıkmasıdır’’ dedi.
Türkiye'nin ödemeler dengesi sorunu yaşamadığını vurgulayan kaynak, Türk yetkililerin, kaynağın arttırılmasını isterken, IMF'nin çok daha yüksek tutarlarda mali destek sağladığı ülkeleri örnek göstermesinin yanlış olduğuna dikkat çekti. ‘‘Miktar arttıkça, hataları örtmek kolaylaşır’’ yorumunu yapan kaynak, IMF'nin, Rusya, Brezilya ve Meksika'ya sağladığı büyük mali desteklerin bu ülkelerde ‘ekonomi açısından ahlaki bir risk doğurduğunu’’ söyledi.
Gerek G-7 ülkelerinin gerekse ABD Hazinesi'nin, IMF'ye üye ülkelerin kota limitlerinin zorlanmasına sıcak bakmadıklarını söyleyen diplomatik kaynak, şu değerlendirmeyi yaptı:
‘‘Türk ekonomisinin ihtiyacı olan şeyler belli: Doğrudan yabancı sermaye, Euro cinsinden borçlanma, sendikasyon kredileri. 4 milyar dolarlık bir kaynak dolaylı olarak bu ihtiyaçların karşılanmasını pekala kolaylaştırabilir. Ama mali disiplini sağlamada kararlı olunmazsa, 10 milyar dolar da yetmez.’
Erçel: 2000'de para politikası değişmeyecek
Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel, 2000 yılında döviz kuru ve para politikalarında bir değişiklik olmayacağını belirterek, ‘‘2000 yılında, yüzde 25 TÜFE, yüzde 20 toptan eşya enflasyon hedefine yönelmiş bir döviz kuru ve para politikası yürütülecek’’ dedi.
‘‘Türkiye'nin yeniden yapılandırılması ve yabancı yatırım’’ konferansı çerçevesinde düzenlenen ‘‘Türkiye ekonomisi, olanaklar ve fırsatlar’’ konulu panelde konuşan Erçel, Türkiye'nin Maastricht ve Kopenhag kriterleri karşısındaki ekonomik durumunu değerlendirdi.
‘‘Türkiye'nin, enflasyonu eğer tek rakamlı olsa bu kriterlerin hepsine uyum sağlıyor’’ diyen Erçel daha sonra ekonominin son durumuna ilişkin bilgiler verdi.
Erçel, hükümet programında yer alan 2000 yılına ilişkin yüzde 5.5'lik büyüme hızının yürütülecek programla çelişip çelişmediğinin çok sık kendisine sorulduğunu kaydederek, uygulanacak programın bir enflasyonu önleme programı olduğunu vurguladı.
Önal: Hedefimiz dünyada ilk 10’a girmek
EKONOMİDEN sorumlu Devlet Bakanı Recep Önal, YASED Konferansı'nda konuşmasında, 2000 yılı başından itibaren IMF ile yapılan anlaşma gereği yürürlüğe girecek bir istikrar programı başlatmak amacında olduklarını söyledi. Önal,‘‘ Bu programın Türkiye için önemi, ödemeler dengesinde sağlayacağı katkının yanında dünyaya ve özellikle de mali piyasalara Türkiye'nin mali disiplini sağlama yönünde önemli bir adım attığının ilan edilmesidir’’ dedi.
‘‘Hükümetimizin kararlı tutumu sonucunda yabancı yatırımcılar için başlıca sorunlardan birisi olan yüksek enflasyon konusunun çözüme ulaşacağını sanıyorum’’ diyen Önal, ‘‘Böylece enflasyon muhasebesi gibi bir ihtiyaç ve talepte bundan böyle gündemimizde olmayacaktır’’ dedi. Önal konuşmasını şöyle bitirdi:
‘‘Türkiye ile AB arasında bu güne kadar yaşanmış olan belirsizlik ortamının önümüzdeki yakın tarihlerde olumlu anlamda değişeceğini umuyorum. Bunun gerçekleşmesi ile yabancı yatırımcıların Türkiye ile ilgili uzun vadeli plan ve projelere katılmalarını kolaylaştıracaktır. Hedefimiz Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi Türkiye ekonomisini dünya çapında en güçlü 10 ülke arasında sokmaktır.’’