SPK'dan bankacılıkta yabancı sermaye uyarısı

Güncelleme Tarihi:

SPKdan bankacılıkta yabancı sermaye uyarısı
Oluşturulma Tarihi: Nisan 18, 2006 10:50

Son dönemde yabancı sermayenin Türk bankacılık sektörüne yönelik ilgisine dikkat çeken Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Doğan Cansızlar, bir strateji belirlenmemesi durumunda yabancı payının yüzde 90'lara geleceği uyarısında bulundu.

Cansızlar, yaptığı açıklamada, 2001 ekonomik kriz yılı ile 2006 koşullarının aynı olmadığını, ekonomik programda rötuşa gitmek gerektiğini belirtti.

Cansızlar, güçlü ekonomiye geçiş programı belirlenirken makro dengelerin oturması ve enflasyonun aşağı çekilmesinin hedef alındığını, bunda başarılı olunduğunu belirterek, şöyle konuştu: “Ama neyin pahasına... Reel sektördeki sıkıntılar, ihracattaki sıkıntılar ve cari işlemler dengesindeki sıkıntılar nedeniyle oldu. Makro ekonomik dengeleri bir ölçüde toparladık, ama bana göre 2003'den itibaren uygulanan politikalarda bir değişiklik yapmak gerekirdi. Şu an çok geç değil. Güçlü sanayiye geçiş programı ya da mikro seviyede belli sektörler bazında ekonomik programın yeni baştan dizayn edilerek uygulamaya konulmasında çok büyük fayda var.”

Kur rejimi ve büyümeyle ilgili tedbirler alınması, girdi maliyetlerinin düşürülmesinde büyük yarar olduğunu anlatan Cansızlar, ”Büyümeyle ilgili biraz temkinli yaklaşmak gerekir. Yüzde 7,6 çok büyük rakam. Döviz kuru düşük olduğundan ithalat yüksek, o yüzden büyüme ithal odaklı. Biraz azaltılmalı. Türkiye açısından yüzde 4 ile 5 arasında istikrarlı büyümenin olmasında büyük yarar var” diye konuştu.

“YÖNETİLEBİLİR KUR DAHA İYİ OLUR”

Cari işlemler açığının Şubat 2006 itibariyle son bir yılda 25,2 milyar dolar olduğunu anımsatan Cansızlar, “Cari işlemler dengesindeki açıklık şu anda finanse edilebildiği ölçüde sorun yoktur deniyor, bana göre o pek geçerli düşünce değil. Zamanında tedbir almakta gecikirsek çok daha sıkıntı olabilir” dedi.

Tamamen serbest dalgalı kur politikası yerine “yönetilebilir kur rejimine” geçilmesini öneren Cansızlar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yönetilebilir kur rejimi, reel sektör dikkate alınarak kuru belirleme politikasıdır. Gelişmekte olan ülkeler açısından getirilen bir sistemdir. Piyasada dengeler biraz uzaklaştığında zaman zaman piyasalara müdahale edilir. Şubat 2001 kriz döneminde tamamen serbest dalgalı kura geçtik. O zaman da yönetilebilen kur rejimine geçilse iyi olurdu. Artık, Merkez Bankası müdahale etse bile kur ile ilgili yapabileceğimiz çok fazla şey yok.”  Cansızlar, Şubat 2006 itibariyle son bir yılda 52,4 milyar dolarlık döviz girişi olduğuna dikkat çekti.

“SICAK PARA KAÇMAZ”

SPK Başkanı Cansızlar, Şubat 2006 itibariyle toplama bakıldığında Türkiye'de yabancı kaynaklı sıcak para miktarının 65,8 milyar dolar olduğunu, bunun 42,3 milyar dolarlık bölümünün İMKB'de hisse senetlerine yatırıldığını bildirdi.
Cansızlar, şunları kaydetti: “Yabancıların hisse senetlerine ilgisi oldukça yüksek. Yüksek reel faiz var, döviz kuru düşük. Bozduruyor, şirketlerin hisse senetleri (zaten kriz nedeniyle çok ucuzdu) satın alınıyor ve bekleniyor. Şu anda 42 milyar dolarlık İMKB'n da yabancı parası mevcut. Türkiye'de 65,8 milyar dolar sıcak para var. Bu kadar yüksek rakam aniden çıktığı zaman büyük zararları göze almak zorunda kalınır. O bakımdan kısa vadede sıcak paranın bir anda çıkması mümkün değil. Bazı görüşler ileri sürülüyor (Sıcak paraya yurtdışına çıkarken Tobin benzeri vergi koyalım) diye. Normal rejimlerde hiçbir zaman bunun uygulanmasını tasvip etmiyorum. Vergi getirdiğiniz zaman sermayeyi ürkütürsünüz.”

Bu sıcak paranın yüzde 60'lık bölümünü kriz döneminde Türkiye'den işadamlarının yurtdışına gönderdiği paraların oluştuğunu tahmin ettiğini belirten Cansızlar, sıcak parayı kalıcı tutmak için şu tedbirleri önerdi: “Türk vatandaşlarımızın dışardan borçlanarak getirdikleri kendi paraları 'bıyıklı yabancı' diye tabir edilir. O paraları kalıcı hale getirmek istiyorsak, bir düzeltme yapılarak üzerinden biraz vergi benzeri bir şey alınarak bunların bilançolara kaydedilmesinde büyük yarar var. Diğer bölüme gelince, kendi iç yapımızı derli toplu tuttuğumuz sürece kaçmaz. Bu kadar yüksek reel faiz ödediğiniz müddetçe gitmez.”

“FİNANS KESİMİNDE ÜLKE STRATEJİSİ OLMALI”

Cansızlar, özelleştirmenin çok başarılı devam ettiğini, çok olumlu gidişat olduğunu ifade ederek, “Özelleştirmede şuna bakmak lazım üretim sektöründe, reel kesimde yapılan satışlar konusunda bazıları için (Bunlar stratejik, niye satıyoruz) diyoruz, çıkıyoruz sokaklarda bağırıyoruz. Peki bankacılık sektöründe niye aynı şeyi söylemiyoruz” diye konuştu.
Bankacılık sektörüne yoğun ilgi gösterildiğini, şu anda bankacılıkta yabancı sermayenin payının yüzde 28 olduğunu anlatan Cansızlar, şu görüşleri dile getirdi: “Bu rakam,bu şekilde tamamen serbest bırakılırsa eğer bir strateji belirlenmezse yüzde 80-90'lara kadar gelir. O bakımdan bankacılık, finans sektörü oldukça önemli. Buralarla ilgili bir ülke stratejinin olması lazım. Hangi hükümet olursa olsun, mutlaka bir strateji olacak.

Yurtdışı uygulamalara baktığımız zaman siz gidip bir Fransa'dan, İtalya'dan, Yunanistan'dan rahat şekilde banka alamazsınız, vermezler. Bizde de bu konuda pek fazla duyarlılığın olduğunu zannetmiyorum, bankalar satıldıkça biz alkışlıyoruz (Ne kadar çok paraya gitti) diye. Satılmasın değil satılsın. Ama devlet olarak finans kesiminde bir yabancı sermaye stratejimizin olması gerekir. Bu yabancı sermaye karşıtlığı değil, bir ülkenin stratejisi olması lazım.”

“MORTGAGE RAKİP DEĞİL”

SPK'nın hazırladığı Mortgage Kanun Tasarısı'nın mayıs ayında TBMM'nden geçmesini beklediklerini açıklayan Cansızlar, bu kanun yürürlüğe girdiğinde konut finansmanında mali sektörden daha fazla yararlanılacağını söyledi.
TOKİ'nin yaptığı konutlar ile mortgage'in birbirine rakip olmadığını dile getiren Cansızlar, şunları söyledi: “Mortgage, TOKİ'nin yaptığı toplu konut satışları ile ilgili önemli finansman altyapısıdır. Şu anda arz-talep dengesizliğinden dolayı konut fiyatları biraz yükseldi. TOKİ'nin yapacağı şey altyapısı hazır arsa üretip özel inşaat firmalarına vermek. Sosyal konut yaparak dar gelirli vatandaşların konut edinmesine yardımcı olmaktır. Ama şu anda TOKİ oldukça yoğun şekilde konut üretimi yaptı. Neredeyse inşaat sektörü devletleştirildi. Devlet eliyle konut yapıyoruz. Bunun da düzeltilmesi lazım.”
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!