Güncelleme Tarihi:
Referans Gazetesi'nin haberine göre, 5 yıllık küresel likidite bolluğu döneminde kâr ederken kendilerini bir anda eskiden yatırım yaptıkları tüm yatırım araçlarından zarar eder bulan küresel yatırım fonlarının para hırsı sıradan tüketicinin sofrasına dokunmaya başladı.
Türkiye'den ucuz pirinç kuyruğu manzaraları...
Ekvador'dan Haiti'ye, Japonya'dan Fransa ve İtalya'ya kadar bir çok ülkede protestolara neden olan, son olarak Haiti'de bir pazar yerinin yağmalanması ile dünya kamuoyunun bir numaralı gündem maddesi haline gelen küresel gıda fiyatları sadece son 3 hafta içinde bile yüzde 20 artış gösterdi. Aralık ayı itibariyle 37 ülkede gıda fiyatları yüzünden kriz yaşandı, 20 ülke ise bazı gıda ürünlerinin fiyatlarını dondurmak zorunda kaldı. Birleşmiş Milletler'in (BM) Gıda Programı bile 700 milyar dolarlık fonlama açığı verdi ve gelişmiş ülkelere 500 milyon dolarlık acil ek fonlama çağrısında bulundu. 2006'dan 2007'ye yüzde 23'lük bir artış yaşayan gıda fiyatlarındaki artış, perakende gıda fiyatlarının da son 30 yıl içindeki en hızlı çıkışını görmesini sağladı. ABD'de Gıda Yönetimi Birliği'nin verilerine göre 2007'de vadede sadece tahıllardaki fiyat artışı yüzde 42'yi, mandıra ürünlerindeki fiyat artışı ise yüzde 80'i buldu.
ARTIŞIN SUÇLUSU FONLAR
Özellikle gelişmekte olan ülkelerde Haiti gibi sosyal patlamalara neden olmaya başlayan gıda fiyatı artışlarındaki en büyük pay ise küresel piyasaların en agresif ve spekülatif oyuncusu olan hedge fonlara ait.
ABD Merkez Bankası (FED) faiz indirdikçe hazine tahvillerine olan ilgisi azalan, dolar euro karşısında kan kaybettikçe ABD'li şirket tahvillerine ve diğer sabit getirili yatırım araçlarına yatırım yapmak istemeyen bu fonlar soluğu vadeli emtia borsalarında aldı. Arbitraj geliri ve spekülasyona dayalı bir yatırım geleneğine sahip olan hedge fonlar ABD'deki mortgage krizinin yarasını sarmak için mısır, buğday, soya fasülyesi, pirinç gibi emtianın vadeli kontratlarına adeta saldırdı. Son bir kaç ay içinde ABD Merkez Bankası (FED) hızlı bir faiz indirşmi sürecine girince ise işin rengi iyice belli olmaya başladı. Tarımsal emtianın asıl pahalanma süreci bu araya denk geldi. Pirincin vadeli fiyatı sadece 2 aylık dönemde yüzde 75 yükseldi. Buğdayın fiyatı ise bir yıl içinde yüzde 120 arttı. Bu, bir çok düşük gelirli ülkede ekmek fiyatlarının ikiye katlanmasına neden oldu.
FED indirimde hızlanınca emtia fiyatları patladı
Hedge fonlar mısır, buğday, arpa ve pirinç gibi emtianın vadeli kontratlarına yatırımlarında iyice gaza basınca piyasaların gözü emtia fiyatlarında yaşanan anormalliklere dönüverdi. Mart ayında Chicago Emtia Borsası'nda (CBOT) işlem gören vadeli mısır fiyatı buşel başına 5.88 doları görerek rekor kırdı. Soya fasülyesi ise aynı ay içinde 15.86 dolara kadar fırladı. Yine CBOT'ta işlem gören buğdayın vadeli fiyatı ise Şubat ayı sonunda 13.49 dolara kadar yükseldi.
Doların bir yılı aşkın süredir euro karşısında yaşadığı sert düşüşler, en güvenli yatırım aracı olarak bilinen ABD hazine tahvillerinin getiri cazibesini kaybetmesi ve hem ABD hem de Avrupa'da düşüşe geçen faiz oranları hedge fonların tarımsal emtiaya yönelmesinin en büyük sebebi. ABD Merkez Bankası'nın (FED) faizlerini yüzde 5,25'lerden kısa bir süre içinde yüzde 2,50'ye kadar çekmesi ise gıda fiyatlarının pimini çeken asıl etken oldu.
Vadeli piyasadaki fiyat ticaret borsasına yansıyor
Ancak bu kez işin ucu evine ekmek götürmekte zorlanan sıradan vatandaşa dokunuyor. Çünkü yatırım fonlarının aşırı talebi ile Chicago Emtia Borsası (CBOT) gibi vadeli işlemler piyasasında oluşan yüksek fiyatlar, ülkelerin ticaret borsaları için de referans fiyat olarak alınıyor. Yani vadesi dolduğunda en fazla yüzde 1'lik teslimatın gerçekleştiği vadeli işlem piyasalarında oluşan fiyat ne kadar spekülatif olursa olsun o ülkenin ticaret borsasında da kabul görüyor. Bu sayede ise tarımsal ürünlerin vadeli fiyatlarının yanısıra spot satış fiyatları da patlıyor. Yani emlaktan sonra ikinci bir balon da emtia piyasalarında oluşuyor. Fiyatlar aynen mortgage krizinde olduğu gibi önü alınmayan bir şekilde yükseliyor. Kısacası Batılı hedge foncunun ABD'deki mortgage krizinden aldığı yarayı emtia üzerinden kapatmaya çalışması, tüketicinin sofrasına koyduğu ekmeği de yemeği de artık etkiliyor.
Öte yandan sadece hedge fonlar değil gıda şirketleri de kendilerini koruyabilmek için emtia piyasalarındaki pozisyonlarını artırmaya başlamış durumda. Hatta bazı gıda şirketleri sadece "hedging" amacıyla yaptıkları bu yatırımlardan kendi faaliyet alanlarına göre bile daha fazla kazanıyor. Üstüne aralarında Çin, Hindistan, Vietnam, Endonezya, Mısır ve Suudi Arabistan'ın da bulunduğu bir grup gelişmekte olan piyasa ülke içinde gıda fiyatlarını kontrol altında tutabilmek için yurtdışına yaptıkları ihracat miktarına sınırlama getirmeye başladı. Ancak ne yapılırsa yapılsın kâr etmiyor hatta tüm bunlar küresel piyasada tarımsal emtianın iyice pahalanmasını ve altın gibi değerli bir yatırım aracına dönüşmesini sağlıyor. Mortgage krizi sonrası küresel hisse senetleri piyasasından 2008'in ilk 3 ayında çıkan 98 milyar doların önemli bir kısmının da emtia borsalarına aktığı düşünülüyor.