Güncelleme Tarihi:
GEZİ’DE ÇOKLU BOYKOT
Türkiye boykot kelimesini her halde en çok Gezi eylemleri sırasında duydu. Direnişçilere kapılarını kapatan işletmeler hedef oluyor, sosyal medya aracılığıyla boykot çağrıları yapılıyordu. Diğer taraftan ise Gezi direnişine karşı çıkanlar, eylemcilere kapılarını açan, Gezi Parkını ziyaret eden veya direnişi destekleyen yönde açıklama yapan herkesin boykot edilmesini istiyordu. Hatta bazı banka ve moda markaları önce Gezicilerin, sonra Gezi karşıtlarının boykotuyla karşılaştı. Her iki tarafın boykot listesine girmeyi başarmış markalar vardı. İçinden çıkılması zor bir durumdu. Tüketici tepkisinden çekinip, günlerce kapılarını açamayan kahve zincirleri ve mağazalar oldu. Hatta önünde mangal yapılan lüks restoranlarla bile karşılaştık. Ancak amacına ulaşan veya başarılı olan bir boykot henüz gerçekleşmedi. Boykot çağrıları karşısında insanlar önce alevleniyor, ama kısa süre geçmeden sönüyorlar. Boykot olmuyor, olamıyor, çünkü kimsenin yaşam biçimini değiştirmeye niyeti yok. Her gün kahvesini içtiği mekânı bırakıp üç beş adım ileridekine gidecek zamanı yok. Bunu en fazla birkaç gün yapabiliyor.
YAKILAN ÇAMAŞIR MAKİNESİ
1998’in sonlarında Abdullah Öcalan’ın İtalya’da bulunduğu ortaya çıkınca, Türkiye’de en şiddetli boykot çağrısı yapılmıştı. İtalyan yetkililer Öcalan’ı Türkiye’ye vermeyi reddedince, sokaklarda İtalyan malı çamaşır makinelerinin ve kazaklarının yakıldığını herkes hatırlar. Ancak, birkaç hafta geçmeden hem boykot hem de hangi markalar İtalyan unutuluvermişti.
Türkiye’de en hakkı verilen boykot, kuşkusuz, Fransa’ya karşı gerçekleşti. ‘Ermeni soykırımının inkârını yasaklayan’ tasarı görüşülürken, protestolar başladı. Fransız mallarına boykot çağrıları yapıldı. Bunun etkisi ise birkaç gün sürdü. Ancak, Fransızları uzun süre enerji ihalelerinde dışladık ki pek çok Fransız enerji şirketi sırf bu yüzden dönemin Cumhurbaşkanı Sarkozy’den yaka silkiyordu. Vatandaş eliyle hedefine ulaşmayı bırakın yapılabilmiş boykotlar bile çok az. Ancak devlet eliyle uygulanan boykotlar gerçek etkiler yaratabiliyor.
Boykotlar neden başarıya ulaşamıyor
Toplu boykot çağrıları hedef kitleyi aşıyor. Örneğin kürk giyebilecek ekonomik düzeyde olmayan biri boykota katkı sağlayamaz. Veya bir çantanın 2 bin Euro’dan satıldığı lüks bir markayı dünya nüfusunun yüzde 80’i zaten boykot edemez.
Sıradan insanlar sanıldığı kadar marka ve şirketlerin orijinlerini bilmezler. Bilseler de global ekonomik sistem içinde el değiştirmiş olabilirler.
Boykot için hazırlanan listelere her zaman yanlışlıkla girenler olduğu gibi unutulanlar da olur. Bu güvensizlik de boykot isteğini azaltır.
Dijital çağın yoğun, yorgun ve hızlı yaşayan insanı kendini öyle çok fazla zahmete sokamaz. Alışkanlıklarını değiştirmez, alışveriş için yakınındakine gider.
French fries ismini değiştiremediler
IRAK Savaşı için Fransa’nın desteğini alamayan ABD, çok öfkelenmişti. Irak işgalini savunan Amerikalılar ‘French fries’ olarak mönülerde yer alan kızarmış patatesi ‘freedom fries’ olarak adlandırmaya başlamıştı. Ama yine olmadı!
Labneye darbe indiremediler
DANİMARKALI bir karikatürist, 2005’te Hz. Muhammed’in karikatürünü çizdiğinde kıyamet koptu. Arap Birliği, boykot çağrısı yaptı. Hatta Dubai’de Danimarka’nın labne peynirleri bile protesto edildi. Ancak kısa süre sonra söndü.
Akılda kalan boykotlar
Amerikan Ulusal Zenci Konseyi’nin kölelerce üretilmiş ürünleri boykotu (1830)
Amerikan İç Savaşı döneminde, Montgomery Otobüs Boykotu dahil Afro-Amerikalıların pek çok boykotu gerçekleşti
Çin’den göçmenleri engelleyen 1902 tarihli yasayı protesto eden Çin’in Amerikan malları boykotu
1933’te Litvanya, ABD, İngiltere ve Polonya’da, Yahudilerin anti-Nazi protestolar kapsamında Alman mallarını boykot etmesi.
1973 yılındaki petrol krizinde Arap ülkeleri, Batı’ya karşı petrol ambargosu uyguladı
1980 Moskova Olimpiyatları’nı ABD, 1984 Los Angeles Olimpiyatları’nı Sovyetler Birliği boykot etti