Güncelleme Tarihi:
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Uysal, "Enflasyonun 2019 sonunda yüzde 13,9 olarak gerçekleşeceğini, 2020 sonunda yüzde 8,2’ye, 2021 yıl sonunda ise yüzde 5,4’e geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağını tahmin ediyoruz." dedi.
Uysal, "Enflasyon Raporu 2019-III Bilgilendirme Toplantısı"nda yaptığı sunumda, enflasyon tahminlerini açıkladı.
Enflasyonu düşürmeye odaklı sıkı bir para politikası duruşu ve güçlü politika koordinasyonu altında, enflasyonun kademeli olarak hedeflere yakınsayacağını öngördüklerini belirten Uysal, şöyle devam etti:
"Bu çerçevede, enflasyonun 2019 yıl sonunda yüzde 13,9 olarak gerçekleşeceğini, 2020 yıl sonunda yüzde 8,2’ye, 2021 yıl sonunda ise yüzde 5,4’e geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağını tahmin ediyoruz. Enflasyonun, yüzde 70 olasılıkla, 2019 yılı sonunda yüzde 11,5 ile yüzde 16,3 aralığında (orta noktası yüzde 13,9), 2020 yılı sonunda yüzde 5,2 ile yüzde 11,2 aralığında (orta noktası yüzde 8,2) gerçekleşeceğini öngörmekteyiz.
Küresel iktisadi faaliyetlere ilişkin bilgiler veren Uysal, gelişmiş ülke para politikalarındaki gevşemenin belirginleşmesini, gelecek dönemde gelişmekte olan ülkelere yönelen portföy akımlarını artırabilecek bir unsur olarak değerlendirdiklerini söyledi.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Uysal, "İşlenmiş ve işlenmemiş gıda fiyatlarında birbirini dengeleyen gelişmeler ışığında, Nisan Enflasyon Raporu'nda 2019 sonunda yüzde 16 olacağını varsaydığımız gıda enflasyonu tahminini bu rapor döneminde yüzde 15'e çektik, 2020 ve 2021 yılları için gıda enflasyon tahminlerimizi ise koruduk." dedi.
Uysal, ülke risk primindeki iyileşmenin, kredi-mevduat faiz farkının daralmasının, güçlü kredi ivmesinin ve kamunun destekleyici duruşunun yurt içi talebi desteklediğinin altını çizerek, "İktisadi faaliyet görünümünü Nisan Enflasyon Raporu dönemine göre bir miktar daha olumlu görüyoruz. Nisan-Mayıs döneminde sanayi üretimi, ikinci çeyrek genelinde ise imalat sanayi kapasite kullanım oranı ve PMI-üretim gibi anket göstergeleri bir önceki döneme göre artış sergiledi. Hizmetler sektörü faaliyetinde de benzer bir eğilim gözleniyor." diye konuştu.
İnşaat sektörünün zayıf seyrini sürdürdüğüne işaret eden Uysal, ikinci çeyrekte iktisadi faaliyetteki toparlanmanın ılımlı bir şekilde sürdüğünü, iş gücü piyasasındaki zayıf görünümün devam ettiğini söyledi.
Uysal, ikinci çeyrekte küresel büyüme görünümündeki yavaşlamaya rağmen rekabet gücündeki gelişmelerin etkisiyle mal ve hizmet ihracatında artış eğiliminin sürdüğünü belirterek, "Buna ek olarak turizmdeki güçlü seyir, doğrudan etkilerinin yanında bağlantılı sektörler kanalıyla da iktisadi faaliyeti destekledi. Bu doğrultuda net mal ve hizmet ihracatının dönemlik büyümeye katkısının arttığını tahmin ediyoruz." dedi.
"BÜYÜME KOMPOZİSYONU DIŞ DENGEYİ OLUMLU ETKİLEDİ"
Yüksek seviyelerini koruyan hizmet gelirleriyle dış dengedeki iyileşmenin hızlı bir şekilde devam ettiğini vurgulayan Uysal, büyüme kompozisyonunun dış dengeyi olumlu etkilediğini dile getirdi.
Uysal, bu yılın kalan döneminde, enflasyon görünümünde iyileşme ve ülke risk primindeki gerilemeyle beraber finansal koşulların iç talepte ılımlı bir toparlanmaya destek vereceğine dikkati çekerek, "Net ihracattaki olumlu seyrin ise süreceğini öngörüyoruz. Toplam talep koşullarının enflasyonu düşürücü etkisinin önceki çeyreğe kıyasla hafifçe azalarak da olsa süreceğini tahmin ediyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Enflasyon tahminlerinde küresel büyüme ve gelişmiş ülke para politikaları görünümünün yanı sıra enerji, ithalat ve gıda fiyatlarının da önemli rol oynadığının altını çizen Uysal, şöyle konuştu:
"Uluslararası ham petrol fiyatları ve ithalat fiyatlarının yıllık ortalama artış oranlarına ilişkin gerçekleşmeler Nisan Enflasyon Raporu varsayımlarımızın altında kaldı. Arz yönlü olumsuz gelişmelerin devam etmesine karşın küresel ticaret ve ekonomik aktivitedeki yavaşlama nedeniyle ham petrol fiyat varsayımlarımızı aşağı yönlü güncelledik. 2019'a ilişkin ithalat fiyatları yıllık ortalama artış oranı varsayımını da petrol fiyatları varsayımıyla uyumlu olarak aşağı çektik."
Uysal, işlenmemiş gıda fiyatları enflasyonunda ikinci çeyrekte hızlı bir düzelme gözlemlediklerini anlatarak, işlenmiş gıda grubu enflasyonunun, döviz kuru etkileriyle et ve süt gibi girdi niteliği taşıyan ürünlerdeki fiyat artışlarına bağlı olarak daha yüksek bir seyir izlediğini bildirdi.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Uysal, Türkiye'de parasal duruşun makul olup olmadığı konusunda referans alınan temel değişkenlerden bir tanesinin emsal ülkelerdeki reel faiz oranları olduğunu belirterek, "Tabii buna bakarken göreli risk göstergelerini dikkate almak gerekiyor." dedi.
Türkiye'de parasal duruşun makul olup olmadığı konusunda referans alınan temel değişkenlerden bir tanesinin emsal ülkelerdeki reel faiz oranları olduğuna dikkati çeken Uysal, "Tabii buna bakarken göreli risk göstergelerini dikkate almak gerekiyor." diye konuştu.
Uysal, merkez bankacılığında ve iktisadi yazında denge reel faiz oranını etkileyen temel değişkenler olarak genelde potansiyel büyüme, risk primleri ve küresel faizlerdeki gelişmelerin ön plana çıktığını dile getirdi.
Özellikle gelişmekte olan ülkelerde küresel finansal koşullara duyarlılık ve risk primi şoklarının kalıcığına dair belirsizlikler nedeniyle denge faizin zaman içinde ciddi oynaklıklar gösterebildiğine işaret eden Uysal, bundan dolayı birçok gelişmekte olan ülke merkez bankasının bu konuda kesin bir seviye belirtmekten ziyade daha çok niteliksel göstergeler üzerinden iletişim politikası izlediğini söyledi.
"HANEHALKININ TL CİNSİNDEN YATIRIM ARAÇLARINA İLGİSİNİ TAKİP EDİYORUZ"
Uysal, yurt içi yerleşiklerin portföy tercihlerine dair de değerlendirmelerde bulunarak, özellikle hanehalkının Türk lirası cinsi yatırım araçlarına olan ilgisini ve buradaki eğilimleri yakından takip ettiklerini kaydetti.
"Kredilerin iç ve dış dengeyi bozmadan sağlıklı bir oranda büyümesi de makul reel oranı düşünürken dikkate aldığımız unsurlardan biri." diyen Uysal, bütün bunların ötesinde mevcut dönemde enflasyondaki düşüşün sürekliliğinin sağlanmasının da önemine dikkati çekti.
Uysal, özellikle içinde bulunan konjonktürde dezenflasyon sürecinin devamlılığının ülke risk priminin gerilemesi, uzun vadeli faizlerin aşağı gelmesi ve ekonomideki toparlanmanın güç kazanması açısından kritik role sahip olduğunu ifade etti.
"KARARLARIMIZ BÜYÜK ÖLÇÜDE AÇIKLANACAK VERİLERE BAĞLI OLACAK"
Gelecek dönemde para politikası kararlarını şekillendirirken sözünü ettiği bütün unsurların bir arada değerlendirileceğini anlatan Uysal, şunları kaydetti:
"Güncel analiz ve projeksiyonlarımız, para politikasında kayda değer bir hareket alanı oluşabileceğine işaret etmekle birlikte temkinli bir duruş benimsediğimizi de belirtmek isterim. Kararlarımız büyük ölçüde açıklanacak verilere bağlı olacak. Enflasyon görünümünü etkileyen bütün faktörleri yakından izleyerek ana eğilimleri dikkate alan bir çerçeveyi esas alacağız. Nihai parasal duruş, enflasyondaki düşüşün kalıcılığına odaklanacak."
Uysal, bir yandan enflasyondaki düşüşü sürekli kılacak bir parasal duruşu benimserken diğer yandan finansal istikrara katkı sağlamak amacıyla Bankanın elindeki araçları gerektiğinde etkin bir şekilde kullanmaya devam edeceğini sözlerine ekledi.
SORU-CEVAP
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Uysal, Merkez Bankası olarak rezerv artırma konusunda ciddi iradelerinin bulunduğunu belirterek "Bu yönde çok hassasız ve rezervlerimizi güçlendirmek istiyoruz. Ama tabii bunu yaparken de piyasa koşullarının elverdiği ölçüde dikkatli bir şekilde bunu yapmak istiyoruz" dedi.
Merkez Bankası İdare Merkezi'nde düzenlenen Enflasyon Raporu 2019-III Bilgilendirme Toplantısı'nda ekonomistlerin ve gazetecilerin sorularını yanıtlayan Uysal, 2019 sonuna dair enflasyon tahminlerini 0,7 puan aşağı yönlü güncellediklerini hatırlattı.
Gelecek dönemde enflasyonun ana eğiliminde bekledikleri gerilemenin yıl sonu enflasyon tahmini üzerindeki düşürücü etkisinin 0,6 puan olmasını öngördüklerini aktaran Uysal, bunun geçmiş dönemden kalan bir etki olarak düşünülmesi gerektiğini ifade etti.
Nötr reel faiz konusunda da dikkate alacakları kriterleri anlatan Uysal, emsal ülkelerin para politikası duruşlarındaki reel faizi dikkate almaları gerektiğini, diğer taraftan risk primleri, yurt içi yerleşiklerin portföy tercihlerinin özellikle yakından takip ettikleri alanlar olacağını söyledi.
Uysal, kredilerdeki büyümenin iç ve dış dengeyi sağlayacak şekilde gelişiminin önemli bir husus olacağına dikkati çekerek enflasyondaki düşüşün sürekliliğini sağlayacak bir reel getiri oranının önemli olduğunu belirtti. Uysal, "Bunları biz teknik ekiplerimizin yaptığı çalışmalar ve değerlendirmeler çerçevesinde kurul olarak önümüze gelen çalışmaları değerlendirerek para politikası kararlarımızı bu çerçevede belirleyeceğimizi söyleyebilirim." dedi.
Göreve geldiklerinden itibaren iletişim kanallarını güçlü bir şekilde kullanacaklarını ifade ettiklerini hatırlatan Uysal, bunun ilk örneğini PPK toplantısı sonrası açıkladıkları metin ile yaptıklarını, olumlu yansımalarını gördüklerini belirtti.
"REZERVLERİMİZİ GÜÇLENDİRMEK İSTİYORUZ"
Uysal, Merkez Bankasının rezervlerinin artış eğiliminde olduğuna işaret ederek şöyle konuştu:
"Zaten Merkez Bankası olarak rezerv artırma konusunda ciddi irademiz var. Bu yönde çok hassasız ve rezervlerimizi güçlendirmek istiyoruz. Ama tabii bunu yaparken de piyasa koşullarının elverdiği ölçüde dikkatli bir şekilde bunu yapmak istiyoruz. Rezervlerimizi artırırken en önemli kriter ve burada bizim en önemli enstrümanımız reeskont kredilerindeki geri dönüşler, TL vererek döviz olarak topladığımız Eximbank reeskont kredileri. Bu sene içerisinde buradan ciddi bir oran rezervlerimize yansıdı, yılın kalan kısmında da yaklaşık yine benzer tutarda bir kısım rezervlere yansıyacak. Bunun haricinde biz enerji KİT'lerine döviz satışları yapıyoruz, bunu da son dönemde piyasa koşulları elveriyorsa biz bunu piyasadan karşılamasına imkan veriyoruz yoksa duruma göre de biz karşılıyoruz. Bunu da bizim rezervleri güçlendirme politikamızın bir uzantısı olarak düşünebiliriz. Bunun haricinde farklı enstrümanları da rezerv artırımı için tekrar önümüzdeki dönemde değerlendirmeye alabiliriz."
"DOLARİZASYONDA DAHA POZİTİF BİR DÖNEME GİRECEĞİMİZ BEKLENTİMİZ VAR"
Asgari ücret artışının geçmiş dönemde enflasyona yansımadığı yorumu üzerine de Uysal, "Biz halen mevcut durumda hem çıktı açığı hem de toplam talep koşullarının ücretler üzerinden enflasyonist olarak çok ciddi bir baskı yaratmasını beklemiyoruz. Buradaki temel verimiz döviz kurunun gecikmeli ve birikimli etkilerinin yavaş yavaş geçmişte kalması, bizim 2020 yılına yönelik beklentilerimizi olumlu seyre dönüştürüyor." ifadelerini kullandı.
Uysal, hane halklarının yatırımlarına ilişkin bir soru üzerine de şunları kaydetti:
"Son dönemde biz dolarizasyonun çok ciddi noktalara geldiğini görüyoruz. Neredeyse bankacılık sektörü mevduatının yüzde 53-54 bantlarına geldiğini görüyoruz ama dolarizasyonun temel gerekçesine bakarsak döviz kurundaki artış beklentisi ve enflasyona yönelik belirsizlikler dolarizasyonu besleyen unsur. Ancak bizim önümüzdeki döneme yönelik enflasyon görünümü ve para politikasındaki duruşumuz, hedeflerimize ulaşmak noktasındaki belli sıkılıkta duracağımızın söylemi, bunlar önümüzdeki dönemde Türk lirasına olan güveni artırarak enflasyon beklentilerini olumluya çevirerek dolarizasyonda bir miktar daha pozitif bir döneme gireceğimiz beklentisini bizde oluşturuyor."
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Uysal, "Para politikası kararlarını, kurul üyelerimizle elimizdeki verileri değerlendirerek, veri odaklı yaklaşımla bağımsız şekilde veriyoruz. Son toplantımızda zaten bu şekilde karar verdik." dedi.
Yerli para birimleriyle ticaretin artırılmasına önem verdiklerine dikkati çeken Uysal, Türkiye'nin dış ticaret partneri olan ülkelerle bazı anlaşmalar yaptıklarını ve bunları genişletmeyi planladıklarını aktardı. Uysal, "Çin Merkez Bankasıyla swap anlaşmamız var, bunun miktarını artırma yönünde çalışmalarımız var. Yakın coğrafyadaki ve diğer ülkelerle yerli para birimiyle ticareti destekliyoruz. Bu konuda üzerimize düşen görevler varsa en üst düzeyde takip ediyoruz." diye konuştu.
Uysal, Merkez Bankası başkanının Cumhurbaşkanı Kararıyla değiştirilmesine yönelik eleştirilerin hatırlatılması üzerine, "Merkez Bankasının bir bağımsızlığı var. Araç bağımsızlığı ve amaç bağımsızlığını ayırmak lazım. Para politikası kararlarını kurul üyelerimizle, elimizdeki verileri değerlendirerek, veri odaklı yaklaşımla bağımsız şekilde veriyoruz. Son toplantımızda zaten bu şekilde karar verdik. Enflasyon hedeflemesi konusunda görevimizi yaparken ve araç bağımsızlığını uygularken herhangi bir endişe ve rahatsızlığımız bulunmuyor." değerlendirmesinde bulundu.
"Amaç bağımsızlığını tarif eder misiniz?" yönündeki soru üzerine ise Uysal, şunları kaydetti:
"Merkez Bankası enflasyon hedefini tek başına belirlemiyor, kanunumuzda yer verilen çerçeveye göre enflasyon hedefi hükümetle belirleniyor. Amaç bağımsızlığı derken bunu dikkate almak lazım. Ancak bu hedefe ulaşırken kullanacağımız araçlar noktasında bağımsızlığımız var. Her türlü enstrüman ve para politikası araçlarını bağımsız şekilde kullanma yetkisine sahibiz. Kurul olarak da bu şekilde hareket ediyoruz."
"VERİLERE ODAKLI KARAR VERECEĞİZ"
Uysal, para politikası çerçevesinde faiz koridoru uygulamasında değişiklik bulunmadığını bildirerek, "Gerek görüldüğünde koridor kullanabilir. Aynı çerçevemiz devam ediyor." ifadesini kullandı.
Yılın geri kalanı için beklenen faiz indirimine yönelik soruya Uysal, "Önümüzdeki dönemde kayda değer alan olduğunu söyledik ancak bunun kullanımı, zamanlaması ve boyutu hem fiyat istikrarındaki hem de finansal istikrardaki gelişmelere bağlı olacak. Verilere odaklı karar vereceğiz. Bu nedenle bir seviye belirtmek uygun olmaz." yanıtını verdi.
Uysal, Hazineye aktarılan ihtiyat akçesine ilişkin soruları yanıtlarken, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Yaklaşık buradan gelecek tutarın yarıya yakın kısmı şu anda Hazine hesaplarına geçmiş bulunuyor. Burada enflasyonist etki konusunda bazı endişeler var. Mevcut parasal duruşumuz ve sıkılığımız budan gelecek negatif etkiyi telafi edebilecek. Burada asıl bir mekanizma çalışacak, sistemin swaplar dahil 130 milyar liralık fonlama ihtiyacı var. Buradan gelecek yaklaşık 40 milyar lira sistemin fonlama ihtiyacını belli ölçüde azaltacak. Dolayısıyla Merkez Bankasının sisteme fonladığı tutar aynı miktarda azalmış olacak. Doyasıyla bu bir nevi sterilize edilmiş olacak."
Uysal, memurlara yapılacak maaş artışının enflasyon tahminlerine çok fazla negatif etki yapmasını beklemediklerini söyledi.
Bankanın İstanbul'a taşınmasına yönelik soru üzerine, İstanbul Finans Merkezi'nde yerleri bulunduğunu ve oradaki çalışmaların sürdüğünü anlatan Uysal, bazı birimleri öncelikli olarak İstanbul'a taşıyacaklarını aktardı. Uysal, finans merkezindeki inşaat çalışmalarını da hızlandıracaklarını ifade etti.
Uysal, "Faiz mi enflasyona yol açıyor, enflasyon mu faize yol açıyor?" sorusu üzerine ise şunları kaydetti:
"Merkez Bankası olarak enflasyonu etkileme kanallarına baktığımızda talep, beklenti ve finansman maliyetleri kanalı bunlardan bazıları. Maliyet kanalında, finansman maliyetleri, ücretler ve kur etkisinden kaynaklanan maliyetler ön plana çıkıyor. Dolayısıyla biz burada tüm faktörleri dikkate alarak kararlarımız veriyoruz, sadece talep kanalı üzerinden değil. Döviz kuru ve finansman maliyetlerinden gelen etkiyi de dikkate alarak veri odaklı şekilde kararlarımızı belirliyoruz."
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Uysal, "Yurt içi yerleşiklerin döviz mevduat hesaplarındaki artış, belli bir zaman diliminde gerçekleşti. Son dönemde bunun bir miktar durulduğunu ve beklentilerin olumluya dönmesiyle zaman içinde çözülme olacağını düşünüyoruz." dedi.
"Torba yasa" ile Merkez Bankası Kanunu'nda yapılan değişikliklerin sorulması üzerine Uysal, son dönemde zorunlu karşılıkların finansal istikrara yönelik kullandıkları en önemli enstrümanlardan birisi olduğunu, bu yasal düzenlemeyi araç setini genişletme ve esneklik imkanı sağlayan bir düzenleme seti olarak düşünmek gerektiğini söyledi.
Enflasyondaki 2020 yılında yüzde 8,2 beklentinin kabul edilmesinin zor olduğuna ilişkin bir yorum üzerine de Uysal, temelde parasal duruşun enflasyondaki ara hedeflerle uyumlu bir şekilde belirleneceğini ifade ettiklerini hatırlatarak, yüzde 8,2 hedefine ulaşmak için temel etkenin para politikasındaki duruş olacağını vurguladı.
Bununla birlikte 2020 yılına yönelik baz aldıkları temel çerçeveyi anlatan Uysal, şöyle konuştu:
"Küresel gelişmelerdeki mevcut ılımlı, destekleyici seyrin devam etmesi, bununla birlikte bizim son dönemde dış dengede olan olumlu gelişmeler, cari açığımızın kapanması ve dış kırılganlığımızın da azalmasını göz önüne alarak olası şoklara karşı daha dayanıklı bir yapı içine giriyoruz. 2020 yılı içerisinde de bizi dış kanaldan gelecek etkilere karşı da daha destekleyici bir yapı içerisinde bulunduracak. 2020 yılı için tüm bunların yanında toplam talep koşullarının da hala enflasyona düşüş yönlü katkı vereceğini öngörüyoruz. Dolayısıyla yüzde 8,2 bizim için rahat olduğumuz bir hedef aralığı gözüküyor."
Uysal, sermaye piyasalarına verilecek destek konusuna değinerek, Merkez Bankalarının finansal istikrar aracılık mekanizmasının çalışması ve artırım konularında zaman zaman belli adımlar atabildiğine işaret etti. Uysal, "Çok somutlaşmış bir şey yok ama Merkez Bankaları geçtiğimiz dönemlerde teminat havuzlarını genişleterek buraya kabul edilebilecek kıymetler veya ürünlerin yelpazesini genişleterek sermaye piyasalarına bu kanaldan bir destek verme adımları olmuştur zaman zaman. Bu bir seçenektir. Bunun dışında Borsa İstanbul bünyesinde açılan aktif piyasalarda piyasaların gelişmesi için aktif bir şekilde rol aldığımızı söyleyebilirim. Bu ve benzeri alanlarda biz sermaye piyasalarının gelişmesi için üstümüze düşen hangi noktada adım atmamız gerekiyorsa önümüzdeki dönemde bu konularda hassasiyetimiz olacak. "ifadesini kullandı.
"EKİP OLARAK TÜM ENERJİMİZİ HEDEFLERİMİZE ODAKLADIK"
Uysal, Cumhurbaşkanlığı Kararı ile Merkez Bankası Başkanlığında yapılan değişiklikle ilgili soru üzerine de "Mevcut kanun ve yasal düzenlemelere göre alınmış bir karar. Biz şu anda görevi üstlenmiş ekip olarak tüm enerjimizi hedeflerimize odaklamış vaziyetteyiz. O konuda herhangi bir endişemiz bulunmuyor. Fiyat istikrarı ve finansal istikrar doğrultusunda ekip olarak bütün vaktimizi yoğunlaştırmış vaziyetteyiz." dedi.
Para Politikası Kurulu toplantılarının sayısının değiştirilip değiştirilmeyeceğine ilişkin bir soru üzerine de bu konuyu yıl sonunda açıkladıklarını hatırlatan Uysal, "Bir sonraki yılın toplantı takvimini bu sene de aynı şekilde değerlendireceğiz. Kurul üyeleri ve yönetim olarak önümüzdeki yılın toplantı takvimini belirleyeceğiz. Mümkündür artırılabilir, herhangi bir yasal düzenlemeye ihtiyaç yok ama henüz böyle alınmış bir karar yok. Bunu değerlendirip yıl sonundaki metinde açıklayacağız." değerlendirmelerinde bulundu.
Uysal, bir soru üzerine de değişken bir gösterge olduğu için reel faiz konusunda bir seviye belirtmenin uygun olmayacağını dile getirdi.
Gelecek döneme ilişkin risklerin de sorulması üzerine, olası risklere karşı her zaman hazırlıklarını yaptıklarını dile getiren Uysal, finansal sistemin dayanıklılığını, sağlamlığını daha da güçlendirme yönünde ve Merkez Bankası olarak rezervleri güçlendirme yönünde adımlara devam ettiklerini söyledi.
Uysal, bu yıl içerisinde üç toplantının kaldığını ifade ederek, faiz indirimine ilişkin bir soru üzerine de "Halen kayda değer bir alanımız olduğunu belirttik ama o alanın nasıl kullanılacağına ilişkin yani bunun boyutu ve zamanlaması, fiyat istikrarındaki gelişmeler ve finansal istikrardaki gelişmeler, tüm unsurlar, veriler dikkate alınarak karar verilecek bir husus." ifadesini kullandı.
DÖVİZ MEVDUATLARINDAKİ DEĞİŞİM
Son dönemde döviz mevduatlarında dolarizasyondan kaynaklanan artış olduğunu belirten Uysal, onun dışında ekstra bir etkinin olmadığını bildirdi.
Yurt içi yerleşiklerin döviz mevduat hesaplarındaki artışın, belli bir zaman diliminde gerçekleştiğini dile getiren Uysal, "Son dönemde bunun bir miktar durulduğunu ve beklentilerin olumluya dönmesiyle zaman içinde çözülme olacağını düşünüyoruz." diye konuştu.
Döviz mevduat hesaplarındaki artışın doğal seyrinin belli olduğunu vurgulayan Uysal, 2018'de yaşanan kur şoku sonrasında Türk lirasından dövize geçiş olduğunu anımsattı.
Uysal, döviz kurundaki yükseliş beklentisi ve enflasyondaki belirsizlikler nedeniyle hem hanehalkında hem de kurumlarda dövize yönelim olduğuna dikkati çekerek, zaman içinde döviz mevduatlarında artış gördüklerini, bunun dış etkenle, giriş-çıkıştan kaynaklı olmadığını, normal bankacılık sistemi içinde yaşanan süreç olduğunu söyledi.
Aldıkları kararların, mevduat ve kredi faizlerine yansımasını beklediklerini ifade eden Uysal, bunu bir miktar görmeye başladıklarını, bunun da finansal koşulları iyileştirerek iktisadi faaliyetteki ılımlı toparlanmayı destekleyeceğini kaydetti.
BORÇLARIN YENİDEN YAPILANDIRILMASI
Uysal, enflasyonu etkileme kanallarının talep enflasyonu, maliyet enflasyonu ve beklentiler olduğunu vurgulayarak, maliyet enflasyonuna bakıldığında bunun alt kırılımlarının farklı kanallardan gelebildiğini bildirdi.
Bunların finansman maliyetleri olabileceğini anlatan Uysal, geçmiş dönemlerde finansman maliyetleri çok daha düşük seviyelerde olduğu için enflasyon üzerinde çok ciddi bir baskı yaratmadığını ancak bu dönemde bunun bir miktar daha ön plana çıktığını ifade etti.
Diğer maliyet unsurlarının da ithal girdi maliyetleri ve ücretler olduğuna işaret eden Uysal, "Dolayısıyla biz kararlarımızı alırken sadece bir yere bakmıyoruz. Bütün unsurların hepsini dikkate aldığımızı belirtiyorum." diye konuştu.
Uysal, reel faiz ve diğer ülkelerin reel faizlerine bakıldığını, bunların göreli risk primlerinin dikkate alındığını belirterek, gelecek dönemde uygun görürlerse daha detaylı iletişim yapma durumlarının olabileceğini anlattı.
Yapılandırmalarla ilgili soruya Uysal, doğrudan Merkez Bankasının dahil olmadığı bir konu olmakla birlikte bu düzenlemenin hem reel sektöre hem de bankacılık sektörüne fayda sağlayacağını ifade etti. Uysal, bankacılık sektöründeki takibe giren alacak gelişiminin, gayet ılımlı şekilde devam ettiğini vurguladı.
Attıkları adımların desteğiyle aktarım mekanizmasının çalışmasının, finansal koşulların da desteklenmesiyle reel sektörün ve bakacılık sektörünün aktif kalitesine olumlu yansımasını beklediklerine işaret eden Uysal, "Çünkü burada faiz yükünün bir kısmının düşmesi söz konusu olacak." ifadelerini kullandı.
Bankacılık sektörünün sermaye ve likidite yapılarının da bu girdi mekanizmasının çalıştırılmasını destekleyecek düzeyde olduğunu belirten Uysal, şu anda negatif tablo bulunmadığını kaydetti.
Uysal, fiyat istikrarı hedefleri doğrultusunda tüm güçleriyle çalışmaya devam edeceklerini sözlerine ekledi.
Toplantının ardından gazetecilerle sohbet eden Uysal, Para Politikası Kurulu'nun eksik olan üyesinin bir an önce atanmasını beklediklerini söyledi. Uysal, bankanın teşkilat yapısında değişikliğe gidilerek genel koordinatörlük birimlerinin kaldırıldığını da aktardı.
MERKEZ BANKASI BAŞKANI MURAT UYSAL'IN KONUŞMASININ TAM METNİ
Enflasyon Raporu'nun 2019 yılı üçüncü sayısının ana mesajlarını paylaşmak üzere düzenlediğimiz bu toplantıya hoş geldiniz. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu, benim göreve başlamamdan sonra düzenlediğimiz ilk enflasyon raporu bilgilendirme toplantısı. Bu vesileyle sizlerle bir araya gelmekten ötürü büyük mutluluk içinde olduğumu ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum.
Toplantımıza her zaman olduğu gibi makroekonomik görünüm ve para politikası duruşuna dair değerlendirmelerimizi ve güncellediğimiz enflasyon tahminlerini içeren sunumla başlayacağım. Ardından, sizlerin sorularını yanıtlayacağız.
Makroekonomik görünüme geçmeden önce, Enflasyon Raporu’ndaki ana bölümlere ilave olarak öne çıkan bazı konulara yönelik daha ayrıntılı analizlere yer verdiğimiz kutu çalışmalarından kısaca bahsetmek istiyorum. İlk kutuda gelişmekte olan ülkelerin borçlanma yapılarına ilişkin güncel gözlemler paylaşılıyor. Rapor’da ayrıca, elektrik ve doğalgaz fiyat artışlarının enflasyona etkilerini inceleyen, imalat sanayi üretimiyle PMI göstergelerinin ilişkisini ele alan ve Türkiye’nin küresel değer zincirleri içerisindeki konumunu inceleyen çalışmalar da mevcut. Ayrıca, sonuncu çalışmada TCMB’nin enflasyon tahminleri ile parasal duruş arasındaki ilişki tartışılıyor.
Rapor’daki kutuları bu şekilde tanıttıktan sonra küresel iktisadi görünümle konuşmama devam etmek istiyorum.
Küresel iktisadi faaliyette geçtiğimiz yılın ikinci çeyreğinden bu yana devam eden yavaşlama eğilimi bu yılın ilk çeyreğinde de sürdü (Grafik 1). Küresel ekonomi politikalarına ilişkin belirsizliklerin oldukça yüksek seyretmesi 2019 yılı küresel büyüme görünümüne dair aşağı yönlü riskleri canlı tutuyor. Bu yılın ikinci çeyreğinde küresel ölçekte artan enflasyon oranlarının, ılımlı seyreden küresel büyüme ve emtia fiyatlarına bağlı olarak yılın geri kalanında yatay bir görünüm sergileyeceğini tahmin ediyoruz.
Yılın ikinci çeyreğinde gelişmiş ülke merkez bankalarının genişleyici para politikası adımları atma olasılığının güçlenmesi, uzun vadeli tahvil getirilerinde gerilemeye neden oldu (Grafik 2). Gelişmiş ülke para politikalarındaki gevşemenin belirginleşmesini, önümüzdeki dönemde gelişmekte olan ülkelere yönelen portföy akımlarını artırabilecek bir unsur olarak değerlendiriyoruz. Ancak, süregelen jeopolitik sorunlar, yeniden tırmanan korumacılık eğilimleri ve ülkelere özgü kırılganlıklar, portföy akımlarını zayıflatabilecek faktörler olarak önemini koruyor.
Yılın ilk yarısında, belirsizlikler ve jeopolitik gelişmelerin etkisiyle diğer gelişmekte olan ülkelerden olumsuz ayrışan Türkiye’nin ülke risk primi, Haziran ayı ortalarından sonra hızla geriledi. Bu doğrultuda, Nisan ve Mayıs aylarında Türkiye’den portföy çıkışları gözledik. Haziran ayı ve sonrasında ise, ağırlıklı olarak hisse senedi piyasasına olmak üzere, yeniden portföy girişleri olduğunu gördük. Mevcut Rapor döneminde, ülkemizin risk primindeki gerilemeye ve olumlu makroekonomik gelişmelere bağlı olarak piyasa faizleri tüm vadelerde geriledi. Öte yandan, arz ve talep koşullarının etkisiyle kredi büyümesi ikinci çeyrekte zayıf bir görünüm izledi.
Tüketici enflasyonu yılın ikinci çeyreğinde yaklaşık 4 puan düşerek yüzde 15,7’ye geriledi. Sıkı para politikası duruşuna bağlı olarak gerileyen enflasyon beklentileri, işlenmemiş gıda enflasyonunda ürün arzındaki artışa bağlı olarak meydana gelen yavaşlama, iç talep koşullarındaki zayıf seyir ve ılımlı seyreden emtia fiyatları bu çeyrekte enflasyondaki iyileşmeyi destekleyen unsurlar oldu. İktisadi faaliyet, yılın ilk çeyreğinde, Nisan Enflasyon Raporu’nda ortaya koyduğumuz görünümle uyumlu olarak kısmi bir toparlanma kaydetti. İkinci çeyrekte de iktisadi faaliyetteki bu eğilimin ılımlı bir şekilde devam ettiğini görüyoruz. Yılın ilk yarısını genel olarak değerlendirecek olursak, toplam talep koşullarının enflasyona düşüş yönlü katkı vermeye devam ettiğini ifade edebiliriz.
Saygıdeğer Konuklar,
Yılın ilk yarısında, fiyat istikrarına yönelik riskler doğrultusunda sıkı para politikası duruşumuzu koruduk. Parasal sıkılaştırmanın etkileri ve iç talep gelişmeleri ikinci çeyrekte enflasyondaki düşüşü destekledi. Bu doğrultuda, geçen hafta yaptığımız Para Politikası Kurulu toplantısında, enflasyonun ana eğilimine dair göstergelerin, arz yönlü faktörlerin ve ithalat fiyatlarının enflasyon görünümünü olumlu etkilediğini değerlendirerek parasal duruşumuzun sıkılığını azaltmaya karar verdik ve bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 19,75’e indirdik (Grafik 4). Ayrıca, para politikası görünümüne dair olarak, parasal sıkılığın düzeyini enflasyondaki düşüşün sürekliliğini sağlayacak şekilde belirleyeceğimizi vurguladık.
İkinci çeyrekte, kredi faiz oranlarındaki artışa ilaveten (Grafik 7), genel ekonomik görünümün de etkisiyle, kredi büyüme hızları, tüketici kredilerinde daha belirgin olmak üzere geriledi (Grafik 8).
Saygıdeğer Konuklar,
Tüketici enflasyonu ikinci çeyrekte yüzde 15,7’ye gerileyerek Nisan Enflasyon Raporu tahminimizin altında kaldı (Grafik 9). Çekirdek göstergelerden B endeksinin yıllık enflasyonu da öngörülerimize kıyasla daha düşük gerçekleşti (Grafik 10). Bu dönemde özellikle işlenmemiş gıda enflasyonu beklenenden olumlu bir seyir izledi. İkinci çeyrekte, Türk lirasındaki değer kaybına karşın, geçen yıldan gelen yüksek baz etkisi, iç talep koşullarındaki zayıf seyir ve emtia fiyatlarındaki gerileme sayesinde hem tüketici enflasyonu hem de çekirdek göstergelerin yıllık enflasyonunda yavaşlama görüldü.
Enflasyondaki düşüşü bu dönemde işlenmemiş gıda, temel mal ve enerji grupları sürükledi. İşlenmemiş gıda grubunda sebze fiyatlarında görülen belirgin düşüş ön plana çıktı. Temel mal grubu yıllık enflasyonu iç talepteki zayıf seyrin yanında enflasyon üzerindeki birikimli döviz kuru etkisinin azalmasıyla birlikte düşüş eğilimini bu çeyrekte de sürdürdü (Grafik 11). Enerji fiyatları yıllık enflasyonu, döviz kurundaki yükselişe karşın, petrol fiyatlarındaki gerileme ve şebeke suyu gibi yönetilen/yönlendirilen kalemlerdeki fiyat düşüşlerine bağlı olarak geriledi. Hizmet enflasyonu ise bu dönemde sınırlı bir düşüş kaydetmekle birlikte yüksek seviyesini korudu. Bu gerçekleşmede, iç talepteki zayıf seyre karşın, geçmiş enflasyona endeksleme, canlı turizm talebi ile döviz kuru ve reel birim işgücü maliyetlerinin seyri belirleyici oldu.
Değerli Konuklar,
İktisadi faaliyet bu yılın ilk çeyreğinde, Nisan Enflasyon Raporu’nda ortaya koyduğumuz görünümle uyumlu olarak kısmi bir toparlanma kaydetti. Bu dönemde, Gayri Safi Yurt İçi Hâsıla (GSYİH) bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 2,6 oranında daralırken, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış olarak ise bir önceki çeyreğe kıyasla yüzde 1,3 oranında artış sergiledi. Yılın ilk çeyreğinde, yurt içi talep dönemlik büyümenin sürükleyicisi olurken, net ihracat yatay bir seyir izledi (Grafik 13). Ülke risk primindeki iyileşme, kredi-mevduat faiz farkının daralması, güçlü kredi ivmesi ve kamunun destekleyici duruşu bu dönemde yurt içi talebi destekledi.
İktisadi faaliyet görünümünü Nisan Enflasyon Raporu dönemine göre bir miktar daha olumlu görüyoruz. Nitekim, Nisan-Mayıs döneminde sanayi üretimi, ikinci çeyrek genelinde ise imalat sanayi kapasite kullanım oranı ve PMI-üretim gibi anket göstergeleri bir önceki döneme göre artış sergiledi (Grafik 14). Hizmetler sektörü faaliyetinde de benzer bir eğilim gözlenirken, inşaat sektörü zayıf seyrini sürdürdü. Özetle ikinci çeyrekte iktisadi faaliyetteki toparlanma ılımlı bir şekilde sürerken, işgücü piyasasındaki zayıf görünüm devam etti (Grafik 15).
İkinci çeyrekte küresel büyüme görünümündeki yavaşlamaya rağmen, rekabet gücündeki gelişmelerin etkisiyle mal ve hizmet ihracatı artış eğilimini sürdürdü. Buna ek olarak turizmdeki güçlü seyir, doğrudan etkilerinin yanında bağlantılı sektörler kanalıyla da iktisadi faaliyeti destekledi. Bu doğrultuda net mal ve hizmet ihracatının dönemlik büyümeye katkısının arttığını tahmin ediyoruz.
Gecikmeli döviz kuru etkileri, krediler ve iktisadi faaliyetteki yavaş seyir ithalat talebini sınırlarken, yüksek seviyelerini koruyan hizmet gelirleriyle birlikte dış dengedeki iyileşmenin hızlı bir şekilde devam ettiği görülüyor (Grafik 16). Diğer bir ifadeyle, büyüme kompozisyonu dış dengeyi olumlu etkiliyor. Bu yılın kalan döneminde, enflasyon görünümünde iyileşme ve ülke risk primindeki gerilemeyle beraber finansal koşulların iç talepte ılımlı bir toparlanmaya destek vereceğini, net ihracattaki olumlu seyrin ise süreceğini öngörüyoruz. Bu değerlendirmeler ışığında, toplam talep koşullarının enflasyonu düşürücü etkisinin önceki çeyreğe kıyasla hafifçe azalarak da olsa süreceğini tahmin ediyoruz.
Saygıdeğer Konuklar,
Enflasyon tahminlerinde küresel büyüme ve gelişmiş ülke para politikaları görünümünün yanı sıra enerji, ithalat ve gıda fiyatları da önemli rol oynuyor. Dolayısıyla, tahminlere geçmeden önce kısaca bu değişkenlere dair varsayımlarımızı aktaracağım.
Uluslararası ham petrol fiyatları ve ithalat fiyatlarının yıllık ortalama artış oranlarına ilişkin gerçekleşmeler Nisan Enflasyon Raporu varsayımlarımızın altında kaldı. Arz yönlü olumsuz gelişmelerin devam etmesine karşın küresel ticaret ve ekonomik aktivitedeki yavaşlama nedeniyle ham petrol fiyat varsayımlarımızı aşağı yönlü güncelledik (Grafik 17). 2019 yılına ilişkin ithalat fiyatları yıllık ortalama artış oranı varsayımını da petrol fiyatları varsayımı ile uyumlu olarak aşağı çektik (Grafik 18).
Orta vadeli tahminleri oluştururken dışsal olarak aldığımız bir değişken de gıda fiyatları. İşlenmemiş gıda fiyatları enflasyonunda ikinci çeyrekte hızlı bir düzeltme gözlemledik. Diğer taraftan, işlenmiş gıda grubu enflasyonu, döviz kuru etkileri ile et ve süt gibi girdi niteliği taşıyan ürünlerdeki fiyat artışlarına bağlı olarak görece daha yüksek bir seyir izledi. İşlenmiş ve işlenmemiş gıda fiyatlarında birbirini dengeleyen gelişmeler ışığında, Nisan Enflasyon Raporu’nda 2019 yılı sonunda yüzde 16 olacağını varsaydığımız gıda enflasyonu tahminini bu Rapor döneminde yüzde 15’e çektik, 2020 ve 2021 yılları için gıda enflasyon tahminlerimizi ise koruduk.
Değerli Konuklar,
Maliye politikası, Nisan Enflasyon Raporu dönemi öngörülerimiz ile uyumlu olarak 2019 yılının ilk yarısında mali teşvik ve tedbirlerin yanı sıra artan kamu harcamaları kanalıyla iktisadi faaliyeti destekledi. Yılın geri kalanında, kamunun iktisadi faaliyete yılın ilk yarısına kıyasla daha ılımlı bir destek verdiği bir çerçeve varsayıyoruz.
Orta vadeli tahminleri üretirken, makroekonomik politikaların orta vadeli bir perspektifle enflasyonu düşürmeye odaklı olarak koordineli bir şekilde belirlendiği bir görünümü esas alıyoruz. Bu çerçevede, 2019 yılının geri kalanında maliye politikasının ekonomideki dengelenme sürecine katkı verecek şekilde oluşturulmaya devam edeceğini ve 2020 yılında yönetilen fiyat ve vergi ayarlamalarının büyük ölçüde enflasyondaki düşüş sürecini destekleyecek şekilde belirleneceğini varsaydık. Enflasyonu düşürmeye ve makroekonomik dengelenme sağlamaya yönelik güçlü politika koordinasyonunun risk primi ve belirsizlik algılamalarındaki iyileşmeyi destekleyeceğini öngörüyoruz.
Saygıdeğer Konuklar,
Şimdi sizlere, çizmiş olduğum çerçeve dâhilinde ürettiğimiz enflasyon ve çıktı açığı tahminlerimizi sunacağım.
Enflasyonu düşürmeye odaklı sıkı bir para politikası duruşu ve güçlü politika koordinasyonu altında, enflasyonun kademeli olarak hedeflere yakınsayacağını öngörmekteyiz. Bu çerçevede, enflasyonun 2019 yıl sonunda yüzde 13,9 olarak gerçekleşeceğini, 2020 yıl sonunda yüzde 8,2’ye, 2021 yıl sonunda ise yüzde 5,4’e geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağını tahmin ediyoruz (Grafik 19). Enflasyonun, yüzde 70 olasılıkla, 2019 yılı sonunda yüzde 11,5 ile yüzde 16,3 aralığında (orta noktası yüzde 13,9), 2020 yılı sonunda yüzde 5,2 ile yüzde 11,2 aralığında (orta noktası yüzde 8,2) gerçekleşeceğini öngörmekteyiz.
Nisan Enflasyon Raporu’nu takip eden dönemde enflasyon belirgin bir düşüş göstererek tahmin aralığının altında gerçekleşti. Enflasyondaki düşüşün yanı sıra parasal sıkılaştırmanın da etkisiyle enflasyon beklentilerinde öngördüğümüz iyileşme ve ithalat fiyatları ile gıda fiyatlarındaki aşağı yönlü güncellemeler yıl sonu enflasyon tahminimizi bir önceki Rapor dönemine kıyasla olumlu etkiledi. Diğer taraftan, çıktı açığındaki yukarı yönlü sınırlı revizyon ile alkollü içecekler ve tütün grubundaki vergi ayarlamaları bir önceki Rapor dönemine göre yıl sonu enflasyon tahminlerimize yükseltici etkide bulundu. Bu doğrultuda, Nisan ayında yüzde 14,6 olarak açıkladığımız 2019 yıl sonu tüketici enflasyon tahminini yüzde 13,9’a indirdik. Diğer taraftan, aşağı ve yukarı yönlü katkıların birbirini dengelemesiyle 2020 yılına ilişkin enflasyon tahminlerimizde herhangi bir değişikliğe gitmedik.
2019 yıl sonuna dair enflasyon tahminimizi, az önce de bahsettiğim üzere, 0,7 puan aşağı yönlü güncelledik. İkinci çeyrekte tüketici enflasyonunun Nisan Enflasyon Raporu’nda paylaştığımız tahminlere kıyasla 2,9 puan aşağıda gerçekleşmesinin ve önümüzdeki dönemde enflasyonun ana eğiliminde beklediğimiz gerilemenin yıl sonu enflasyon tahmini üzerindeki düşürücü etkisini 0,6 puan olarak öngörüyoruz. Türk lirası cinsinden ithalat fiyatlarına ilişkin paylaştığımız varsayımlardaki aşağı yönlü güncellemenin enflasyon tahminine düşüş yönünde 0,3 puan katkı vereceğini tahmin ediyoruz. Bunun yanı sıra, 2019 yıl sonu gıda enflasyonu varsayımındaki düşüş enflasyon tahminini 0,2 puan aşağı çekti. Öte yandan, alkol ve tütün ürünlerine uygulanan ÖTV artışı 2019 yılı enflasyon tahminimize 0,2 puan yukarı yönlü katkıda bulunuyor. Ayrıca, bir önceki Rapor öngörülerimizden bir miktar daha yukarıda seyretmesini beklediğimiz çıktı açığı tüketici enflasyonu tahminimizi 0,2 puan yükseltici yönde etkiliyor.
2020 yılı enflasyon tahminizi ise yüzde 8,2 olarak sabit tuttuk. Petrol ve ithalat fiyatları varsayımlarımızdaki aşağı yönlü güncellemenin 2020 yılı enflasyonunu 0,2 puan düşürücü yönde etkileyeceğini tahmin ediyoruz. Buna ek olarak, ana eğilimdeki iyileşme enflasyonu 0,1 puan düşürücü yönde etkiliyor. Ancak, bir önceki Rapor dönemine göre yukarı yönlü güncellediğimiz çıktı açığının 2020 yıl sonu tahminini 0,3 puan yukarı çekeceğini öngörüyoruz.
Paylaştığımız bu tahminleri, küresel finansal koşulların ılımlı seyredeceği ve son dönemde ülke risk priminde gördüğümüz kademeli iyileşmenin önümüzdeki dönemde devam edeceği bir çerçeve dâhilinde elde ettik. Parasal sıkılık düzeyini enflasyondaki düşüşün sürekliliğini ve hedeflediğimiz patika ile uyumunu sağlayacak şekilde oluşturacağımız bir görünümü esas aldık. Buna ilave olarak, yılın geri kalanında maliye politikasının para politikasıyla eşgüdüm halinde fiyat istikrarı ve makroekonomik dengelenmeye odaklı olarak belirleneceğini varsaydık.
Özetlemek gerekirse, 2019 yılında enflasyondaki düşüşe en belirgin katkının, Türk lirasındaki görece ılımlı seyirle döviz kuru kaynaklı birikimli etkilerin azalmasından gelmesini bekliyoruz. İktisadi faaliyetteki ılımlı seyir enflasyondaki düşüşü desteklemeye devam edecek. Azalan kur etkileri ve olumlu seyreden arz koşullarına bağlı olarak gıda enflasyonunu enflasyondaki düşüş sürecini destekleyecek bir diğer unsur olarak değerlendiriyoruz. Küresel büyüme görünümündeki zayıflamaya bağlı olarak ithalat fiyatlarının da enflasyona bu dönemde düşüş yönlü katkı yapmasını bekliyoruz.
Değerli Basın Mensupları, Saygıdeğer Konuklar,
İlk enflasyon raporu bilgilendirme toplantım olduğu için bu vesileyle konuşmamın son bölümünde önümüzdeki dönem para politikası yaklaşımımız konusunda bazı değerlendirmelerimi paylaşmak istiyorum.
Daha önce basına verdiğim mülakat ve son Para Politikası Kurulu toplantısı karar metninde kamuoyu ile bu yönde ana mesajları paylaşmıştık. Bazı temel konuları biraz daha açmakta fayda görüyorum.
Geçtiğimiz hafta para politikası kararı sonrasında yaptığımız açıklamada parasal duruş belirlenirken enflasyonun ana eğilimine dair göstergelerin dikkate alınacağından bahsetmiştik. Burada kastettiğimiz enflasyonun dönemsel geçici etkilerden arındırılmış eğilimleri. Tabi eğilim denince akla ilk gelen gösterge çekirdek enflasyon oluyor. Ancak çekirdek enflasyon göstergeleri de özellikle içinde bulunduğumuz dönemde vergi/yönetilen fiyatlar ya da baz etkileri gibi nedenlerle oldukça oynak bir seyir izleyebiliyor. Bu nedenle, ana eğilimi değerlendirirken daha detaylı analiz yapmak gerekiyor. Örneğin, Temmuz ayında vergi indirimlerinin geri alınmasından kaynaklanan enflasyon artışını bir trend değişimi olarak düşünmemek gerekir. Parasal duruşu belirlerken enflasyon eğilimini bu tür geçici etkilerden ayrıştıran ana eğilimlere odaklanıyoruz.
Ana eğilimleri değerlendirirken birçok veriyi bir arada ele almaktayız. Örneğin, mevsimsellikten arındırılmış aylık enflasyon oranlarının yanı sıra, yayılım endeksleri, hizmet enflasyonu, medyan fiyat artışları ve fiyatlama davranışlarına dair mikro veriler de önemli bilgiler içeriyor. Ayrıca, enflasyon beklentilerini ve kendi enflasyon tahminlerimizi de dikkate alıyoruz. Mevcut analizlerimiz şu anda enflasyonun ana eğiliminin yıl sonu tahminlerimizin sınırlı bir miktar altında olduğuna işaret etmekte. Bütün bu değerlendirmeler sonucunda ana eğilimler üzerine makul bir reel getiri oranını da ekleyip para politikasının yaklaşık hareket alanını belirliyoruz.
Peki makul reel getiri oranı ile neyi kastediyoruz? Ülkemiz özelinde bu kavram üzerinde düşünürken ne tür göstergelere bakıyoruz?
Merkez bankaları iletişim politikalarında genel olarak “denge faiz” veya “nötr faiz” kavramını sıklıkla kullanırlar. Bizim makul reel getiri iletişimimizi de bu çerçevede düşünmek gerekir.
Mevcut konjonktürde bizim için makul reel faiz oranı, ekonominin iç ve dış dengesini gözeten ve bunu yaparken de enflasyondaki düşüşün sürekliliğini sağlayan bir parasal duruşu ifade ediyor. Ayrıca bu kavram, reel dengenin yanı sıra finansal akımlardaki dengelenmeyi de dikkate almak durumunda.
Merkez bankacılığında ve iktisadi yazında denge reel faiz oranını etkileyen temel değişkenler olarak genelde potansiyel büyüme, risk primleri ve küresel faizlerdeki gelişmeler ön plana çıkıyor. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde küresel finansal koşullara duyarlılık ve risk primi şoklarının kalıcığına dair belirsizlikler nedeniyle denge faiz zaman içinde ciddi oynaklıklar gösterebiliyor. Bu nedenle birçok gelişmekte olan ülke merkez bankasının bu konuda kesin bir seviye belirtmekten ziyade daha çok niteliksel göstergeler üzerinden iletişim yaptığını görüyoruz.
Türkiye özelinde baktığımızda parasal duruşun makul olup olmadığı konusunda referans aldığımız temel değişkenlerden bir tanesi emsal ülkelerin reel faizi. Tabi buna bakarken göreli risk göstergelerini dikkate almak gerekiyor. Bir diğer kritik değişken yurt içi yerleşiklerin portföy tercihleri. Özellikle hanehalkının Türk lirası cinsi yatırım araçlarına olan ilgisini ve buradaki trendleri yakından takip ediyoruz. Ayrıca, kredilerin iç ve dış dengeyi bozmadan sağlıklı bir oranda büyümesi de makul reel oranı düşünürken dikkate aldığımız unsurlardan biri. Tabi bütün bunların ötesinde mevcut dönemde enflasyondaki düşüşün sürekliliğinin sağlanması da büyük önem taşıyor. Çünkü özellikle içinde bulunduğumuz konjonktürde dezenflasyon sürecinin devamlılığı ülke risk priminin gerilemesi, uzun vadeli faizlerin aşağı gelmesi ve ekonomideki toparlanmanın güç kazanması açısından kritik role sahip.
Önümüzdeki dönemde para politikası kararlarını şekillendirirken bütün bu unsurları bir arada değerlendiriyor olacağız. Güncel analiz ve projeksiyonlarımız, para politikasında kayda değer bir hareket alanı oluşabileceğine işaret etmekle birlikte temkinli bir duruş benimsediğimizi de belirtmek isterim. Kararlarımız büyük ölçüde açıklanacak verilere bağlı olacak. Enflasyon görünümünü etkileyen bütün faktörleri yakından izleyerek ana eğilimleri dikkate alan bir çerçeveyi esas alacağız. Nihai parasal duruş, enflasyondaki düşüşün kalıcılığına odaklanacak.
Önümüzdeki dönemde bir yandan enflasyondaki düşüşü sürekli kılacak bir parasal duruşu benimserken diğer yandan finansal istikrara katkı sağlamak amacıyla elimizdeki araçları gerektiğinde etkin bir şekilde kullanmaya devam edeceğiz.
Değerli Konuklar,
Konuşmama burada son verirken, başta Para Politikası Kurulu üyeleri ve Araştırma ve Para Politikası Genel Müdürlüğümüz çalışanları olmak üzere, Raporun hazırlanmasında emeği geçen tüm çalışma arkadaşlarıma ve katılımcılara teşekkürlerimi sunuyorum.