Güncelleme Tarihi:
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, "Eğer hava trafiğinde olumsuz bir hareketlenme olmazsa 15 milyon turist sayısını yakalarız diye düşünüyoruz. 11 milyar dolarlık bir geliri de geçeriz diye düşünüyorum" dedi.
NTV'de Funda Görey'in sorularını yanıtlayan Ersoy, "Tüm dünya genelini sardı salgın. Türkiye'de çok başarılı şekide salgınla mücadele sürdürüldü. Nisan sonrasında ertık normalleşme süreci başladı. 1 Haziran'dan itibaren turizm sektörü bir ivme kazanmaya başladı. Rusya, Ukrayna, İngiltere, Almanya gibi ülkelerle yoğun hava trafiği başladı. 2020 beklentimiz çok yüksekti ama maalesef 2019 verilerine göre ciddi bir düşüş olacak. Eğer hava trafiğinde olumsuz bir hareketlenme olmazsa 15 milyon turist sayısını yakalarız diye düşünüyoruz. 11 milyar dolarlık bir geliri de geçeriz diye düşünüyorum. Temmuz sonuyla 6 buçuk milyon turist sayısını yakaladık. Sezon geç başladı ama geç bitecek gibi görünüyor. 15 milyon hedefin 2,5 milyonu yurt dışında yerleşik Türk, gerisi yabancı ziyaretçi diye düşünüyoruz. Temmuz sonu itibariyle 6,5 milyon turist sayısını yakaladık, ağustos ayı çok daha iyi gidiyor. 2021 yılında çok daha iyi bir sezon geçireceğiz" dedi.
GÜVENLİ TURİZM SERTİFİKASI
"Ülke genelindeki insanlarda 'kendi ülkemde seyahat edeyim' diye bir algı oluştu. Uluslararası hava trafiği de kapalıydı tabi. Bunun da etkisi var. Biz bu endişeleri gidermek açısından bir sertifikasyon programını hayata geçirdik. Avrupa'ya da örnek teşkil etti. Biz bunu hazırlarken sektör temsilcileriyle, bilim kurulu ve sağlık bakanlığı ile birlikte çalıştık. Bu sertifikalı tesislerde çok az sorun yaşanıyor. Bunu sonrasında da devam etmek istiyoruz. Oda sayısını daha aşağı çekmek ve tedbirleri daha da arttırarak devam ettirmek istiyoruz. 4 bin 900 sertifikasyon verildi. Bunun yarısından fazlası konaklama. Şu anda muhtemelen yüzde 35-40'ına denk geliyordur sektörün. Bu kısa süreli bir salgın değil. Kriterlerimizi bununla birlikte yaşayacak hale getirmemiz lazım. Sertifikasyon konusunda ne hızlı olan Asya ülkeleri oldu. Çünkü çok sık yaşadılar salgınları. Onlar hazırlıklıydı. Biz de Türkiye olarak Avrupa'da öncü olduk.
"YAPILAN İŞLEM DOĞRU KULLANILAN EKİPMAN YANLIŞ"
"Galata Kulesi'nde bizimde hoş bulmadığımız bir fotoğrafla gündeme geldi. Ama tek bir kare ile yorumlamanın çok hakkaniyetsiz olduğunu belirtmek istiyorum. 1962'li yıllarda ilk kez ciddi bir restorasyon kararı alınıyor. Tabi o zamanki dönemin anlayışında beton ve betonarme kabul görmüş ama bugün kabul görüyor tabi. Vakıflar Genel Müdürlüğü iel birlikte bir restorasyon kararı alındıktan sonra Anıtlar Genel Kurulu'nun almış olduğu kararla, 'Buraya özgü olmayan yapının malzemenin ayrıştırılması, raspalanarak özgün malzemenin kalması' kararı veriliyor. Özellikle çatı kısmında özellikle o külah kısmı tamamen betonarma hale getirilmiş. Anıtlar Kurulu kararına istinaden çalışma başlıyor. Önce bir raspa yapılıyor sonradan yapılan eklentiler oradan çıkartılıyor. Çürütme ve tümleme dediğimiz bir terim var. Beton orijinal yapıyı çürütüyor. Duvarın belli bir kısmı gitmiş ve tümlerken inşaat demiri betonla yapılmış. Anıtlar Kurulu 'bunu al' diyor. Daha özgün malzeme ile onu tümlüyorsunuz. yapılan işlemlerde bu aslında. Yapılan işlem doğru kullanılan ekipman yanlış."