Şölen sürüyor

Güncelleme Tarihi:

Şölen sürüyor
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 06, 2016 23:45

Gaziantep’ten çıkıp 100’ün üzerinde ülkeye çikolata satan Şölen’in kadın patronu Elif Çoban, Uzakdoğu’da ve Amerika’da büyümeyi hedefliyor. Son 5 yılda 500 milyon lirayı bulan yatırım yapan, Gaziantep’e Avrupa’nın en büyük çikolata fabrikalarından birini kuran Elif Çoban, Türkiye’nin en güçlü 50 kadınından biri.

Haberin Devamı

ÇİKOLATA dünyasının kadın patronu Elif Çoban... Türkiye’nin en güçlü 50 kadınından biri. 7 çocuklu Gaziantepli bir ailenin 4’üncü çocuğu olarak dünyaya gelen Elif Çoban, ilkokuldan sonra okula gitmesinin beklenmediği bir ortamda kendi çabasıyla okula devam etti, hep okul birincisiydi. ODTÜ’yü de şeref madalyası alarak bitirdi. Aile şirketleri Şölen’de 2010’dan beri CEO. Şölen dünyada 100’den fazla ülkeye ihracat yapan bir şirket. ‘Candy Industry Top 100’ listesinde 48’inci sırada yer alan Şölen, Biscolata ve Ozmo markalarıyla dünyada da biliniyor. Gaziantep Vergi Rekortmenleri sıralamasında 3. sırada yer alan Şölen, İSO 500’de de 133. sırada. Şölen’in kadın patronu Elif Çoban kendini sürekli geliştiren, öğrenmeye meraklı, yapıcı, çalışkan bir kadın.

Haberin Devamı

Şölen 1989’da kuruldu. Aslında genç bir şirket. Biraz daha öncesine gitmek istiyorum. Siz Gaziantep’te nasıl bir ortamda büyüdünüz? “Kadın patron olacağım” gibi hayalleriniz var mıydı?

- Hep farklı bir çocuktum. Biz 7 kardeşiz. 5 erkek, 2 kız. Ben ailenin en asi çocuğuydum. Okulda hep başarılıydım. İlkokulda da ortaokulda da sınıf birincisiydim. Ama okumak o kadar kolay olmadı.

Engellerle mi karşılaştınız?

- O dönemde bizim çevremizde kızların çoğu ilkokuldan sonra okumazdı. Gerek görülmüyordu. Ben de ilkokulu bitirdiğimde devam edip etmeyeceğim konuşuldu. Ben okula devam etme konusunda çok istekliydim. Ailemi de ikna ettim. Annem çok çalışkan bir kadındır. O dönemde aile işimiz vardı. Bir market işletiyorduk, kozmetik ürünleri satıyordu ailem. Diğer kardeşlerim de işin içindeydi. Hatta her fırsatta çalışılırdı. Erkek kardeşlerim ticareti öğrensin diye onlara sokakta tatlı sattırırlardı, ben de onlara bekçilik ederdim. Hiçbir zaman ev işleriyle ilgilenen biri olmadım. Kız Lisesi’ne gidiyordum, her gün 10 kilometreden fazla yürüyerek okula giderdim. Sonra “yeter artık” dedim ve evimize yakın bir liseye girdim. O okulun başarısı düşüktü, daha önce üniversiteyi kazanan çok az öğrenci olmuştu. Çalışkandım, çevremdekileri de etkiledim ve o yıl bizim okuldan 10-15 öğrenci üniversiteyi kazandı.

Haberin Devamı

ODTÜ’yü bilinçli olarak mı tercih ettiniz?

- Hayır pek sayılmaz. Ailem savcı, hakim filan olmamı istemişti. Ama Ankara Hukuk’un puanı daha düşüktü. ODTÜ’de ekonomi okudum. Okula gidene kadar da eğitimin İngilizce olduğunu bilmiyordum. Hazırlık okudum. Başta zorlandım ama sonrasında ODTÜ’yü de şeref madalyası alarak bitirdim.

Şölen  nasıl kuruldu?

- Ben üniversitedeyken kuruldu. Ailemin iş yaptığı kişilerden biri “çikolata alanında boşluk var” deyince ailem araştırıyor, o sırada da kozmetik işi çok iyi gitmiyor ve ailem işini kapatan bir şirketin makinelerini alıp elinde ne var ne yoksa bu işe yatırarak çikolata işine girdi. İlk başta 50 tonluk bir üretim kapasitesi vardı. Şirket 1989 yılında kuruldu. O dönemde ben ODTÜ’de öğrenciydim.

AKADEMİSYEN OLACAKTIM

Okulu bitirir bitirmez döndünüz mü Gaziantep’e?

Hayır. Bilkent Üniversitesi kuruluyordu, oradan teklif geldi. Başarılı olduğum için akademisyenliği de düşünüyordum. Sonra vazgeçtim. İzmir’de Yaşar Holding’e girdim. Kızım İzmir’de doğdu. 3-4 yıl sonra Gaziantep’e ailemin yanına gittim. Aslında yine üniversiteye dönmeyi düşünüyordum. Oradayken şirkete gidip gelmeye başladım.

Bir faks buluyorsunuz  sanırım…

-Evet. Şirkete İngilizce bir faks gelmiş, bir yere bırakılmış. Lübnan’dan bir müşteri ürün soruyor. Kimse yanıtlamamış. Ben yanıtladım. Bir TIR’ın yarısı kadar ürün gönderdim. Ancak o ürünlerden şikayet geldi. Ambalajlarda sorun olmuştu. Neden konteyner kullanmıyoruz? Şikayetler neler diye bakarak işe girmiş oldum. İsmail ağabeyim, “gel bizimle çalış, daha önceki işinde ne alıyorsan ondan fazlasını vereyim” dedi. Ben o parayı denediğim ihracat işlerini başarana kadar almadım. O Lübnanlı müşteri bize bir fuar önerdi. O fuara kardeşimle gittik. 9 metrekarelik bir yerimiz vardı. “Kimse bizle ilgilenmez” diye düşünürken dolgulu gofretimiz çok beğenildi. Önümüzde kuyruk oldu. Karşımızda Malezyalı dev bir şirket vardı ve bizim distribütörümüz olmak istediler. Ben dünyanın her yerindeki fuarlara kendi başıma gitmeye başladım. 2001 krizi geldiğinde yumurtaları farklı sepetlere koyduğumuz için krizden etkilenmedik. O kadar çok fuara gidiyordum ki, bir ara Dış Ticaret Müsteşarlığı’ndan arayıp hangi fuarın daha verimli olduğunu bana soruyorlardı.

Haberin Devamı

TİBET’İN GENÇLİK PINARINDAN ETKİLENDİM

Her gün çikolata yer misiniz?

- Her gün olmasa bile gün aşırı yiyorum. İşimiz gereği tadım da çok yapıyoruz. Haftada en az 300-400 gr çikolata yiyorum.

Kendinize nasıl dikkat ediyorsunuz?

- Her şeyin beyinde olduğunu düşünüyorum. Dengeli bir hayatım var. Sağlıklı yemeye ama her şeyden yemeye de dikkat ediyorum. Son dönemde Tibet’in Gençlik Pınarı kitabından etkilendim.

KARİM RAŞİD’LE BÜYÜK ÇIKIŞ

Sizin Türkiye’de çıkışınız ünlü tasarımcı Karim Raşid’le yaptığınız işbirliğiyle oldu değil mi? 

- Öyle duyulduk. Aslında uzun süre Türkiye’de ürünlerimiz satılmadı. Tamamen yurtdışı odaklıydık. 2005-2006 yılına kadar hep ülke sayısı arttı. 2007-2008 yılında Türkiye’de de olmaya karar verdik ve bayram öncesi hazırlık yapıp Oktavia diye bir çikolata çıkardık. Çok iyi bir çıkış oldu. Karim Raşid bize ilk etapta Eternety adlı çikolatayı tasarladı. O üst segment bir üründü, çok beğenildi. Ancak biz daha sonra kendisine “ulaşılabilir lüks” bir ürün çıkarmak istediğimizi söyledik. Ve Milango doğdu. Çok güzel bir ürün oldu. Latin Amerika seyahatimde Milango dansı dikkatimi çekmişti, danstan esinlenerek çikolatamızın adını koyduk. Bizim işimizde lezzet, tasarım, marka stratejisi çok önemli.  

Haberin Devamı

Niye çok uzun süre Türkiye’de ürünleriniz olmadı? 

Türkiye’de farklı markalar var. Bizim alt yapıya, özellikle de ülke coğrafyasına geniş olarak yayılmak için yatırıma ihtiyacımız vardı ve maliyetler yüksekti. Market raflarında olmak için fiyatları düşürmek gerekecekti. Orta ve aşağı segmentte çok ürün var Türkiye’de. Türkiye operasyonu üzerine çok çalıştık. Çok özel ürünler çıkardık. Hala Türkiye bizim için karlı bir operasyon değil. Yurtdışındaki operasyonlarımızın gücüyle Türkiye’de büyüyoruz.

DIŞARIDAN CEO ALMAK YERİNE BENİ SEÇTİLER

Siz yıllarca ihracattan sorumluydunuz. Diğer erkek kardeşleriniz de farklı sorumluluklar alıyor şirkette. Nasıl oldu da sizi Ceo seçtiler? - Şirket büyüyordu. Daha iyi kadrolara ihtiyaç duyuluyordu. Biz aramızda konuştuk, danışmanlık aldık. Kardeşler olarak görevleri bölüşmüştük. Biz “dışarıdan CEO alalım” dedik önce, aile şirketlerinin kurumsallaşma süreçlerini de inceledik. Hepimizin büyük emeği var şirkette, çocuğumuz gibi görüyoruz. Dışarıdan kurumsal biri geldiğinde dünyanın en iyi adamı da olsa çocuğu başkasına emanet etmek zor dedik. Aramızdan biri tepe yönetici olsun, diğerleri icradan çekilip yönetim kuruluna girsin kararı verdik.  Bunun sonucunda profesyoneller geldi yönetime, kardeşlerim yönetim kuruluna girdi, ben de CEO oldum. 

Haberin Devamı

HEDEFİMİZ İLK 20’YE GİRMEK

Yenilikçi ürünler çıkardınız, dikkat çekici reklam kampanyaları yaptınız. Hedeflerinizde neler var? 

Candy Industry Top 100’de ilk 20’ye girmeyi ve önümüzdeki 5 yılda bir bölgesel marka çıkarmayı hedefliyoruz. 

Bazı markalarınız önde koşuyor, yeni ürünler de olacak mı?

Biscolata ve Ozmo tanınmış marka statüsü aldı. Ozmo çocuklara yönelik bir ürün. Doğallık ve katkısızlık özellikleriyle çok başarılı oldu. Biz o ürünü çocukların çok daha ilgisini çekecek hale getirebilirdik ama bunu tercih etmedik. Boyalı, çok şekerli bir ürün de yapabilirdik. Yeni ürünler üzerine çalışmalar hep var. Biz çok farklı ülkelerde ürünlerimizi satıyoruz. Bu yüzden ortak damak tadını yakalamak bizim için çok önemli. En çok sütlü çikolatalı ürünler seviliyor hala. 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!