CNN Türk'ün sorularını yanıtlayan Mehmet Şimşek, “Daha sonraki aşamalarda olabilecek riskli durumlar karşısında, bu programın bize yardımcı olmasını isteriz. Bu programın ciddi bir tahrifat yaratacak süreç yaratmasını istemiyoruz” diye konuştu.
Dünyada yaşanan krizde henüz sonuna gelinmediğine, ilk aşamada gelişmiş ülkelerde finansal boyutta likidite sorunu olarak ortaya çıkan krizin artık reel ekonomiye dönük yayıldığına, ülkelerin palyatif çözümler yerine daha sistematik ve daha koordineli çabalar içine girdiğine işaret eden Şimşek, şöyle devam etti:
“Şunu kabul etmek lazım; bu yüzyılın en büyük
kredi balonlarından birisi sönüyor. Bunun getireceği bilanço etkileri, hane halkı üzerinde ve gerek şirketler ve ülkeler ölçeğinde hissediliyor ve hissedilmeye devam edecek. Amerikan hane halkında, evlerinin değeri 4 trilyon
dolar düştü. Borsadaki servetlerinin değeri 8 trilyon
dolar düştü. Yani 12 trilyon dolarlık bir değer kaybı var. Biz, küresel krizinde hem tüneldeki karanlığı, aynı zamanda tünelin ucundaki ışığı da görüyoruz. Biz, hiçbir zaman (bağışığız) demedik. Ancak gerek bankacılık sektörünün sağlamlığı gerek diğer faktörler nedeniyle, geçmişe oranla ve başlangıçta bizden daha iyi görünen ülkelere oranla çok daha iyi durumdayız. İzlanda, Macaristan, Ukrayna ve Pakistan, Romanya ve Bulgaristan'ın durumu ortada. 6 ay önce Türkiye ekonomisini söz konusu ülkelerin gerisinde gösterenlerin ne kadar haksız oldukları ortada. Bu küresel bir kriz, bize de geliyor.”
“(IMF KONUSUNDA) BİRÇOK İNSAN EZBERCİ KONUŞUYOR”“Mayıs'ta IMF programı bittiğinde, o tarihte yeniden bir program yapılması durumunda daha iyi olup olmayacağı” yönündeki bir soru üzerine Şimşek, şöyle konuştu:
“IMF, program biter bitmez Türkiye ile çok uzun süre devam edecek 2 tane standby anlaşmasını kredi kullanmanın getirdiği muazzam bir sorumlulukla, (program sonu değerlendirme ve analiz başlıkları altında çalışma yapmak istediklerini, bu çalışmaların bitişinin ağustos ayını bulabileceğini, söz konusu çalışmalar bitirilmeden hiçbir şekilde IMF Yönetim Kurulu'na yeni çalışmanın götürülemeyeceğini) söyledi. Biz de (siz çalışmalarınızı yapın biz de yeni döneme ilişkin vizyonumuz ortaya koyalım) dedik. Ve takvimde en ufak bir sapma yok. Ağustos ayı sonunda program sonu bitirildi, değerlendirme ve analizleri yayınlandı. Biz de kendilerine, (Türkiye şu parametrelerle yoluna devam etmek istiyor) şeklinde teknik çerçeve sunduk. Onlar da bize geri geldiler ve bu çerçevenin içinde neler olması gerektiği konusunu bize sundular.
Birçok insan bu konuyu değerlendirirken gerçekten ezberci konuşuyor. O zaman, Türkiye'de kamu sektöründe bir IMF kaynağına ihtiyacımız olmadığı konusunda aşağı yukarı bir genel kanı vardı. Ama bir çıpa olarak. Bir sigorta olarak bir IMF programının olması gerektiği konusunda da birtakım yaklaşımlar vardı. O yaklaşımlara da biz destekçi olarak katıldık.”
“PROGRAMIN ESNEKLİK TANIMASI” VE “YEREL SEÇİMLERLE BAĞLANTISI”Şu anda dünyanın ciddi bir resesyon riskiyle karşı karşıya bulunduğunu, bu ortamda Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı en büyük riskin, kısa dönemde “kredi krizinin yansımaları ve bunun büyümeye, bankalara, reel sektöre etkisi”, uzun dönemde ise “küresel rekabet gücünün olmaması” olduğuna işaret eden Şimşek, “Ben bu ortamda bir çıpanın, iyi bir programın olması gerektiğine inanan bir insanım. Ama bunu yaparken bu zor dönemde bize esneklik tanıyacak, harcama anlamında söylemiyorum, gerektiğinde özel sektörün desteklenmesi, gerektiğinde Türkiye'nin bir manevra alanının olması, o sigortanın kapsamı çok önemli. Diyaloğumuz yapıcı ve G-20 zirvesinde de devam edecek. Geldiğimiz noktada çerçeve konusunda henüz bir birliktelik yok” dedi.
Türkiye'nin uzun vadeli sorunlarını ve onların çözüm yollarını iyi bildiklerini, onların çözümü için adımlar attıklarını anlatan Şimşek, “Bizim için özel sektörün, bankacılık sektörünün sağlığı, hane halkının durumu çok önemlidir. Bunlar mahalli seçimlere bağlanıyor. Değil, daha önceki mahalli seçimlere biz IMF ile girdik. Felsefe olarak öyle bir takıntımız yok. Ama biz programın içeriği konusunda, daha sonraki aşamalarda olabilecek riskli durumlar karşısında, bu programın bize yardımcı olmasını isteriz. Bu programın ciddi bir tahrifat yaratacak süreç yaratmasını istemiyoruz” diye konuştu.
MEVDUATA GARANTİNİN ARTIRILMASIMevduata garanti yetkisinin bakanlar kuruluna devriyle ilgili yasa önergesi hakkında soruyu da yanıtlayan Şimşek, Türk bankacılık sektörünün geçmişte krizleri derinleştiren bir nitelikteyken, şimdi çok güçlü durumda bulunduğunu söyledi.
“Ancak çevredeki birçok ülkenin kriz nedeniyle aldığı kimi kararların aleyhte olabileceğini” belirten Şimşek, “Böyle bir gelişme olursa, geniş bir yetkiyi Bakanlar Kurulu'na devrediyoruz. Çünkü çok hızlı bir şekilde hareket etme imkanı sağlayacak. Buna başka türlü de bakmamak lazım” dedi.
Bunun aynı zamanda “yurtdışındaki Türkler'in varolan kaynaklarını çekmeye yönelik bir yasa” olduğunu ve bu bu konuda esneklik sağlayacak hükümlerin de yasaya konduğunu anlatan Şimşek, “Eylül ayı sonu itibariyle Türk bankacılık sisteminin sermaye yapısı güçlü. Problemli kredi oranı son derece düşük. Özel sektör şirketleri kar açıklıyor. Aşama aşama gerekli tedbirleri alıyoruz. Önceden aldıklarımız var, alma ihtiyacı duymadıklarımız var. Gerektiğinde hızlı karar almak için de şu anda aldığımız tedbirler var. Yasaya o çerçevede bakmak lazım” diye konuştu.
“MALİ KURAL” İÇİN ÇALIŞTAY DÜZENLENECEKÇıkarılması öngörülen “mali kural” ile ilgili soru üzerine, “mali kuralı oluşturmak ve deneyimlerinden yararlanmak üzere” bu konuda deneyimli ülkelerin ve IMF'nin de katılacağı bir çalıştay düzenleneceğini, çalıştay sonunda Türkiye'nin politik, ekonomik ve genel dinamiklerine uygun genel bir düzenleme yapılacağını açıklayan Şimşek, şunları kaydetti:
“Mali kural şu; siz orta vadeli bir mali çerçeve açıklıyorsunuz. Orta vadede bütçe açığı, faiz, özelleştirme şu olacak, bunların sonunda borcun milli gelire oranı şu olacak, diyorsunuz. Mayıs ayında 4 yıllık orta vadeli program hazırlandı. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde, zamanla, ne yaparsanız yapın bazı soru işaretleri kalıyor, acaba gerçekleştirebilirler mi diye.
Bunu aşmanın birkaç yolu var. Oturup ciddi IMF programı yaparsınız, o program çerçevesinde yeni programlar yaparsınız ikna etmeye çalışırsınız. Bir de son 5-6 yıldır söylediklerinizin önemli bir kısmını yaptıysanız, yeni bir program açıkladıysanız, o programın kredibilitesini güçlendirmek için, geleceğe ilişkin soru işaretlerini gidermek için geleceğe ilişkin bağlayıcı mali kural getirirsiniz, yasal düzenleme yaparsınız. Avro'yu para birimi olarak kullanan 15 ülde bu kural var. Türkiye'de mali kural, muhtemelen bizim açıkladığımız orta vadeli programın gerçekleştirilmesine, kredibilitesine yönelik bir takım sınırlandırmalar, düzenlemeler içerecek.
Diyelim ki 2009'da küresel kriz var, bundan saptınız, ne tür önlemler alınarak eski patikaya dönülecek. Mali kural, o çerçevede değerlendirilmeli.”
YURTDIŞINDAN GELECEK PARAŞimşek, yurtdışından çekilmesi öngörülen paranın miktarıyla ilgili bir soru üzerine, “Dünya merkez bankalarının Merkez Bankası'nın hesaplarına göre Türk vatandaşlarının üzerine kayıtlı mevduat miktarının yaklaşık 30 milyar dolar” olduğunu, şirketler veya başka mekanizmalarda olan paranın bu hesaba dahil edilmediğini söyledi.
“Şu anda kafalarında paranın miktarıyla ilgili bir rakam olmadığını” ifade eden Şimşek, “Sadece belli bir dönemde vatandaşımız Türkiye'ye güvenip parasını burada değerlendirmek isterse, bu anlamda Türk bankacılık sektörünü, özel sektörünü ferahlatıp bir miktar gelir elde etmek isterse, ondan memnuniyet duyarız. Ona ilişkin bir yasal düzenleme” dedi.
KÖRFEZ ÜLKELERİNİN YATIRIMCILARINA YÖNELİK YENİ ENSTRÜMANKörfez ülkelerinin yatırımcı tercihlerine uygun birtakım enstrümanların geliştirilmesine yönelik kimi yasal düzenlemelerin yakında meclise geleceğini de açıklayan Şimşek, gerçek yatırımcının uzun vadeli olarak yoğunlaştığına işaret ederek, şöyle konuştu:
“Bir ülkenin demografik dinamikleri, uzun vadede değişmez. Bu kriz, bizim için, reform yapmak için bir fırsat ve yapacağız. 2009, hem AB çerçevesinde hem de mikro düzeyde bazı sorunların çözümünde çok ciddi reform çalışmalarına sahne olur diye bekliyorum. Bize düşen, Türkiye'nin uzun vadeli görünümünü cazip kılmaya devam etmek. Ondan sonra dönüp dolaşıp bakacaklar, bu ülkelerin uzun ve orta vadeli dinamiklerinin değişmediğini görecekler. Ondan sonra Türkiye, bu işten hızlı bir şekilde çıkar.”
Şimşek, konuşmasının sonunda, IMF heyetinin program sonrası gözden geçirme amacıyla geldiğini vurgularken, “Bizim diyaloğumuz devam ediyor. Yapıcı bir şekilde yaklaşıyoruz ama eninde sonunda eğer bir program olacaksa, bahsettiğimiz çizgilerle uyumlu olması lazım” dedi.