Güncelleme Tarihi:
Bakan Şimşek, New York'taki temaslarının ardından Türkevi'nde basın toplantısı düzenledi. Londra ve New York'ta uluslararası yatırımcılarla görüştüğünü söyleyen Şimşek, geçen Salı günü Londra'da 200 yatırımcının katıldığı konferansa konuşmacı olarak iştirak ettiğini, ayrıca bazı yatırımcı gruplarla toplantılarda bulunduğunu bildirdi.
New York'ta da 1,5 gün boyunca benzer toplantılara katıldığını söyleyen Bakan Şimşek, New York'taki toplantılara da 140 yatırımcının katıldığını kaydetti.
“Türkiye'ye olan ilgi ve güven son derece yüksek, zaten Türkiye'ye olan fon akışı bunu çok açık bir şekilde gösteriyor” diye konuşan Şimşek, toplantılarda gündeme getirilen konuların geçmişe göre pek fazla makro ekonomik ve siyasi görünüme ilişkin olmadığını, bu konularda pek fazla soru gelmediğini vurguladı.
“GELİNEN NOKTA MEVCUT KREDİ NOTUMUZUN ÇOK DAHA ÖTESİNDE”
Şimşek, soruların daha çok, “Türkiye'nin kredi notu ne zaman artacak, kredi notu anlamıyla Türkiye yatırım yapılabilir ülke kategorisine ne zaman gelecek” konusunda olduğunu belirterek, “Zaten piyasalar BBB veya neredeyse A- notunu bile bazı kategorilerde fiyatlamış durumdalar. Türkiye'nin CDS kredilerine, Eurobond kredilerine baktığınız zaman; hakikaten gelinen nokta mevcut kredi notumuzun çok daha ötesinde” dedi.
Kendisine sorulan sorular arasında, “AB bu kadar sıkıntıdayken, Avrupa'ya ilginiz hala devam ediyor mu?” sorusunun da yer aldığını kaydeden Şimşek, AB'ye sadece ekonomik bir birliktelik, bir kulübe üyelik olarak bakmadıklarını, AB'nin Türkiye için “hukukun üstünlüğü, demokratik standartların yükseltilmesi, temel hak ve özgürlüklerin en geniş anlamda uygulanması çerçevesinde bir referans noktası” olduğunu anlattığını belirtti.
Şimşek, şöyle devam etti:
“Avrupa Birliği süreci yavaş da olsa, bizim için önemli bir süreçtir. Ama yatırımcılar için önemli olan bir faslın açılıp açılmaması değil, Türkiye'nin bütün fasıllarda ilerleme sağlıyor olmasıdır. Zaten Avrupa Komisyonu raporuna da bakıldığı zaman, aşağı yukarı Türkiye bütün fasıllarda çok güzel bir ilerleme sağlamıştır, bunu toplantıda anlattık. Ama fasılların açılıp açılmaması hususu tamamen Avrupa'nın mevcut siyasi durumuyla ilişkilidir.”
“KREDİ NOTUNUN ARTIP ARTMAMASI SEMBOLİK BİR HALE GELMİŞ DURUMDA”
“Türkiye'nin kredi notunun artıp artmaması tamamen sembolik bir hale gelmiş durumda, çünkü Türkiye'nin yurtdışı veya yurtiçi varlıklarının fiyatlanması zaten kredi notunda, yatırım yapılabilir ülke eşiğinin çok üstünde” diye konuşan Şimşek, Merkez Bankasının para politikası uygulaması konusunda da kendisine epey soru geldiğini, Türkiye'nin bu konudaki yaklaşımını yatırımcılara anlattığını kaydetti.
“Dünya ekonomisinin daha önce haritası çizilmemiş, ders kitaplarında fazla yeri olmayan bir süreçten geçtiğini” anlatan Şimşek, ABD Merkez Bankasının özel sektör tahvillerini satın alarak para bastığı, Avrupa'da birçok ülkede çok önemli sıkıntıların yaşandığı bir dönemden geçildiğini söyledi.
Şimşek, şöyle konuştu:
“Makro ekonomik temelleri çok sağlam olduğu, siyasi istikrarı çok güçlü bir şekilde devam ettiği, reformları sürdürdüğü için Türkiye'ye karşı inanılmaz
bir ilgi var. O ilginin bir gereği olarak faizler daha önce hiç görülmemiş seviyelere çekildi. Merkez Bankasının borçlanma faizi yüzde 1,5'e indi. Merkez Bankasının politika faizi yüzde 6,25. Dolayısıyla hiç böyle bir dönem yaşanmamış. Böyle bir dönemde biz de Türkiye ekonomisini daha korunaklı yapmak için, cari açığı daha makul düzeylerde tutmak için gerekli politika çerçevesini belirleyerek uyguluyoruz.”
Kendisine temel risklere ilişkin de sorular yöneltiğini anlatan Şimşek, Türkiye için petrol fiyatlarının artmasının olumsuz bir gelişme olduğunu, bu artışın, Türkiye'nin dış ticaret açığının, cari açığın artması ve enflasyonun nispeten yüksek seyretmesi anlamına geldiğini söyledi. Dış ticaret açığının artmasının Türkiye'de büyümeyi de aşağı çeken bir gelişme olduğunu belirten Şimşek, “(Türkiye'de) dış faktörleri bir kenara bırakırsak çok önemli bir risk yok, toplantılarda da gündeme getirilmedi” dedi.
“TÜRKİYE MUAZZAM BİR BAŞARI HİKAYESİ”
Enflasyon oranıyla ilgili olarak da Şimşek, Türkiye'nin geçen yıl enflasyon oranının yüzde 6,4 olduğunu, Merkez Bankasının hedefinin ise yüzde 6,5 olduğunu hatırlatarak, “Hedeflerimizi tutturduk. Enflasyonda son 40 yılın en düşük düzeyine düştük. Türkiye nereden bakarsanız bakın muazzam bir başarı hikayesi, hangi değişkene bakarsanız bakın. Cari açıkta ise, bunda dünya enerji fiyatlarındaki artışın önemli bir ölçüde bir yansıması var. Türkiye Batı'ya göre, Avro bölgesine göre çok hızlı büyüyor. Avro bölgesinde büyüme yüzde 2 civarındaysa Türkiye'ye ilişkin tahminler yüzde 8 civarında. Biz Avro bölgesinin 4 katı hızıyla büyüyoruz. Biz Avrupa ile Batı'nın en gelişmiş ülkeleriyle her konuda aramızdaki arayı inanılmaz hızlı bir şekilde kapatıyoruz” dedi.
AB'deki sıkıntıların Türkiye'ye yansımalarının olup olmayacağıyla ilgili de soruların yöneltiğini belirten Şimşek, özellikle Portekiz, İrlanda, Yunanistan ve İspanya'nın kamu borç stokunun sürdürülebilmesine ilişkin kaygılardan kaynaklanan problemlerinin bulunduğunu ama Türkiye'nin bu ülkelerle gerek turizm, gerek doğrudan yabancı yatırım, gerek ihracat anlamında ilişkisinin, genel çerçeveden bakıldığında, yüzde 5'in ötesine geçmediğini vurguladı. Şimşek, Türkiye'nin bu ülkelerle yaptığı ihracatın toplam ihracatının yüzde 5'inin altında olduğunu, diğer alanlarda da durumun aynı olduğunu, yüzde 5'in üstüne çıkmadığını ifade etti.
“KATILIMCILARIN HEPSİ İMRENDİKLERİNİ İFADE ETTİLER”
Bakan Şimşek, “Bu kadar yatırımcının bu kadar kısa süreli bir konferansta gerek Türk firmalarına, gerekse tabii ki bizim ziyaretimize ilgisi aslında Türkiye'ye olan ilgidir, bu Türkiye'ye olan güveni gösteriyor. Katılımcıların hepsi Türkiye'nin bu dönemde ortaya koyduğu performansa imrendiklerini ifade ettiler. Biz de tabii bu başarıyı devam ettirmek için, bu kazanımları uzun vadeli bir şekilde korumak için doğru politikaları uygulamaya devam ediyoruz” dedi.
New York ve Londra'da Türkiye'de doğrudan yatırımı düşünen bazı uluslararası yatırımcılarla da görüştüğünü söyleyen Şimşek, şunları söyledi:
“Ben inanıyorum ki 2011 yılından itibaren Türkiye'ye doğrudan yatırım girişinde de önemli bir artış olacaktır, çünkü Türkiye'nin geleceği çok parlak, uzun vadeli makro ekonomik görünümü oldukça iyi, Türkiye'nin büyüme potansiyeli yüksek, Türkiye'nin muazzam bir dinamizmi var, Türkiye önümüzdeki 10-15 yıllık bir süreçte dünya ekonomisinde giderek daha fazla pay alacak, giderek daha fazla gündem yaratacak bir ülke. Türkiye'nin başarısının hem siyasi hem uluslararası açıdan da aynı. Türkiye bugün çok farklı bir noktada. Bu anlamda rahat bir konumda. Bu sağlıklı ve sağlam politika yapısını devam ettirmek için ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceğiz.”
Londra ve New York'ta hangi uluslararası yatırımcılarla görüştüğünün sorulması üzerine Şimşek, “Aşağı yukarı ABD ve İngiltere'deki global yatırımcıların önemli bir kısmı o verdiğimiz konferanslara geldi. Kimi düşünüyorsanız gelmiştir. Toplamda 340 dolayında yatırımcı geldi” dedi.
Cari açığın enerji sektöründen mi kaynaklandığının ve bunun nasıl giderileceğinin sorulması üzerine Şimşek, bu sorunun önemli ölçüde enerjiden kaynaklandığını belirterek, Türkiye'nin petrol kuyularının neredeyse yok denecek kadar az olduğunu, doğalgazın yüzde 99'unu ithal ettiğini, elektrik üretiminin önemli bir kısmının doğalgaza ya da ithal kömüre dayalı olduğunu anlattı.
Türkiye'nin çok hızlı büyüdüğünü, enerji ihtiyacının da büyüdüğünü ifade eden Şimşek, “Şu son 8-9 yıla bakın, AK Parti hükümetleri döneminde, enerjiyi bir tarafa bırakın, o yılların çoğunda bizim cari fazlamız vardır. Aslında Türkiye'nin temel göstergeleri iyidir ama enerji, dışa bağımlılık yapısal bir durumdur. Bir günde aşılacak bir sorun değil” dedi.
Türkiye'nin nükleer enerji seçeneğini harekete geçirdiğini, ancak nükleer santrallerin yapımına bugün başlansa belki 2017-2018'de devreye girebileceklerini, bunun uzun vadeli bir konu olduğunu söyleyen Şimşek, AK Partinin ilk iktidara geldiğinde Devlet Su İşlerinin (DSİ) çekmecelerinde 1400, 1500 civarında hidroelektrik santral projesinin bulunduğunu söyledi.
Şimşek, şunları kaydetti:
“O projeler kamu kaynaklarıyla gerçekleştirilmeye kalkışılsaydı bu 100 yılı aşacaktı. O projelerin hemen hemen tamamını özel sektöre su kullanım hakkı karşılığında devrettik. 'Siz alın bir an önce memleketin suyunu elektriğe dönüştürün, Türkiye'nin enerjide dışa bağımlılığını azaltın, kullandığınız su karşılığında da bize ücret ödeyin, elektriği üretin, ülkemiz kazansın' dedik. Bunu yaptık. Şu anda gerek bizim dönemde inşa edilen, gerekse inşa aşamasında olan, özel sektör eliyle yapılacak olan bu türden hidro elektrik projelerini veya santrallerin kapasitesini dikkate alırsanız, Cumhuriyet tarihimizde yapılanın neredeyse en az bir katına yakın bir hareketlilik var.”
Benzer şekilde rüzgar enerjisinde Türkiye'nin Avrupa'da 34. sıradan, 13. sıraya yerleştiğini vurgulayan Şimşek, “Ben çok inanıyorum, 3-5 yıla kalmaz ilk 3'e gireceğiz” dedi. Jeotermal enerjide de Türkiye'nin büyük bir potansiyelinin olduğunu, termal kaynakları kullanacaklarını söyleyen Şimşek, güneş enerjisinin ise hala çok pratik olmadığını ama ona rağmen Türkiye'nin güneş haritasını çıkaran belli başlı ülkelerden biri olduğunu anlattı.
“SADECE GEÇEN SENE 760 BİN ARABA SATILDI, CUMHURİYET TARİHİNDE REKOR KIRILDI”
Şimşek, şöyle konuştu:
“Biz Türkiye'nin suyunu, güneşini, rüzgarını, mümkün olduğunca şu anda enerjiye dönüştürmeye çalışıyoruz ama Türkiye hızlı büyüyen bir ülke, enerjiye ihtiyacı artan bir ülke. Sadece geçen sene 760 bin tane araba satıldı. Cumhuriyet tarihinde rekor kırıldı. Sadece Aralık 2010'da satılan taşıt sayısı 150 bin civarındaydı. Bu rakam 2001 yılının tamamında satılan araba miktarından daha fazla. Bu aslında Türkiye'nin ne kadar hızlı büyüdüğünü, ne kadar geliştiğini ve aynı zamanda da enerji ihtiyacının da hızla artığını gösteriyor.”
Enerji dışında Türkiye'nin çok büyük bir yatırım hamlesi içinde olduğunun da altını çizen Bakan Şimşek, “Türkiye'de özel sektör yatırımları çok hızlı bir şekilde artıyor. İthalata bakın. İthalatın en hızlı artan kalemi yatırım malları kalemidir. Bu gelecekte daha çok ihracat, daha fazla üretim demek” dedi.
Şimşek “Türkiye çok hızlı büyüyor, temel pazarımız AB, biz AB'nin neredeyse 4 katı civarında bir hızla büyüyoruz, dolayısıyla bu çok hızlı koştuğumuzu, daha fazla enerjiye ihtiyacımız olduğunu ama aynı zamanda daha fazla ithalat yaptığımızı gösterir. Cari açık konusu uzun vadede kontrol altına alınabilecek bir sorundur, biz memleketin hiç çözülemeyecek gibi görünen birçok sorunlarını çözdük” diye konuştu. Enflasyonun 40 yıl boyunca çift haneli olduğunu, faizlerin çift haneli olduğunu hatırlatan Şimşek, AK Parti iktidarının bu problemleri çözdüğünü, cari açığında da çözüleceğini ama bunun için uzun vadeye ihtiyaç olduğunu belirtti.
Araştırma ve geliştirmeye yatırım yaptıklarını ama bunun ticari ürünlere dönüşmesinin zaman alacağını belirten Şimşek, Türkiye'de AR-GE harcamalarının milli gelire oran olarak ikiye katlandığını, 8 AB ülkesini geride bıraktıklarını vurgulayarak hedefin 2023 yılında şu an Avrupa'nın düzeyi olan yüzde 2'yi aşıp yüzde 3'ler civarında AR-GE harcaması yapmak olduğunu söyledi.
Şimşek, “AR-GE'ye yatırım yapıyoruz, çünkü Türkiye'nin katma değer zincirinde ürettiği malların yükselmesi lazım. Bilgi yoğun, teknoloji yoğun ve kar marjı yüksek ürünler üretmemiz lazım” dedi. Vatandaşların eğitimine de yatırım yaptıklarını anlatan Şimşek, Milli Eğitim Bakanlığına verilen bütçenin 2002 yılında 7,5 milyar lira olduğunu, bunun içinde YURTKUR'un da olduğunu, bugün ise YURTKUR hariç 34 milyar liradan fazla para verdiklerini söyledi. Üniversitelere verilen paranın ise 2,5 milyar lira olduğunu, şimdi ise bu rakamın 12 milyar liraya çıktığını anlatan Şimşek, reel anlamda çok ciddi bir artışın yaşandığını belirtti.
“VERGİLERİ CİDDİ BİR ŞEKİLDE AŞAĞIYA ÇEKTİK”
Bakan Şimşek, şunları söyledi:
“Bizim önceliklerimiz belli. AR-GE'ye, eğitime, insanımıza, altyapımıza yatırım yapıyoruz ki Türkiye rekabet edebilsin. Vergileri de düşürdük. Kurumlar vergisi yüzde 33'tü, yüzde 20'ye çektik, gelir vergisi yüzde 45'ti, biz yüzde 35'e çektik. İstihdam üzerindeki vergi yükü, işverenin verdiği prim brüt ücreti yüzde 19,5'tan yüzde 14,5'a indirdik. AK Parti döneminde biz vergileri ciddi bir şekilde, hemen hemen bütün kategorilerde aşağıya çektik ve Türkiye'yi daha rekabetçi bir konuma getirdik.
Bütün bunlara baktığınız zaman enerjide, AR-GE'de, eğitimde, altyapıda yaptıklarımızın hepsinin amacı Türkiye'nin rekabet gücünü artırmak, Türkiye'yi dünyayla çok daha iyi bir şekilde rekabet edecek konuma getirmek. Cari açık açısından sihirli bir formül yok, çalışacaksınız. O şekilde başaracağız inşallah.”
Merkez Bankasının faizleri yüzde 6,25'e indirmesinin, kendisinin Londra ve New York'taki görüşmeleriyle bir ilgisinin olup olmadığının sorulması üzerine, Bakan Şimşek, “Yok canım ne alakası var. Merkez Bankası bağımsız. Merkez Bankamızın tamamen bağımsız bir para kurulu var. Onlar karar veriyorlar. Hükümetin verdiği bir karar değildir. Hükümetle hiçbir ilgisi yoktur. Para politikası onların görevi. Onların görevi enflasyonu kontrol altında tutmak. Enflasyon görünümü iyileştiği için Merkez Bankamız zaten gereken açıklamayı yaptı. Olaya o çerçevede bakmak lazım” dedi.
“PARA POLİTİKASINI STANDART, KLİŞELEŞMİŞ BİR ŞEKİLDE YÜRÜTMÜYORUZ”
“Merkez Bankasının faizleri düşürmesinin Avrupa'nın en hızlı büyüyen ülkesinde aşırı ısınmaya neden olabileceği” yönünde Financial Times'ta bir yorum yazısı çıktığının belirtilmesi üzerine, Bakan Şimşek, “Biz para politikasını standart, klişeleşmiş bir çerçevede yürütmüyoruz” dedi.
Şimşek, şöyle devam etti:
“Diyelim ki ekonomi çok hızlı gidiyor, yani ekonomide bir ısınma riski var, normalde faizler yükseltilir, yani iç talebi yavaşlatmak için standart tarife göre faizleri yükseltirsiniz, biz faizleri indiriyoruz. Merkez Bankasının yaptığı aslında para politikasını gevşetmiyor, aslında tam aksine para politikasını sıkılaştırıyor. Kısa vadeli faizi aşağıya çekiyor, mümkün olduğunca dışarıdan fazla para gelmesin, yani sıcak parayı sınırlamaya yönelik bir adım. Ama aynı zamanda Merkez Bankası karşılık oranlarını artırıyor. Yani bankaların kredi olarak verebileceği imkanları sınırlıyor. Ekonominin bu kadar hızlı büyümesinin arkasında, kredilerdeki artış var. Kredileri sınırlama yönünde Merkez Bankası adım atıyor, ama nasıl atıyor? Faizleri yükselterek değil, çünkü faizleri yükseltirseniz buralarda (ABD'de) çok düşük olduğu için bize daha fazla kaynak gelir, daha fazla ısınır kaygısıyla farklı bir reçete uyguluyor. Biz de Maliye Bakanlığı olarak bunu destekliyoruz. Tüketici kredilerindeki Kaynak Kullanımını Destekleme Fonunu yüzde 10'dan yüzde 15'e çıkardık. Yani tüketici kredilerindeki artışı yavaşlatmak için biz onu artırdık. Dolayısıyla tabii ki standart gözlükle bakılırsa sanki Merkez Bankası öyle bir yaklaşım içindeymiş gibi bir görüntü veriyor, ama değil. Biz standart bir riskle karşı karşıya değiliz, geleneksel bir yapıyla karşı karşıya değiliz, buradakiler para basıyorlar, biz de ona göre farklı tedbir alıyoruz.”
“SEÇİMLERE İLİŞKİN, ÜÇTE İKİ SAĞLANABİLİR Mİ ŞEKLİNDE SORULAR GELDİ”
Uluslararası yatırımcılarla görüşmelerinde Türkiye'deki politik yaşama ve seçimlere ilişkin soru alıp almadığının sorulması üzerine ise, “Herhalde çok rahat olmaları lazım, o konuda fazla soru gelmedi. Sadece bir iki noktada, acaba üçte iki çoğunluk sağlanabilir mi şeklinde falan sorular geldi, yani seçimlere ilişkin bir kaygı anlamında değil” dedi. Şimşek, aynı konudaki bir soru üzerine, yatırımcıların AK Parti'nin yeniden iktidara gelmesini zaten temel bir varsayım olarak aldıklarını düşündüğünü belirtti.
Bakan Şimşek yurtdışında okuyan öğrencilere burs vermeyi düşünüp düşünmediklerinin sorulması üzerine ise, Türkiye'de master ve doktora yapanlara çok ciddi burs verildiğini, zaten yurtdışında okumaya gitmek isteyenlerin de sınava girerek devlet bursu alabildiklerini, kendisinin de bu şekilde öğrenciyken burs aldığını söyledi.
Türkiye'nin çok hızlı geliştiğini ve 156 üniversite olduğunu belirten Şimşek, bunun 80'inin AK Parti döneminde açıldığını sözlerine ekledi.
Bakan Şimşek, daha sonra gazetecilerin isteği üzerine eşi Esra Şimşek ile birlikte gazetecilerle birlikte fotoğraf çektirdi.