Güncelleme Tarihi:
KREDİ derecelendirme kuruluşu Moody’s’in önceki gece Obama-Erdoğan görüşmesini takiben Türkiye’nin kredi notunu ‘Ba1’den ‘Baa3’e yükselterek yatırım yapılabilir seviyeye çıkarmasının yansımaları sürüyor. Hürriyet’in ‘Müthiş zamanlama’ başlığı ile duyurduğu not artırımının Türkiye’nin son dönemde yürüttüğü lobi faaliyetleri sonucunda siyasi nedenlerle geldiği yorumları ağırlık kazanırken, bir yandan da gözler Standard&Poor’s’a çevrildi. Dün not artışına ilişkin siyaset, iç ve finans çevrlerinden yapılan değerlendirmelerde, artık sıranın S&P’ye geldiği yönündeki açıklamalar dikkat çekti.
LOBİ FAALİYETLERİ
Kamuoyu önündeki açıklamalarda, “Moody’s’in kararı yerinde ancak gecikmiş bir karardır. En kısa sürede aynı şekilde S&P’den de yatırım yapılabilir seviye notu vermesini bekledikleri” yönünde şekillenirken, kulislerde Moody’s’in kararının ABD baskısıyla geldiği yorumları yapıldı. Türkiye, not konusunda son 1-2 yıldır yürüttüğü lobi faaliyetlerinde, kredi ajanslarının notlarını siyasi kararlarla verdiğini gündeme getiriyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan sürekli olarak ‘Bunlar notumuzu istemeyerek yükseltiyor’ mesajının altını çizerken, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da, not konusunda artık kredi ajanslarından gelen heyetlerle kendisinin görüşmediğini açıklamıştı. Babacan’ın bu açıklaması Türkiye’nin not konusunu farklı platformlarda gündeme getirdiği şeklinde yorumlanmıştı.
HAZİNE KASTEN BEKLETTİ
Moody’s’in kararının siyasi olduğuna ilişkin kapalı kapılar ardında gündeme getirilen idda ise, aslında Moody’s’in Türkiye’nin notunu bir hafta önce artırmak istediği ve bu konudaki değerlendirmesini de Hazine’ye gönderdiği şeklinde. Bu iddiaya göre, Moody’s’in gönderdiği değerlendirme notuna ilişkin Hazine geri bildirim vermekte bilerek gecikti. Böylece Moody’s’in not artışı açıklaması Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD ziyaretine denk getirilmiş oldu. Çünkü Moody’s’den Erdoğan ABD’de iken böylesi bir açıklama gelmesi, Türkiye’nin dünya kamuoyuna, “Bu kredi kuruluşları bizim notumuzu isteyerek artırmıyorlar. Biz bu şekilde siyasi baskı oluşturarak hakkımız olan bu notu almak durumunda kalıyoruz” mesajını vermiş oldu. Uzmanlar bu durumun Moody’s’e zarar veren ancak Türkiye’ye de itibar kazandıran bir durum olduğu yorumunu yapıyorlar.
S&P’nin notu önemli değil
UZMANLAR S&P’den gelecek yatırım yapılabilir seviye notunun artık eskisi kadar önemi olmadığını belirtiyor. Yatırım yapılabilir seviye için ilk iki notun önemli olduğu, uluslararası piyasalara karar verirken bunun yettiği kaydediliyor. Bundan sonraki süreçte asıl önemli ve zor olanın ise, Türkiye’nin yatırım yapılabilir seviye notunu bir basamak daha yukarıya çekebilmesi ve burada kalıcı olması.
6 ay içinde bekleniyor
PİYASALARDA daha şimdiden S&P’nin de Türkiye’nin notunu artırması yönünde bir beklenti oluştu. Kuruluşun 6 ay içinde Türkiye’nin notunu artıracağı öngörüsünde bulunan piyasa uzmanları buna gerekçe olarak şunları kaydetti: “Öncelikli olarak üç büyük rating kuruluşu birbirinden çok fazla kopmak istemez. Bu durumda Fitch ve Moody’s’in gerisinde kalan S&P’den de yatırım yapılabilir notunun gelmesi muhtemel. Ayrıca S&P son açıklamasında özellikle ekonomik iyileşme ve çözüm sürecine ilişkin gelişmelere bağlı olarak Türkiye’nin notunu 1 yıl içinde yeniden değerlendireceğini açıklamıştı. Bu da 6 ay sonrasına denk geliyor.” benzer bir beklenti Fitch’in 5 Kasım 2012’deki not artışından sonra Moody’s için oluştu ve kuruluş 6 ay içinde beklentiye uygun olarak Türkiye’nin notunu artırdı.
Not artışı bir nevi ateşten gömlek
EKONOMİK araştırmalar ‘yatırım yapılabilir’ seviyede kredi notuna sahip ülkelerin ekonomilerinde kısa vadede bazı bozulmalar yaşansa da orta ve uzun vadede olumlu ekonomik kazanımlar elde edildiğini gösteriyor. Merkez Bankası’nın geçen eylül ayında reski websitesinde yayınladığı ‘Kredi Notunun ‘Yatırım Yapılabilir’ Seviyeye Yükseltilmesi Öncesi ve Sonrasındaki Trendler’ (Investment Level: Trends Before and After the Upgrade) başlıklı araştırmasına göre not artışının yan etkileri şöyle:
· Portföy yatırımları ve kredi kanallarıyla yabancı sermayeye ulaşım imkanı artıyor ancak doğrudan yabancı yatırımlarında belirgin bir değişim olmuyor.
· Not artışı sonrası yurt dışından borçlanma maliyeti düşerken, borçlanmanın vadesinde anlamlı bir değişim kaydedilmiyor.
· Kur, not artışından önce değer kazanma eğilimine girerken, bu eğilimin not artışı sonrasında da devam etmesi dikkat çekiyor.
· Yurt dışı finansmana ulaşımın kolaylaşmasıyla, not artırımı öncesinde düşüş eğiliminde olan toplam dış borç, not artırımı sonrasında tekrar artıyor. Cari dengede ise bozulma gözlenmeye başlıyor.
· Yurt dışı kredi imkanının artması yurt içi kredi piyasalarına da yansımakta, özel sektöre açılan krediler ivmelenirken kredi faizleri düşüyor.
· Not artışı sonrası mutlak büyüme hızı not artışı öncesi seviyelerin üzerinde gerçekleşirken, göreli büyüme performanslarında istatistiksel olarak anlamlı bir değişim yaşanmıyor.