Güncelleme Tarihi:
GÜNLÜK hayatımızda bir mağazaya girip, bir bluz veya ceket beğenip aldığımızda, kaçımız evde bekleyen diğer bluzlarımız veya ceketlerimizin akıbetini düşünüyoruz? Gerçek şu ki çoğumuz, artık giymediğimiz eski giysilerimizi çöpe atıyoruz. Greenpeace’in internet sitesinde yer alan bir yazıya göre, her yıl dünyada 80 milyar parça kıyafet üretiliyor. Öte yandan kullanılan giysilerin yüzde 85’i çöpe gidiyor veya yakılıyor. Yalnızca ABD’de her yıl çöpe giden giysi miktarı 12 milyon ton, Avrupa’da ise 3 milyon ton. Ve moda sektörü, petrolden sonra bugün dünyayı en çok kirleten ikinci sektör konumunda. Diğer bazı rakamlara göre, her yıl 2 milyar kot pantolon üretiliyor ve her birinin üretimi için ortalama 7 bin litre su harcanıyor. Bir tişört için bu rakam 2 bin 700 litre, yani ortalama bir kişinin 900 günde içtiği suya eşdeğer... Bireysel olarak ne yapabiliriz? Bir şeyi alırken iki kere düşünüp, giysilerimizi daha uzun süre kullanabilir, arkadaşlarımızla kıyafet değiş tokuşu yapabilir, giymediklerimizi çöpe atmak yerine birine verebilir veya bağışlayabiliriz. Ama moda sektörünün de bu tablo karşısında yapabilecekleri var. Son yıllarda öne çıkan döngüsel ekonomi (circular economy) kavramı bu anlamda umut vadediyor. Döngüsel ekonominin nasıl bir fark yaratabileceğini moda sektörünün büyük oyuncularından H&M’in davetlisi olarak gittiğimiz Stockholm’de H&M Sürdürülebilir İş Uzmanı Cecilia Brännsten’den dinledik.
DOĞAL YAŞAMDA ÇÖP YOK
Yeşilist platformundaki bir yazıda, döngüsel ekonomi için “Doğal yaşamda ‘çöp’ diye bir kavramın olmadığı bir döngüsel sistem vardır. Bir türün atığı, diğer bir türün besini olur, enerji buradan üretilir ve varlıklar büyür, gelişir ve yeniden döngünün içerisine girerek yoluna farklı bir yerden devam eder. İnsanlık medeniyetinin kaynak kullanımı ise daha doğrusal sistem; kaynak çıkarıyor, üretiyor ve sonra atıyoruz... Ürünleri yeniden düşünüp yeniden tasarlarsak, güvenli ve doğada çözünebilir ürünler tekrardan doğaya kaynak olarak geri dönmesi sağlanabilir” ifadeleri kullanılmış. Yani bir nevi geri dönüşüm ekonomisi de denebilir. Brännsten, H&M’in yüzde 100 döngüsel ekonomi modeline geçmeyi hedeflediğini belirterek, “2050 yılında dünyada 9 milyar insan olması bekleniyor. 2030’a kadar dünyada 3 milyar daha fazla orta sınıf tüketicisi olacak. Dünya üzerindeki kaynaklara yönelik baskı da artacak. Çözüm geleneksel lineer ekonomiden, döngüsel ekonomiye geçiş. Hem ürünlerin ve ambalajların yeniden tasarlanması, hem de ürünlerin yeniden kullanılma sokulması sağlanabilir. Bizim hedefimiz yalnızca geri dönüşümlü veya diğer sürdürülebilir kaynaklı malzemeleri kullanmak. Anlayışımızı şu üç madde ile özetleyebilirim: 1) Modanın çöpe gitmesine izin verme, 2) Mümkün olan en uzun süre kullanılmasını sağla (örneğin ikinci el), 3) Yeni ürünlere geri dönüştür.”
42 BİN TON ÜRÜN TOPLANDI
Bunun güzel örneklerinden biri ise Close The Loop (Döngüyü Kapat) kampanyası. H&M, dünya çapında yürüttüğü kampanya ile eski kıyafetleri, “dönüştürüp, geri kazandırmak üzere” geri alıyor. Karşılığında hediye çeki veriyor. H&M tarafından toplanan tonlarca kullanılmayan tekstil ürünü, özel işleme tesislerine götürülerek sınıflandırılıyor. İyi durumdaki ürünler ikinci el kullanıma sokuluyor, kullanılmayacak kadar yıpranmış olanlar başka tekstil ürünleri olarak yeniden hayat buluyor, hatta yalıtım veya dolgu malzemesi olarak kullanılabiliyor. Brännsten’in verdiği rakamlara göre, ürün toplama girişiminin başladığı zamandan bu yana dünya çapında 42 bin tondan fazla ürün toplanmış. Bu da 210 milyon tişörte karşılık geliyor. Türkiye’de ise bu süre zarfında 247 ton ürün toplanılmış. Hedef 2020’ye kadar her yıl 25 bin ton ürün toplamak. H&M’in buradaki çözüm ortağı ise I:Collect (I:CO).
KIYAFET DAĞI
ALMANYA’nın Wolfen kasabasında I:CO’nun kıyafetleri ayrıştırma tesisini gezdik. I:CO, H&M, Adidas, Levi’s gibi giyim firmalarından yeniden kullanıma sokmak veya dönüştürmek için kıyafetleri topluyor. En büyük iş ortağı ise H&M. İki firma arasındaki işbirliği 2013 yılında başlamış. Firma temsilcileri, geçtiğimiz yıl 19 bin ton giysi topladıklarını anlatırken, yine nüfus artışına dikkat çekiyor ve “2050’de 9 milyarı aşkın insan olacak. Tüm bu insanların giysileri olacak ama yiyecek ihtiyacı da olacak. Bugün pamuk yetişen bazı alanların belki gıda yetiştirmek için kullanılması gerekecek. Giysilerin çöpe gitmesini engellemek için burada kıyafetleri ayrıştırıyoruz. 350 kritere göre sınıflandırıyoruz. Yüzde 55’ini yeniden kullanıma sokuyoruz, yüzde 45’i ise geri dönüşüme gidiyor” diyor. İyi durumdaki ürünler ikinci el mağazalarına gönderilirken, kullanılmayacak kadar yıpranmış olanlar başka tekstil ürünleri olarak yeniden hayat buluyor. İkinci el kıyafetler Afrika, Doğu Avrupa ve Orta Doğu’nun başı çektiği çeşitli bölgelere gönderiliyor. Yeniden kullanıma sokulan giysilerin yüzde 10’unun çok iyi durumda olduğunu öğreniyoruz, öyle ki çoğunun etiketi bile hala duruyor. Tesis, sıfır atık ilkesiyle çalışıyor. Yani gelen her şey faydalı hale getirilmeye çalışılıyor, hatta ortaya çıkan tozlar bile filtrelendirilerek yeni malzemelere dönüştürülüyor. Fabrikadaki görüntüler insanı düşündüren cinsten. Dağlarca kıyafet ve onları ayırmak için çalışan işçiler... Geri dönüşüm sektöründe de yeni teknolojilerle ileride daha hızlı ve etkin çözümler olabileceği belirtiliyor.