Güncelleme Tarihi:
SAMSUN’un Canik İlçesi’nde 2012 yılı Temmuz ayında meydana gelen ve 13 kişinin hayatını kaybettiği sel felaketiyle ilgili açılan soruşturma tamamlandı. Cumhuriyet Başsavcılığı selde sorumlu olduklarını iddiasıyla aralarında belediye başkanlarının da bulunduğu 12 kişi hakkında takipsizlik kararı verdi.
Samsun’un Canik İlçesi’nde 3 Temmuz 2012 gecesi meydana gelen selde 13 kişi hayatını kaybetti. Olayın ardından Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı selde sorumlu olduklarını iddiasıyla Büyükşehir Belediyesi Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz ve Canik İlçe Belediye Başkanı Osman Genç’in de aralarında bulunduğu belediye görevleri ile DSİ 7’nci Bölge Müdürlüğü görevlileri hakkında soruşturma izni istedi. Samsun Valiliği, DSİ 7’ci Bölge Müdürlüğü’ndeki görevlililer için, İçişleri Bakanlığı da belediye görevlileri için soruşturma izni verdi.
Ancak, İçişleri Bakanlığı tarafından haklarında soruşturma izni verilenler, Danıştay 1’nci Daire Başkanlığı’na kendilerinin olayda sorumlu olmadıklarını belirterek, itirazda bulundu. Yapılan incelemede sonucunda Danıştay, itirazı eksik inceleme yapıldığı gerekçesiyle kabul ederek, İçişleri Bakanlığı’ndan bu kişiler hakkında tekrar inceleme yapılmasını istedi.
Soruşturma izni verilmeyen aralarında DSİ ve belediye görevlilerinin bulunduğu 6 kişi için Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı Danıştay’a itirazda bulundu. Soruşturma izni verilenler de Danıştay’a ikinci kez itiraz ederek haklarında soruşturma izni verilmemesini talep etti.
İHMAL YOK; DOĞAL FELÂKET BU'
Danıştay 1’nci Dairesi yapılan itirazları redetti. Bunun üzerine bilirkişi raporlarını dikkate alan savcılık soruşturma ile ilgili kararını verdi. Bilirkişi raporlarına göre, meydana gelen sel felaketinin ihmalden değil, doğal afet olduğu, meteorolojik açıdan afet olarak değerlendirilebileceğine kanaat getirilmesi üzerine Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma ile ilgili takipsizlik kararı verdi.
Sel felaketinde ölen 13 kişiden 5’i TOKİ konutlarındaki bodrum katlarında hayatlarını kaybetmişti. Bunun üzerine Büyükşehir Belediyesi de bodrum katlarına oturma izni uygulamasını kaldırmıştı.
"100 milyon lira civarında sel olaylarıyla ilgili yatırım yaptık. Bu yapılan yatırımlar içerisinde 5 büyük sel kapanı yaptık. DSİ 2 tane tersip bendi yaptı. Hem DSİ’nin hem de büyükşehir belediyesi olarak bizim ve belli kurumların belli yerlerde çalışmaları devam ediyor. Bir çok yerde çalışmalar yapıldı, yapılmaya devam ediyor. Derelerin ıslahı ile ilgili çalışmalarımız sürüyor. Önemli olan suların en iyi şekilde akışının denize kadar ulaştırmamız gerekiyor. Çalışmalarımız bitmiş değil, şehir yaşıyor. Dere yataklarına ve buna benzer yerlerde sel riski taşılayan yapılaşmalarla ilgili gerek imar planlarında gerekse yağmur sularının dezarjı konularındaki çalışmalarımız sürüyor. Gerekli tedbirleri alıyoruz. Bu tedbirlerin hepsi bu tür olayların yaşanmaması için."
'AİLELER AİHM'E GİDEBİLİR'
Takipsizlik kararı ile ilgili Hurriyet.com.tr'ye konuşan Av. Gülşen Orman Çakar "Söz konusu olayda selde yaşamını yitiren kişilerin aileleri tarafından; Takipsizlik kararına karşı Ağır Ceza Mahkemesinde itiraz etme hakları vardır. Eğer bu itirazları "red" kararı ile sonuçlanırsa ki yüksek ihtimal reddedilecektir, o zaman iç hukuk yolları tükenmiş olacağından Aileler tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gidilebilir. Çünkü sel felaketinde ölenlerin yaşam hakları AİHM sözleşmesinin 2. maddesi gereği yaşam hakkının kutsallığı gereği koruma altına alınmıştır. Ayrıca Toki tarafından önce bodrum katında oturma izni verilip, sel felaketinden sonra oturma izinlerinin iptal edilmesi Toki'nin riskleri bilmesine karşı insan yaşamanını korumaya yönelik önlemler almadığını da göstermektedir" dedi.