Güncelleme Tarihi:
Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş'ye ait Portföy B; Malatya, Erzincan, Elazığ ve Elbistan şeker fabrikaları ile Portföy C; Kastamonu, Kırşehir, Turhal, Yozgat, Çorum ve Çarşamba şeker fabrikalarına ilişkin geçen yıl yapılan ve yaklaşık 1 milyar dolarlık teklif verilen özelleştirmeler, 9 Ekim’de alınan kararla iptal edildi. Başbakan Erdoğan’ın başkanlığını yaptığı Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun, 1 milyar dolar gelir getirecek bir özelleştirmeden vazgeçmesi, “Başbakan çiftçinin ve işçinin sesini duydu, bir kerelik gelir için ülke ekonomisinin bel kemiği olan bir sektörde yanlışa izin vermeyecek” yorumlarına neden olmuştu.
Ne tesadüf ki; 9 Ekim’de alınan ÖYK kararına karşın 9 Ekim’de Resmi Gazetede yayımlanan Orta Vadeli Program’da hükümet, şeker özelleştirmesinden vazgeçmediğini ilan etmiş oldu. 2013-2015 yıllarını kapsayan OVP’nin “KİT’ler ve Özelleştirme” başlığı altında, “Kamu, elektrik dağıtımı ve şeker üretimi alanlarından tamamen çekilecek; elektrik üretimi, şehir içi doğal gaz dağıtımı, telekomünikasyon, liman, otoyol ve köprü işletmeciliğindeki kamu payı ise azaltılacaktır” deniyordu.
YENİ METODLA YENİ İHALE
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) yetkilileri, 9 Ekim’de alınan ÖYK kararının özelleştirmeden vazgeçildiği anlamına gelmediğini vurgularken, ‘ancak yeni bir model üzerinde çalışacağız’ dediler. Bu modelde kamu oyundan gelen hassasiyetlerin dikkate alınacağını belirten bir yetkiliye, “İhale şartnamesini mi değiştireceksiniz? Mevcut şartların fabrikaların kapanması anlamına geldiği eleştirileri yapılıyordu. Ayrıca fabrikaların gayrı menkulleri dikkate alındığında, ihalede oluşan fiyatın çok düşük kaldığı vurgulanıyordu. Yeni modeliniz bunları mı içerecek” sorusunu yönelttik.
Yetkili, gayrı menkullerle ilgili eleştirileri dikkate aldıklarını belirtirken, fabrikaların en az 5 yıl süreyle üretimlerine devam etmelerini sağlayacak şartların zaten mevcut şartnamede de olduğunu söyledi. Şeker fabrikaları özelleştirmesinde temel amaçlarının maliyetleri aşağı çekerek, halkın ‘ucuz’ şeker yemesini sağlamak olduğunu belirtti.
“BAŞBAKANIN ÇEKİNCELERİ VAR”
Şeker Fabrikaları özelleştirmesine karşı yıllardır mücadele eden Şeker-İş Sendikası Başkanı İsa Gök, ise 9 Ekim tarihli ÖYK kararının ‘sıradan’ bir karar olmadığını, tam 1 milyar dolar kasaya girecekken ihalenin bizzat Başbakan tarafından iptalinin önemli olduğunu söyledi. Gök, “Başbakanın bu kararı fabrikaların özelleştirilmesinde siyaseten bazı çekincelerin olduğunu gösteriyor” dedi.
AMERİKA’DA BİLE ÇİFTÇİDE
Dünyanın en liberal ülkesi ABD’de bile şeker fabrikalarının özel kişi veya şirketlerde değil, pancar çiftçisinin olduğuna dikkat çeken Gök, Polonya’nın geçen yıl çıkardığı bir yasayla fabrikaları 7 yıl içinde üreticilere ve çalışanlara devretme kararı aldığını vurguladı.
Özelleştirme İdaresi’nin dünyadaki bu gelişmeleri görmezden geldiğini, siyasileri de yanlış bilgilendirdiğini savunan Gök, Türkiye’nin yanlış özelleştirmeyle sadece bugününü değil geleceğini de kaybedeceğini söyledi. Gök, şeker fabrikalarında 12 bin 400 işçinin çalıştığını, ancak aileleriyle birlikte 10 milyon çiftçinin bu sektörden ekmek yediğini anlattı. Sektörün, doğrudan ve dolaylı olarak ekonomiye yıllık katkısının 3 milyar dolar olduğunu anımsatan Gök, “Bunları özelleştirirken ekonomik değerini, katma değerini, terör ve göçü dikkate almıyorlar. Bu fabrikalar kapanırsa Doğu ve Güneydoğu ne olacak. Misyonunu tamamlamışsa, tamam kapatalım. O bölgelerde özellikle tarıma özel teşvikler verilirken, siz nasıl olur da bu fabrikaları kapatırsınız” diye sordu.
ÇİFTÇİ VE İŞÇİYE DEVREDİLSİN
Şeker-İş Başkanı Gök, fabrikaların 2004 yılından beri, Hazine’den bir kuruş katkı almadığını belirtirken, bu başarının nişasta bazlı şeker kotalarının her yıl artırılmasına rağmen gösterildiğini vurguladı.
Halkın sağlığı için de sosyo-ekonomik dengeler için de şeker fabrikalarının mutlaka işçi ve çiftçilere devredilmesi gerektiğinin altını çizdi.
TÜRKİYE’YE İHANET EDİYORLAR
Gök, “AB ülkelerinde kişi başına düşen nişasta bazlı şeker tüketimi 1.5 kg. iken, Türkiye’de kişi başı 6 kg’a çıktı. Şeker Kurulu’nun önerileriyle NBŞ kotaları her yıl artıyor. Bunlar Türkiye’ye ihanet ediyor. Hem yargı kararlarına, hem de Başbakanlık Denetleme Kurulu’nun raporlarına rağmen, her yıl kotaların artırılmasını istiyorlar. Ama biz bunu AİHM’e götürdük. Oradan çıkacak kararı bekliyoruz” dedi. Gök, Şubat ayında şekerle ilgili tüm gerçeklerin ortaya konulacağı bir Şeker Kurultayı yapacaklarını da sözlerine ekledi.
1 MİLYAR DOLARLIK SATIŞ
Özelleştirme İdaresi geçen yıl yaptığı ihalede B ve C grubunda yer alan toplam 10 fabrika için toplam 922 milyon dolarlık teklif gelmişti. C grubu ihalesini AKCAN Gıda 656 milyon dolarlık teklifiyle kazanırken, B grubu ihalesi 266 milyon dolarla Limak-Kolin ortaklığında kalmıştı.
Ancak daha önceki ihaleler Danıştay tarafından iptal edilince Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, 2011 yılı ihale şartnamesinde fabrikalarda üretimin devamı için ‘ilave’ şartlar getirmişti. Buna göre ihale şartnamesine fabrikaların özelleştirildikten sonrası için 5 yıl üretim şartı getirilmişti. Ancak bu şartın, fabrika bazında değil de portföy bazında getirilmesi itirazlara neden olmuştu. Örneğin AKCAN grubunun C grubundaki 6 fabrikadan 1’inde 5 yıl süreyle üretim yapması durumunda, diğer 5 fabrikayı kapatabileceği ileri sürülmüştü.
ARSA DEĞERİNİ BİLE BULMADI
Bu iki gruptaki özelleştirmeye ilişkin bir diğer eleştiri ise fabrikaların arsa değerleriydi. Öyle ki Özelleştirme İdaresi’nin kendi yaptırdığı ‘değer tespit raporlarına’ rağmen ihale fiyatının, arazi değerini bile içermediği iddia ediliyordu.
B portföyünde yer alan Malatya Şeker fabrikasının sadece arsasına 540 milyon lira değer biçilirken, Kolin- Limak ortaklığının Malatya ile birlikte 4 fabrikayı 266 milyon dolara alması kamuoyunun dikkatinden kaçmamış, Şeker-İş sendikası ve pancar üreticileri başta olmak üzere fabrikaların bulunduğu il yöneticileri ve siyasiler her fırsatta konuyu gündemde tutmuştu.