Satıldık değişmedik, kriz bizi gerçekten teğet geçti

Güncelleme Tarihi:

Satıldık değişmedik, kriz bizi gerçekten teğet geçti
Oluşturulma Tarihi: Mart 29, 2010 00:00

Sabancı Ailesi’nin ilk sanayi tesisi Bossa, Akkardan’a 2008 ortasında satılmadan önce de satıldıktan sonra da genel müdürlük koltuğunda oturan Can Piyale, “Bossa’nın Akkardan’a satılmasından sonra çok önemli bir değişiklik yaşamadık. Yeni patronumuz Sabancı’dan kalan başarılı çizginin devamını istedi. Kriz bizi gerçekten teğet geçti” dedi.

57 yıl önce Hacı Ömer Sabancı tarafından Adana’da kurulan ve Sabancı Holding’in ilk göz ağrılarından Bossa’nın yüzde 50.12’sini Ağustos 2008’de 76.4 milyon dolara satın alan Akkardan satın almıştı. Firmanın sahibi Faruk Ebubekir, hiçbir kompleks yapmadan Bossa’daki Sabancı mirasını aynen korumuş. Adana’daki fabrikanın bahçesinde Hacı Ömer Sabancı’nın heykeli de fabrikaların çeşitli bölümlerinde Sabancı Ailesi fertlerin olduğu fotoğraflar da yerlerini koruyor. Her yıl en az 5-10 milyon dolar yenileme yatırımı yapan Bossa, Adana’da istihdamda 1’inci, ciroda 4’üncü, vergide 2-3’üncü sırada. Denim ve jean’de bütün mahareti sergileyen yıkama bölümünü de 1 milyon Euro’luk bir yatırımla geliştiriyorlar. Beyaz yakalı, mavi yakalı personelin bir kısmı İtalya’da iki aylık eğitimlere katılıyor. TÜBİTAK’la Ar-Ge merkezi de kuran Bossa’yı, “Çok teknolojik çalışmalar yapıyoruz. Adana’da sakin sakin üretim yapan bir firma değiliz; bir teknoloji üssüyüz” sözleriyle anlatan Genel Müdür Can Piyale sorularımızı yanıtladı.

2009’da yüzde 14 geriledi

Epey çalkantılı bir dönemden geçiyor tekstil. Siz nasıl bir yılı geride bıraktınız?
- 2009 yılında, 2008’e kıyasla ciroda yüzde 14, metrede yüzde 16 gerileme yaşadık. Sektörün Türkiye’deki ortalama gerilemesinin altındayız. Biz daha çok iç piyasadan kaybettik. 2008 cirosu 285 milyon TL iken, 2009 246 milyon TL oldu. Çok büyük bir gerileme olmadı. Güvendikleri tedarikçilere yöneldi müşteriler. Türkiye’de işleri yüzde 50 düşen de var yüzde 10 da. Demek ki biz yüzde 10’luk kesime üretim yapıyoruz.

Daha az gerilemeyi nasıl başardınız?
- İşimizi iyi yapıyoruz demek ki. Satış ekibimiz, müşteriler gözündeki yerimiz, ürün kalitemiz... Düşen bir işte müşteri bizi tercih ediyorsa demek ki biz iyi şeyler yapıyoruz. Son 5 yılda 125 milyon dolarlık yatırım yaptık. Böyle bir yatırımı kaç firma yaptı? Rakipleri incelemem; iyiymiş, kötüymüş... Biz kendi işimize bakıyoruz.

Dalgalı suda yön bulduk

Neler yaptınız peki?

- Artık ana markalara kumaşçı ve yıkamacı beraber gidiyor sunuma. Eşsiz, benzersiz yıkamalar yapılıyor gizlilik içinde. İnovasyon çok fazla. Müşterinin hayalin ötesinde öneriler götürüyoruz. İstanbul’da 2001’de ofis açtık. İtalya, İspanya, Fransa, Hollanda ev kiraladık. Dört arkadaşımız yurtdışında yaşıyor. Eskiden Almanya’da da vardı. İngiltere ve ABD’de ajanımız var. Acentelerle değil kendi ofislerimizle çalışıyoruz. Sorun çıkınca herkes merkeze çekilirken bizim elemanlarımız müşterinin yanında bulunuyor. Yurtdışında İtalya’da danışmanlar var. Sular dalgalanınca kimse nereye gideceğini bilemezken bizim bir yönümüz vardı, danışmanların yardımıyla yenilikler sunduk.

Kriz bizi teğet geçti

Yeni patronunuz Akkardan. Neler değişti? Çalışan sayınız değişti mi? Özellikle krizde?
- Yönetim kurulu üyeleri haricinde hiçbir şey değişmedi. Genel müdürlük koltuğunda 6 yıldır oturuyorum. Sabancı’da 30 yıl çalışmıştım. 30’uncu yılımı kutladım ertesi gün satıldık. Bizi alan tekstilci değil yatırımcı. Bossa’yı kendi yürüdüğü çizgide korumak istediler. 59 yıllık başarılı bir şirket. Gerekli sistemler, organizasyon kurulmuş. Alıp devam ettirdiler. 2 bin 400 kişi çalışıyor şu anda. 317’si beyaz yakalı. Daha önce 2 bin 500’dü. Bir ara 2 bin 200’e kadar inmiştik; tekrar çıktık. O konjonktüreldi. Krizde bahane edecek bir şey olmadı. Kriz bizi teğet geçti gerçekten.

İşe giderken eskiden gördüğüm fabrikalar yok diye üzülüyorum

Türkiye’de tekstil sektörünün geleceği de çok tartışılıyor. Bu sektörde ısrar etmeyelim diyenlere cevabınız?
- Bana tekstil sormayın; tarafım ben. 27 yıldır tekstilin içindeyim. Oğlumdan, karımdan fazla tekstili gördüm. Adana’da bir biz ayakta kaldık. Sabah işe gelirken yolda gördüğüm tekstil devleri bir bir yok oldu. Buna çok üzülüyorum. Tekstilden vazgeçemeyiz. Hammaddemiz, pamuk, insan gücü var. 70 milyon nüfus var, üstelik bu sürekli artıyor. O halde üretim de olmalı. Emek yoğun sektörler Türkiye için önemli. Avrupa’da tekstil kalmadı. İtalya, Yunanistan insanları çalıştıramıyor. Türkiye onların bir alternatifi. Avrupa’nın bu kadar yakınında tekstil üssü olmak çok önemli. Bu imkanı kaçırmamalıyız. İtalya da üreteciydi; çıktı ama tasarım, katma değer yapıyor, nüfus geriliyor.

Krizde cesur renk giyilmez

Krizde renk tercihlerinde bir değişim gözlüyor musunuz?

- 2009’da cesur renk yoktu. Krizde cesur renk olmuyor. Dışarıda kriz devam edince renk cesareti gelmeyecek. Kendi etrafında dönecek renkler.

Kuzey Afrika’ya kumaş satışı 10 katına çıktı

Çevre ülkelere giden Türk yatırımları da oldu. Sizin ihracatınıza da bu yansıdı mı?

- Kuzey Afrika ülkelerine satışımız katlandı. Avrupalılar bir anda üretimini oraya kaydırdı. Mısır’a 2008’de 200 bin metre kumaş sattık, 2009’da 2 milyon metre. Fas da 10’a katladı. Türkiye’de kapanan, iflas eden müşterilerimiz 2007-2008’de oldu ama 2009’da olmadı. İhracatımızın yüzde 70’i Avrupa, yüzde 20’si ABD.

Verilen teşvikleri hissettiniz mi?
- Sattığımız mal açısından hissetmedik. Teşvikle canlanma olmadı. Bizim müşterilerimizden Mısır’da fabrika açanlar oldu. Türkiye’de açmadılar ama Mısır’a gittiler teşvike.

Son dakikacılar Türkiye’ye döndü, bunun nasibini yedik

Krizde son dakikacılar siparişlerini Türkiye’ye kaydırdı. Size yansımaları neler?

- Eskiden siparişlerle yıl kapanıyordu. Artık 6 aylık program vermiyorlar. Şimdi maksimim 4 haftalık sipariş alabiliyoruz. Son dakikacı oldular. Bizim bugün yaşamamızın sebebi de bu. Krizde bunun nasibini yedik. İlk başta yüzde 30 düşüşler vardı. Milletin elinde stoklar bitince yeniden siparişe döndüler. Dünyada birkaç ay panik ve kaos hali vardı. Sonra geçti. Stoklar bitince yakın coğrafyada siparişe yöneldiler. Türkiye’ye de yansıdı bu.

Çin’de denimi ‘lacivert ırk’ insanlar üretiyor

Çin’i bir rakip olarak nasıl görüyorsunuz?

- Çin’i gidip bizzat yerinde inceledim. Çin’de denim sektöründe çalışanların halini görünce Türkiye’deki şartlara şapka çıkarıyor insan. Çin’de indigo (lacivert renkte) çalışan adamlar gördüm. Lacivert ırk olmuşlar. Oradakilerin haline dayanamadık. Sendika yok. Çocuk işçiler...

Tüketici düşük belde ısrarlı skinny jean’in ötesine geçtik

CAN Piyale gelecek yılların denim trendlerini şöyle anlattı:
Skinny jean’in ötesine geçen powerstrech dediğimiz, 2 kattan daha fazla esnek kumaşlar yaptık. Çorap gibi giyiyorsunuz. İnce ve seksi gösteriyor. Şimdi erkek pantolonları bile strech.
Yüksek bele geçilemedi bir türlü. Firmalar yüksek bele geçmek için çok uğraştı. Tüketici direnç gösteriyor. Düşük beli tüketici sevdi ve vazgeçmiyor.
Organik ürünlere ilgi çok. Geri dönüşümlü ürünlere ilgili de artıyor.
Moda diye bir şey yok artık. Geniş-dar paça her türlü alternatif oluyor. Her müşteri başka bir şey alıyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!