Güncelleme Tarihi:
Benli, sağlıkta, referans alınan kriterlerde uygulanan değişikliklerin, tıbbi malzemelerin fiyat standardizasyonundaki belirsizliklerin, sigorta şirketlerini, düzenlenen poliçeler açısından öngörülemeyecek maliyetlerle karşı karşıya bıraktığını kaydetti.
Şirketlerin özel sağlık sigortasına ilişkin hizmet alım sözleşmelerinde Türk Tabipleri Birliği (TTB) tarafından yayımlanan referans tabloyu dikkate aldıklarını belirterek, “Ocak 2022’de yüzde 36.1’lik zam açıklayan TTB, temmuz ayında zam oranını yüzde 87.1’e çıkardı. Maliyetler ve primler arasındaki fark daha da açıldı. 2023 yılına geldiğimizde TTB, 1 Ocak’ta katsayıları yüzde 41.4 oranında artırdığını duyurdu. Bu artışla birlikte Aralık 2021’e göre medikal enflasyon artış oranı yüzde 164’e çıktı. TÜFE’deki artışı ise yüzde 67 seviyesinde gerçekleşti. Geleceğe yönelik enflasyon tahminleri için TÜFE’yi takip eden sigorta sektörü, bu artışla beraber büyük bir belirsizliğin ortasında bırakıldı. Şirketlerin tazminat yükü arttı ve öngörülebilirlikleri olumsuz etkilendi. Tüm bu gelişmeler primlere de yansıdı.”
Benli, pandemi dönemini hatırlatarak, teminata dâhil olmayan Covid-19 için prim alınmamasına rağmen tedavi giderlerinin karşılandığını söyledi. Benli, artan maliyet yükünün bir bölümünün sigorta şirketleri tarafından üstlenildiğine dikkat çekerek, şunları söyledi: “Primlerin belirlenmesinde etkili olan en önemli faktör medikal enflasyon. Yani, hekim ücretleri ile ilaç, tıbbi malzeme fiyatlarındaki artışlar sonucu tanı, teşhis ve tedavi maliyetlerindeki yükselişler. Asgari ücret artışı ve döviz kuru; çalışan ücretlerini, tıbbi malzeme fiyatlarını etkilediğinden primler üzerinde dolaylı etkiye sahipler. Buna karşın, salgın sürecinde de görüldüğü gibi, sektörümüz her durumda sigortalılarına destek olmaya devam ediyor ve artış oranlarından kaynaklanan yükün bir bölümünü üstleniyorlar.”