Sabancı: Yabancı sermaye teşvik edilmeli
Güncelleme Tarihi:
ANKA
Oluşturulma Tarihi: Haziran 29, 2006 13:10
TÜSİAD Başkanı Ömer Sabancı, Türkiye’nin Avrupalı ülkeler için yeni bir yatırım merkezi olabileceğine dikkat çekerek "Türkiye Avrupa’lı KOBİ’lerin Çin’i olabilir" dedi.
Adana Genç İşadamları Derneği’nin toplantısına katılan Ömer Sabancı, yaptığı konuşmada son dönemde yaşanan ekonomik gelişmeleri değerlendirdi. Gelişmelerin herkesin kafasında soru işaretleri yarattığını belirten Sabancı, ekonominin bu tür olası hareketliliklerden en az düzeyde etkilenmesi için yapısal önlemlere hız vererek, ekonomik dayanıklılığının güçlendirilmesi gerektiğini vurguladı.
Türkiye’nin içinde bulunduğu rekabet ortamında, yapısal reformlarla yetinmeyip, ileriye dönük uzun vadeli stratejiler geliştirmesi gerektiğine işaret eden Sabancı, ancak bu sayede küresel ölçekteki dalgalanmaların etkisinin azaltılabileceğini kaydetti.
Sabancı, Türkiye’nin ekonomik gelişmelerden olumsuz etkilenmemesi için döviz kaynaklarını, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarıyla karşılaması gerektiğini belirtti. Kayıtdışı ekonominin önlenmesi ile Türkiye’nin bir cazibe merkezi haline gelebileceğini vurgulayan Sabancı, “Yabancı sermayenin Türkiye’ye gelmesinden veya Avrupa Birliği’ne entegrasyonun öneminden söz ettiğimizde, bunun daha çok büyük sanayiyi ilgilendiren bir konu olduğunu sanmasıdır. Oysa burada asıl önemli olan KOBİ’lerdir” dedi.
Sabancı, Avrupa’nın büyük şirketlerinin yeni açılım alanı olarak Çin’i belirlediğini ifade ederek, ancak, Çin’e gidebilmek için aynı ölçüde büyük sermayelere gereksinim duyulduğu hatırlattı. Sabancı şöyle konuştu: “Avrupa’nın KOBİ’leri de yabancı ülkelerde yatırım ihtiyacı içindeler, ancak Çin’e gitmeye güçleri yetmiyor. Bunun yerine Türkiye’ye gelmeyi istiyorlar. Yurtdışındaki muadillerimizin de ifade ettiği gibi, Türkiye, Avrupa için bir üretim üssü olabilir. Avrupa’nın yeni sanayileşme hedeflerini ortaya koyduğu Lizbon Stratejisi’nin de en önemli ayaklarından biri KOBİ’lerin gelişmesi. Burada dikkatinizi çekmek istediğim konu şu; Türkiye Avrupa’lı KOBİ’lerin Çin’i olabilir.”
Sabancı, Türkiye’nin Avrupa’lı KOBİ’lerin üssü olabilmesi için, yabancı sermayeyi KOBİ’lere çekecek özel programlar uygulaması, Lizbon Stratejisi’yle uyumlu bir sanayi stratejisi geliştirmesi, büyük sermaye-küçük sermaye ayrımına dayalı bakış açısını terk edip, güçlü bir işbirliği zemini yaratılması gerektiğini açıkladı.
Türkiye’nin içinde bulunduğu rekabet ortamında, yapısal reformlarla yetinmeyip, ileriye dönük uzun vadeli stratejiler geliştirmesi gerektiğine işaret eden Sabancı, ancak bu sayede küresel ölçekteki dalgalanmaların etkisinin azaltılabileceğini kaydetti.
Sabancı, Türkiye’nin ekonomik gelişmelerden olumsuz etkilenmemesi için döviz kaynaklarını, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarıyla karşılaması gerektiğini belirtti. Kayıtdışı ekonominin önlenmesi ile Türkiye’nin bir cazibe merkezi haline gelebileceğini vurgulayan Sabancı, “Yabancı sermayenin Türkiye’ye gelmesinden veya Avrupa Birliği’ne entegrasyonun öneminden söz ettiğimizde, bunun daha çok büyük sanayiyi ilgilendiren bir konu olduğunu sanmasıdır. Oysa burada asıl önemli olan KOBİ’lerdir” dedi.
Sabancı, Avrupa’nın büyük şirketlerinin yeni açılım alanı olarak Çin’i belirlediğini ifade ederek, ancak, Çin’e gidebilmek için aynı ölçüde büyük sermayelere gereksinim duyulduğu hatırlattı. Sabancı şöyle konuştu: “Avrupa’nın KOBİ’leri de yabancı ülkelerde yatırım ihtiyacı içindeler, ancak Çin’e gitmeye güçleri yetmiyor. Bunun yerine Türkiye’ye gelmeyi istiyorlar. Yurtdışındaki muadillerimizin de ifade ettiği gibi, Türkiye, Avrupa için bir üretim üssü olabilir. Avrupa’nın yeni sanayileşme hedeflerini ortaya koyduğu Lizbon Stratejisi’nin de en önemli ayaklarından biri KOBİ’lerin gelişmesi. Burada dikkatinizi çekmek istediğim konu şu; Türkiye Avrupa’lı KOBİ’lerin Çin’i olabilir.”
Sabancı, Türkiye’nin Avrupa’lı KOBİ’lerin üssü olabilmesi için, yabancı sermayeyi KOBİ’lere çekecek özel programlar uygulaması, Lizbon Stratejisi’yle uyumlu bir sanayi stratejisi geliştirmesi, büyük sermaye-küçük sermaye ayrımına dayalı bakış açısını terk edip, güçlü bir işbirliği zemini yaratılması gerektiğini açıkladı.