Güncelleme Tarihi:
Rekabet Kurumu Başkanı Tamer Müftüoğlu, Ekim ayı sonu itibariyle Rekabet Kurulu'na bin 317 adet başvuru yapıldığını belirterek, bunlardan 738'inin rekabet ihlali ile ilgili olduğunu kaydetti.
Rekabet ihlali ile ilgili Kurul'a yapılan 738 başvurudan 204'ünün karara bağlandığını, 143 tanesi ile ilgili incelemelerin sürdüğünü 391 adet başvurunun ise 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun ile ilgili bulunmadığını bildirdi.
Üç yıllık süre içerisinde yapılan toplam bin 317 başvurudan 315'inin muafiyet ve menfi tesbit ile ilgili olduğunu, bunlardan 94'ünün karara bağlanırken 221'i hakkındaki incelemelerin sürdüğünü belirten Müftüoğlu, birleşme ve devralmalarla ilgili Kurul'a yapılan 218 başvurudan 206'sının karara bağlandığını, 12'si hakkındaki incelemelerin ise devam ettiğini kaydetti.
6 trilyon liralık ceza
Tamer Müftüoğlu, Kurul'un şimdiye kadar kendilerine yapılan başvurular ile ilgili 6 trilyon liranın üzerinde ceza verdiğini belirterek, ancak bu cezalardan 500 milyar liraya yakın kısmının tahsil edilebildiğini çünkü para cezalarının yargı onayından sonra kesinleşebildiğini bildirdi. Müftüoğlu, Rekabet Kurumu'nun deprem ve 8 yıllık eğitime katkı payı olarak da 40 trilyon lira verdiğini bildirdi.
Rekabet Kurulu'nun verdiği kararların izlenmesi amacıyla özellikle İstanbul ağırlıklı olarak etkin bir izleme birimi oluşturacaklarını da sözlerine ekleyen Müftüoğlu bu birimin 2001 yılının başlarında hayata geçirilmesinin planlandığını açıkladı.
Rekabet Kurumu özelleştirmeye engel mi?
Rekabet Kurumu Başkanı Tamer Müftüoğlu, özelleştirme çalışmaları kapsamında, İstanbul Gübre Sanayi A.Ş'nin (İGSAŞ), Toros Gübre ve Kimya Endüstrisi A.Ş'ye satışının piyasada bir hakim durum yaratacağı veya mevcut bir hakim durumun daha da güçleneceği sonucuna varılması nedeniyle Rekabet Kurul'u tarafından reddedildiğini bildirdi.
Kurul'un bu özelleştirmenin, piyasada bir rekabet ihlali doğuracağı sonucuna vardığını vurgulayan Müftüoğlu, söz konusu satışın 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunun 7. maddesine aykırı bir durum yaratacağı sonucuna vardıklarını belirterek, şöyle dedi:
"İGSAŞ'ın, Toros Gübre'ye devri halinde yasamızın 7. maddesindeki durumun söz konusu olacağı yani bu piyasada bir hakim durum yaratacağı veya mevcut bir hakim durumun daha da güçleneceği sonucuna varıldığı için reddedildi. Yasamıza göre şayet Rekabet Kurulu'nun oluru alınamazsa bu devir veya birleşme işi hukuki geçerlilik kazanamıyor."
İGSAŞ'ın Toros Gübre'ye satılmasının reddedilme gerekçeleri konusunda da bilgi veren Müftüoğlu, iki kuruluşun birleşmesinin üre üretimi konusunda önemli bir kuruluş haline gelmelerini sağlayacağını ve Türkiye'deki üre üretiminin yüzde 50'sini gerçekleştirecek duruma geleceklerini bildirdi. Türkiye'de tek üre üreten kuruluşun İGSAŞ olduğunu ve İGSAŞ'ın İzmir'de, Toros Gübre A.Ş'nin de Akdeniz'de iskelesi bulunduğunu anlatan Müftüoğlu, söz konusu satışın, dağıtım konusunda da bu iki kuruluşu bir güç haline getireceğini bildirdi.
Yine Türkiye'de üre ithalatının büyük kısmının bu iki kuruluş tarafından yapıldığına da dikkat çeken Müftüoğlu, bütün bu özellikler nedeniyle söz konusu satış ile üre piyasasında bir hakim durumun yaratılması veya bu hakim durumun güçlendirilmesinin söz konusu olacağı sonucuna vardıklarını kaydetti. Müftüoğlu, bütün bu gerekçelerle İGSAŞ'ın Toros Gübre'ye satılmasının reddedildiğini bildirdi.
Tüketiciler şikayet etmeli
Rekabet Kurulu'na şikayetlerin asıl tüketici ve tüketici örgütlerinden gelmesi gerektiğini belirten Müftüoğlu, tüketici ve tüketici örgütlerinin bu konudaki ilgisizliklerinden yakındı. Müftüoğlu, Rekabet Kanunu'nun tüketicinin korunması amacıyla çıkarıldığına da dikkat çekerek, tüketicilerden gelen şikayetlerin birçoğunun ise Rekabet Kanunu'nun alanına girmediğine dikkat çekti.
Rekabet Kurulu'nun basında yer alan haberlerden yola çıkarak zaman zaman bazı konularda resen soruşturma açtığını ve bu soruşturmaların da bazan soruşturmaya konu olan firmanın lehine sonuçladığını belirten Müftüoğlu, kendilerine ulaşan bir haberden yola çıkararak resen soruşturma başlatma arzusunda olmadıklarını bildirdi.
Banka birleşmeleri
Son günlerde meydana gelen olaylar nedeniyle banka birleşmeleri konusuna da değinen Müftüoğlu, birleşme ve devralmalarda pazar payının yüzde 25'i aşması halinde Rekabet Kurul'undan izin alınması gerektiğini, ancak bankacılık sektöründe ise bu oranının yüzde 20'yi aşması halinde Kurul'dan izin alınması zorunluluğu bulunduğunu belirterek, bu oranın altında kalan başvuruları yasa gereği değerlendiremediklerini bildirdi. Müftüoğlu, şöyle devam etti:
"Bu 10 tane bankanın sektördeki toplam aktif payı yüzde 7 civarında. Bunların hepsini toplam aktif payı yüzde 13 olan bir bankaya devretseniz bizim kanun kapsamı dışında kalıyor. Aktif toplamı yüzde 13'ün üzerinde olan banka sayısı şu an çok az Türkiye'de. Yani bizim açımızdan fazla bir sorun söz konusu olmayacak. Bu alandaki düzenleme esas itibariyle BDDK'nın kapsamına giriyor. Yani biz her zaman şuna inanıyoruz. Bu bankacılık sektörü yani para sermaye ve kredi piyasası bir faktör piyasası olarak diğer mal ve hizmet piyasalarından farklı şekilde mütala edilmesi gereken alanlar. Burada çok önemli belli regülasyonlara ihtiyaç var."
Mevduat sahibi cezalandırılıyor
Müftüoğlu bankaların batışıyla ilgili olarak rekabette bir firmanın başarısızsa iflas edeceğini ve böylece sahibinin cezalandırılacağını ama bankacılık sektöründe bir bankanın iflas etmesi halinde sahibinden çok mevduat sahibinin cezalandırıldığını söyledi. Mevduat sahiplerinin savunulması gerektiğine işaret eden Müftüoğlu bu korumanın şimdiye kadar yapıldığı gibi devlet garantisi şeklinde uygulanması halinde o alanın piyasa olmaktan çıktığını dile getirdi.
Bu durumun rekabet hukukunda "başarısız firma teorisi" olarak adlandırıldığını belirten Müftüoğlu, normal olarak o başarısız firmanın piyasayı terk etmesi gerekirken, bankacılık sektöründe cezalandırılan tarafın mevduat sahipleri olduğuna dikkat çekti.
GSM satışı
Müftüoğlu, GSM ile ilgili olarak Türk Telekom'un elindeki GSM şebekesinin ayrı bir şirket olmasını istediklerini belirterek, ancak böyle bir şart getirmediklerini kaydetti. Ama yapılacak bir düzenleme ile hakim durumun kötüye kullanılmasını önleyebilmelerine imkan tanıyacak bir düzenleme getirmek istediklerini anlattı. Müftüoğlu, şöyle devam etti:
"Bunun üzerine GSM'in telekom içinde kalabileceğini ancak maliyet muhasebesinin tamamen bağımsız ve şeffaf yapılmasını ve Telekomun GSM'den elde ettiği avantajları başka alanlarda rekabeti ihlal edecek bir şekilde kullanıp kullanmadığını veya tam tersine başka alanlarda elde ettiği avantajları GSM alanında hakim durumu kötüye kullanıp kullanmadığını görecek bir imkana sahip olalım istedik ve bu şartla yetindik. GSM'in ayrı bir şirket olarak kurulmasına gerek yok ama GSM'in maliyet muhasebesi tamemen bağımsız bir şekilde oluşturulmalıdır. Birim maliyet bizim tarafımızdan çok açık bir şekilde görülebilmelidir dedik ve bu şartla yetindik. 6. maddede hakim durum suç değil. Ama kötüye kullanılması suç."
Piyasalardaki görünmez el
Müftüoğlu serbest piyasa ekonomisinde piyasanın görünmez bir el tarafından düzenlendiğine dikkat çekerek, "Eğer piyasayı düzenleyen, görünmeyen bir el değilde tabiri caiz ise mafya ise bizim işimiz biraz zor" dedi. Müftüoğlu, "Ama maalesef Türkiye'de birçok piyasanın düzenlenmesinde görünmeyen elin yanında bu gibi unsurlar da var" diye konuştu.
Bu konuda Rekabet Kurumu'nun yetkilerinin kanunları ile sınırlı olduğuna dikkat çeken Müftüoğlu, bu konuda polisiye bir tedbirin gerekmesi halinde bunun kendi yetki alanlarının dışında kaldığına dikkat çekti.