Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi Koç, piyasalardaki durgunluğun yavaş yavaş bir hareketliliğe dönüştüğünü bildirdi.
Ramstore Sofya açılışı dahil 10 gündür yurtdışında bulunan Rahmi Koç, Sofya'da gazetecilerin sorularını yanıtlarken, içinde bulundukları tüm sektörlerdeki gelişmeleri günlük takip eden Koç Holding CEO'su Temel Atay'dan yavaş yavaş taleplerin başladığını öğrendiğini söyledi.
''Tabii bu hiçbir zaman tam talep anlamına gelmez ama durgunluk yavaş yavaş bir hareketliliğe doğru dönüşüyor'' diyen Koç, bu gelişmenin parayla pulla, IMF'den para gelmesiyle ilgisi olmadığını belirtti.
Tereddütler ortadan kalktıkça gelişmenin devam edeceğini vurgulayanKoç, ''Tabii faizlerin inmesi de çok mühim rol oynuyor. Hareket başlamıştır. Böyle devam edeceğini ümit ediyorum, eğer bir politik kriz çıkarıp da başımıza iş açmazlarsa muhterem politikacılarımız'' dedi.
Rahmi Koç, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz ile jandarma arasındaki tartışmaya ilişkin görüşlerinin sorulması üzerine de, 10 gündür yurtdışında olması nedeniyle bu konuda bilgisi olmadığını belirterek, ''Yalnız ne varki, Türkiye'nin de yavaş yavaş şeffaf olması lazım. Konuların herkesin gönünde, ortada görüşülmesi vetartışılması lazım'' dedi.
Koç, Mavi Akım projesiyle ilgili bir soruyu yanıtlarken de, her kafadan bir ses çıktığını ifade ederek, ''Lehinde olanlar da var, aleyhinde olanlar da var. Tam olarak bilmiyorum. Ama konuştuğum yabancı petrolcüler, Karadeniz'in altında boru hattı geçirmenin teknik olarak kolay bir şey olmadığını söylüyorlar'' dedi.
TEMİZEL'İN DE İMZASI VAR... Rahmi Koç, Türkiye'nin şeffaflık yolunda ne ölçüde adımlar attığının sorulması üzerine de, şeffaflığın dünyada bir trend olduğunu, dünyadaki trendi daima 2-5 sene farklı izleyen Türkiye'ye şeffaflığın istesek de istemesek de geleceğini söyledi.
Kriz ve sonrası soruşturmalar, tutuklamaların da genel trendin bir parçası olduğuna işaret eden Koç, şöyle devam etti:
''Bundan sonra Türkiye'de de yanlış yapıp da ellerini kolunu sallayıp gezmek artık mümkün olmayacaktır. Şimdiye kadar bu Avrupa ülkelerinde de vardı, bizde de vardı. Bundan sonra bu mümkün değil. Fransa'da da milyar
dolar batırdı adam, kahvede oturuyordu. Bir sene sonra baktık adamı alıp içeri attılar. Dolayısıyla eninde sonunda bir yerden cezası olacaktır. Sistem fena, sistem kontrol etmiyor. Mesela banka alacak adama sormuyorlar; Sen kimsin, bu parayı nereden buldun, ne vergi ödedin? Bunları sormaları lazımdı bu adamlara bankaları vermeden önce. Bunda Zekeriya Temizel beyin de imzası vardır, bu bankalar verilirken. O zaman Maliye Bakanı olarak, ondan sonra bankaların başına geçti. Hiç sormadan bir adama nasıl verirsiniz anlamıyorum ki.''
''SAKAT OĞLU SAKAT...'' Mevduata garanti uygulamasını da eleştiren Koç, bu durumda iyi banka, kötü banka farkının ortaya çıkmadığını, mevduat sahibinin en fazla faizi hangi banka verirse oraya parasını yatırdığını kaydetti.
Koç, ''O faizi size verirken, bu parayı kaça satacak, o faizi iş dünyasından geri alabilecek mi alamayacak mı diye düşünmüyor. Nasılsa gidip yatırıyor, arkasında Hazine var diyor. Bunların hepsi işin sakat tarafları. Bir banka verilirken sakat, kontrolu sakat, garanti verilmesi sakat, sakat oğlu sakat. Sakıp Sabancı gibi konuşmaya başladım'' dedi.
Rahmi Koç, ''Fon'daki bankalara talip misiniz?'' sorusunu yanıtlarken de, ''Bankalardan kaç tanesini arkadaşlar tetkik ettiler. Bize uygun görmediler kibarcası'' dedi.
Türkiye'de bürokratların son gelişmelerden sonra fevkalade tedirginolduklarını, kimsenin mesuliyet almadığını belirten Koç, ''Türkiye'deki bir sakatlık, yahut eksik taraf da iş yapmayan ceza görmüyor. İş yapıp da Allah muhafaza yanlış yaparsanız o zaman cezası ağır oluyor, fakat hiç iş yapmazsanız o zaman kimse size niçin bunu böyle yapmıyorsunuz diye hesap sormuyor. Bence o dönemin başlaması lazım'' diye konuştu.
''VERGİLER İNDİRİLİYOR DİYE KAMPANYA YAPILSA'7 Doblo'da 24 saat çalışıp, mesai yaparken, öbür tarfta Otosan'da adam çıkardıklarını belirten Koç, devamla şunları söyledi:
''Niye, çünkü orada vasıtaya talep az, burada ihracatı fazla. Sanayide bunlar gayet normal karşılanmalı. Bakın ABD'de biraz yavaşlama oldu, adam çıkarmaya başladı, faiz hadleri indi ki hareket gelsin. Ondan sonra Bush mesela vergilerde indirim yapıyor. Tony Blair mesela, düşünün sosyalist bir başbakan gelir vergisini indireceğim diye kampanya yapıyor. Bizde o günleri görecek miyiz acaba? Vergiler indiriliyor diye kampanya yapılsa mesela.''
Rahmi Koç, iş güvencesine yönelik yeni yasa taslağını değerlendirirken de, ''İş güvencesi ilk ortaya çıktığı gibi çıksaydı, felaket olurdu. İşçiye bir güvence vermek lazım, bunda itirazımız yok. Ama bunun karşılığında bize de güvence vermek lazım. Çünkü biz onlara iş veren tarafız. Sayın bakanım biraz daha bizleri yanına alsa da, (ne düşünüyorsunuz çocuklar) dese, biraz daha bizlerle konuşsa bunları masaya koymadan, çok daha pratik olurdu'' dedi.
Toplantıyı izleyen KOÇ Holding yöneticisi ve MESS Başkanı Tuğrul Kudatgobilik'in ''Mühim olan hem işçinin, hem işverenin işyerinin, işin güvencesidir. Bulduğumuz formül budur'' demesi üzerine, Koç, ''Terminoloji çok güzel, ama nasıl satarsınız Allah bilir'' şeklinde espri yaptı.
İşyerlerinin rasyonel çalışması gereğine işaret eden Koç, ''Bunun için işçi çıkarması gerekiyorsa çıkaracağız, almak icap ediyorsa alacağız. Efendim sen bu adamı atamazsın, işsizlik var. 10 kişi çıkaracaksanız, 90 kişinin rızkını tehlikeye atmamak lazım. Bu işin felsefesi budur'' dedi.
AB'DE ÇİFTE STANDART Bulgaristan'ın ikmal bakımından enterasan bir ülke olduğunu belirten Koç, ''Ramstorelar açıldığında en önemli konulardan biri lojistik. Biz bunda başarılı olursak Bulgaristan'da bir tane daha açacağız. Ondan sonra da yavaş yavaş Balkan ülkelerine ilerlemeyi düşünüyoruz'' dedi.
Bulgaristan'ın Türkiye'den daha çabuk AB'ye gireceğini belirten ve şimdiden Schengen vizesi aldıklarına işaret eden Koç, şunları söyledi: ''Doğrusu kıskanıyorum, Bulgarlar Avrupa'da serbest dolaşıyorlar. Muhakkak ki Avrupa Birliği'nde çifte standart var. Bulgaristan'ın bizden fazla neleri var. Gayrimüslim olmaları, Hristiyan olmaları ve vaktiyle Avrupa'nın bir parçaları olmaları dışında bizden fazla şeyleri yok. Türkiye'nin sanayisi ile burası kabili kıyas değil. Portekiz'e, İspanya'ya, (içimize alalım, o zaman insan hakları ve demokrasiyi o zaman düzeltirsiniz) dediler. Bize gelince, (bunu düzeltin, o zaman düşünürüz) diyor, (alırız) da demiyor.''
EKONOMİK PROGRAM SON ŞANS Devlet Bakanı Kemal Derviş'in Türkiye'ye gelmesinin, yalnızca Başbakan Bülent Ecevit'le dostluğundan ileri geldiğini zannetmediğini de belirten Koç, ''IMF dedi ki, (Bunlar bunlar çıkacaktır). Kemal Derviş diye bir arkadaşı gönderdiler buraya ve çatır çatır çıkıyor'' görüşünü dile getirdi. ''Bu sefer hakikaten son şans'' ifadesini kullanan Koç, bu kez işin daha ciddi tutulduğuna dikkat çekti. Rahmi Koç, şunları söyledi:
''Amerikan Maliye Bakanı da dedi ki; (Böyle devamlı para veriyoruz, siz parayı çarçur ediyorsunuz. o bakımdan ben Amerikan vatandaşının ödediği vergiden artık size mali kaynak aktarmam). O bakımdan bu defa daha da ciddi. Kaldı ki artık Türkiye'nin sırtı duvara gelmiştir. Politikacıların geri gidecek, oynayacak yerimiz kalmadı. Eski tabularıyıkıp, yeni bir sayfa çevirip dünya nasıl kaynak yaratıyorsa, nasıl ilerliyorsa, nasıl masraflarına dikkat ediyorsa, bizim de öyle olmamızlazım.''
''FAZLA TENKİT EDİLİRSE, ŞAPKASINI ALIR GİDER'' Rahmi Koç, iş dünyasında başta TOBB olmak üzere bazı kesimlerden eleştirilerin sürdüğüne ve Derviş'e yönelik eleştirilerin tonunun giderek arttığına işaret edilmesi üzerine de, şu görüşleri dile getirdi:
''Bu memleketin salaha çıkması için bir program lazım. O program ortaya konuldu. Adını Kemal beyin, Ahmet, Mehmet deyin, kim derseniz deyin. Bu memleketin salaha çıkması için bu programın geçmesi şart. Gerekli revizyonların, yasaların çıkması şart. Bu şartı biz daha evvelceden bin defa söyledik hükümete. Fakat dert anlatamadık. Ne zamanki para bitti, IMF'ye avuç açtık, o şartı dikte etti, şimdi yapıyorlar. Fakat başbakan ve yardımcıları imza koydular. (Biz bunun arkasında olacağız) dediler. İmza koyduktan sonra, programın şurasını, burasını köşelerini keserek gitmek mümkün değil. Bu bakımdan Kemal beyde bu programı hasbelkader tatbik etmek için Türkiye'de bulunuyor. İstemeyerek çağırmadık adamı, severek çağırdık. İşini gücünü bırakıp geldi. Şimdi fazla da ısrar edilirse, tenkit edilirse, söz verilenler yapılmazsa, bu adam şapkasını alır (allahaısmarladık) der gider. Dünyanın finans kapıları bize kapanmış olur. Dolayısıyla Kemal Derviş'in başarılı olması, yani programın başarılı olması şarttır. Buna herkesin destek vermesi lazımdır.''
''İDARESİZLİKTEN BU HALE GELDİK...''Bu konuda umutlu olduğunu belirten Koç, ancak komşu ülkelerle zenginlik bakımından aramızın açılmasına üzüldüğünü ifade etti. Koç, şöyle devam etti:
''Yani şu 20 senede bizim devletin ekonomisini rahat idare etseydik, bugün 8-10 bin dolar milli gelirimiz olurdu. Söz sahibi olurduk. Biliyorsunuz, züğürt ne adamın, ne şirketin, ne de ülkenin lafı geçmez. Niye gidelim de Amerikalılara, IMF'ye şuraya buraya avuç açalım. Tamamen idaresizlikten bu hale geldik. Bizim idaresizliğimiz, imkanlarımızın dışında harcama yaptığımız ve yaşadığımız bir şey. Bunu yalnız politikacılar için söylemiyorum, hepimiz böyle idik.''
Rahmi Koç, bir soru üzerine,
seçim ve partiler yasasının behemehal değişmesi gerektiğini vurgulayarak, şunları söyledi:
''Bizdeki büyük boşluklardan, yahut aksaklıklardan bir tanesi de seçilen milletvekilinin seçmene karşı mesul olmayıp, kendisini o listeye sırasına göre koyan parti başkanına sorumlu olması. Bence en büyük sakatlık burada. Parti başkanı ne derse adam onu yapmak durumunda kalıyor.''