Güncelleme Tarihi:
İTÜ’nün Teknokent’inde küçük bir ekibi vardı. Türkiye’nin ilk propolisini üretmişti. Aradan 7 yıl geçti. Aslı Elif Tanuğur’un BEE’O markası büyüdü. Ürünler, Türkiye’de eczanelerden, market raflarına çıktı; ham bal, arı sütü ve propolis ürünleriyle BEE’O’nun yelpazesi genişledi. Anadolu’nun farklı coğrafyalarında Aslı Elif Tanuğur’un anlaşmalı arıcıları oldu, Anadolu’nun geleneksel arıcıları propolisin değerini anladı. Ve Tanuğur, Kanada’dan Güney Kore’ye kadar13 ülkeye ihracat yapan, Amerika’nın ünlü CVS eczanelerinde ürünleri satılan, yalnızca Türkiye’de değil, Türkiye dışında da ödüllerle onurlandırılan bir iş insanı oldu.
BİLİM İNSANI OLMAK İSTEDİ
Girişimcilerin çoğunluğunda gözlemlediğim ortak noktalar var: Hep bir engel, zorluk. Yolunda gitmeyen olaylar, üzüntüler, talihsizlikler. Aslı Elif Tanuğur’un da hikayesi öyle.
Doktor bir anne ve babanın başarılı kızı olarak büyüyen Tanuğur da hep bilim insanı olmak istedi. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Gıda Yüksek Mühendisliği’nde okudu. Bir bal markasında, ARGE’den sorumluydu. İlk oğlunu kucağına aldıktan 11 ay sonra onun sağlık sorunlarıyla mücadele etti. Doktorlar tam olarak ne olduğunu anlayamadı. Sık sık yükselen ateş antibiyotik kullanımıyla kontrol altına alınıyor ancak tam olarak iyileşemiyordu. Bu süreç oğlu 5 yaşına gelene kadar devam etti. Hep yürekleri ağızlarında yaşadılar. Oğlu 5 yaşına geldiğinde de damar dışına kan sızdıran bir hastalık gelişti. Fazla antibiyotik kullanımı antibiyotik alerjisini de getirdi. Tanuğur ve eşi 18 doktor gezip, kendilerini en çaresiz hissettikleri noktada, danıştıkları bir doktorun, “Bu çocuğun bağışıklık sistemi dibe vurmuş, çocuğunuzun bağışıklığını güçlendirin” sözleriyle umutlandılar.
İLK OĞLUNA VERDİ
Tanuğur, oğlunun bağışıklığını güçlendirmek için her yolu denedi ancak olumlu hiçbir sonuca ulaşamadı. O dönemde Türkiye’nin önde gelen bir bal şirketinde çalışıyordu. Aslı Elif’in yaşadıklarını bilen doktorları, “Sen bal şirketindesin, ham bal ve propolis ver çocuğuna” dedi. Ama o şirket de o güne kadar propolis üretmemişti. Tanuğur, “Bal şirketinde çalışıyorum ama kovanımız yok, Türkiye’deki propolis Çin’den geliyor” demişti. Doktorları da, “Yoksa sen üret” diyerek onu yönlendirince, Tanuğur, bizzat arıcılara gitti. Ve bir gerçekle karşılaştı: Arıcıların, yararları bilinmeyen propolisi attığını ya da uygun koşullarda saklamadığına şahit oldu. Türkiye’ye yurtdışından gelen propolisleri de incelediğinde bunların da saf olmadığını anladı. Bu süreçte ikna ettiği arıcılardan arı sütü ve propolis alıp, propolisi özütleyip damla formuna getirdi, oğlu için hazırladı. 21 gün hiç ara vermeden her sabah oğluna verdi. 6 ay sonra oğlunun ateşli günleri tamamen geride kalmıştı. Bu mucizeyi görünce araştırmalarına devam etti. “Benim oğlum yararlandıysa herkes yararlanmalı” diyerek, bal şirketinden ayrıldı. Üniversitesinden hocası, kendisi gibi ham bal ve propolisin yararlarına inanan Prof. Dilek Boyacıoğlu ve Ziraat Mühendisi eşi Taylan Samancı ile birlikte şirket kurdu. Şirketi kurduklarında sermayeleri yoktu. Ellerindeki tüm parayı Ar-Ge’ye ayırmışlardı.
10 ARICIYLA BAŞLADILAR
2013 yılında o güne kadar Türkiye’de üretilmeyen propolisi Türkiye’de ilk kez “Sözleşmeli Arıcılık” modeli ile üretmeye başladılar. Tanuğur, KOSGEB’e başvurup kadın girişimciliği ve Ar-Ge desteği aldı. İTÜ Teknokent’e de başvurup orada Ar-Ge’sini kurdu. 10 arıcıyla başladıkları üretim bugün 2 bin 500 kişilik dev bir aileye dönüştü. Ar-Ge ve pazarlama ekibi 110 kişiye ulaştı.
40 YAŞINDA GİRİŞİMCİ OLDUM
- Bu süreçte yaşadığınız en büyük zorluk neydi?
Ben mühendisim. İşin mutfağını çok iyi biliyordum. Ancak satış pazarlama hiç bilmiyordum. Ürünleri ürettikten sonra ilk aşamada kapılar yüzüme kapandı. İnsanları ikna etmek hiç kolay olmadı.
- “Propolis üreteceğim” dediğinizde ne diyordu çevrenizdekiler?
“Annesin, iki oğlun var, işini bırakma” diyen çok oldu. Ben olumsuz sözlere kulağımı kapadım. İlk başlarda çoğu kişi “Yapamazsın” dedi. Sonradan eşim de işini bıraktı, yanımda oldu. Girişimci olduğumda 40 yaşındaydım. Tüm girişimci olmak isteyenlere söylüyorum. Yaptığınız işe güveniyorsanız, içinizdeki sese kulak verin, çok çalışın, pes etmeyin.
- Zorlukları aşmak için siz ne yaptınız?
Eksiklerimin ne olduğunu gördüm. İşletme masterı yaptım. Çünkü üretimi biliyor, nasıl satacağımı bilmiyordum. Bu arada çok eğitimlere gittim; KAGİDER; TİKAD eğitimlerine, Sanayi ve Ticaret odalarının toplantılarına katıldım. Mentorluk aldım. Şimdi ben de mentorum. Emine Sabancı Kamışlı’dan çok destek aldım. Üniversitede bir program açıklandı, yurtdışında satış yapacak şirketlere eğitim veriliyordu. Ben ona başvurdum ve girdim programa. Programdan 2 yıl sonra Amerika’da eczanelere girdik.