Güncelleme Tarihi:
Sosyal Güvenlik Kurumundan (SGK) emekli aylığı alan, aynı zamanda Ankara Barosuna kayıtlı olarak avukatlık mesleğini de sürdüren Sedat Vural'ın, aylık aldığı bankadan kendisine de “promosyon” parası ödenmesi talebiyle açtığı davada, yeniden bilirkişi raporu aldırılmasına karar verildi.
Ankara 10. Sulh Hukuk Mahkemesi'nde görülen davanın bugünkü duruşmasına, avukat Vural ile davalılar SGK ve Ziraat Bankası'nın avukatları katıldı.
Yargıç Mustafa Altunbaşak, dosyaya ilişkin hazırlanan bilirkişi raporunun mahkemeye sunulduğunu kaydetti. Taraflar, bilirkişi raporuna karşı beyanda bulunmak üzere süre talebinde bulundu. Yargıç Altunbaşak, taraf vekillerine bilirkişi raporuna karşı beyanda bulunmak üzere 2 hafta süre verilmesine karar verdi.
Altunbaşak, dosyanın tekrar bilirkişiye tevdi edilerek hiçbir yorum yapılmayarak sadece verilen görev konusunda çalışanlarla uygulamada eşitlik olması halinde davacıya ödenmesi gereken promosyonun geriye doğru 5 yıl için hesaplanmasının ve bu hususta sadece hesap cetveli sunulmasının istenmesini kararlaştırdı.
Bankacı bir bilirkişi tarafından hazırlanan raporda, kamu çalışanlarına, yapılan protokoller çerçevesinde maaşlarını aldıkları bankalar tarafından promosyon verilmesi hususunun yasal bir mevzuata dayandığı, maaş ödemesi yapılacak banka seçimi konusunda kamu çalışanlarının herhangi bir tercih hakkının bulunmadığı, çalıştığı kurum hangi banka ile protokol yapmış ise yapılan protokol çerçevesinde promosyon aldığı ve o bankanın sağladığı hizmetlerden yararlandığı kaydedildi.
YASAL BİR MEVZUAT YOK
Emeklilerin maaşlarının ödenmesi için SGK ile bankalar arasında yapılan protokollerde ise promosyon ödemesi hükmü bulunmadığı, zaten bu konuda da yasal bir mevzuatın mevcut olmadığı belirtilen raporda, SGK'nın da yasal bir mevzuat olmadan bankalardan promosyon talep etmesinin mümkün olmadığı, gerek emekli sayısının yüksek olması, gerekse aylıklarının düşük olması ve emeklilerin çoğunun emekli maaşlarını hesaplarına yatırıldığı gün çekmeleri, bankaların emekli maaşı ödemede operasyonel maliyetlerinin yüksek olması, kazanç-külfet dengesi nedenleriyle bankaların emeklilere maaş ödemelerinde promosyon ödemesinde bulunmalarının mümkün olamayacağı ifade edildi.
Bilirkişi raporunda, davalı Ziraat Bankası'nın, 9 milyon 336 bin 620 emeklinin yüzde 52,82'si olan 4 milyon 940 bin 564 emekliye maaş ödemesi yaptığı, davalı bankanın her bir emekliye yıllık 200 lira promosyon ödemesi yaptığı varsayıldığında bankaya toplam maliyetinin yıllık 988 milyon 112 bin 800 lira olacağı, bunun da bankanın yıllık karının büyük bir kısmına tekabül edeceği ve herhangi bir kazanç sağlaması zor olan emekli maaş ödemeleri nedeniyle bunun banka açısından ağır bir yük olacağı savunuldu.
Raporda, maaş ödemesinde bulunan bankaların maaş ödemelerinde kullanılmak üzere ATM makinaları tahsis etmeleri, buna rağmen emeklilerin büyük kısmının ATM'ler yerine şube içinde bankodan hizmet almaları, ayrıca bankaların özel durumları olan bazı emeklilere evlerine kadar gidip maaş ödemesi de yaptıkları düşünüldüğünde bankaların emekli maaşı ödemelerinde operasyonel maliyetlerinin yüksek olduğu, emekli maaşları ödemesinden kazanç sağlamadıkları ileri sürüldü.
BİLİRKİŞİ RAPORU HAKİMİN YETKİ ALANINA GİRİLMİŞ
Emeklilere, bankaların emekli maaşı ödemelerinden dolayı promosyon ödemesiyle ilgili herhangi bir yasal düzenlemenin bulunmaması ve emekli maaş ödemelerinde bankalar açısından emeklilere promosyon ödemesinin rantabl olmadığı savunulan raporda, söz konusu nedenlerle maaş ödeme anlaşmaları açısından uygulamada çalışanlarla emekliler arasında bir eşitliğin olmadığı ve herhangi bir hesaplama yapılmasının da mümkün olmadığı ifade edildi.
Duruşmanın ardından açıklama yapan avukat Vural, bilirkişi raporunda, hakimin yetki alanına girilip, yasal olmayan hukuki değerlendirme yapıldığını savunarak, bu nedenle suç işlendiğini iddia etti. Vural, bilirkişi raporunu hazırlayan bankacı bilirkişi hakkında yasal işlem başlatılması için başvuruda bulunacağını da söyledi.
Sedat Vural, aylık aldığı banka dan kendisine de “promosyon” parası ödenmesi talebiyle dava açmıştı.
Ankara 10. Sulh Hukuk Mahkemesi, söz konusu davada, idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle davayı reddetmişti. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi ise Ankara 10. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin kararını bozmuştu.