Güncelleme Tarihi:
Bilimsel araştırmalarda daha fazla kadın akademisyenin yer alması amacıyla, Avrupa Birliği (AB) 7. Çerçeve Programı kapsamında gerçekleştirilen FESTA (Female Empowerment in Sience and Technology Academia) projesinin yıllık toplantısı Türkiye’nin dört bir yanında faaliyet yürüten kadın akademisyenleri bir araya getirdi. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde (İTÜ) gerçekleşen ‘Cam Tavanın Ötesinde: Yüksek Öğretim ve Araştırmada Kadın Temsili’ başlıklı konferansta Türkiye’de yüzde 29 olan kadın profesör oranının birçok ülkeye göre yüksek olsa da kadın akademisyenlerin bilimsel araştırmalarda ve karar verici pozisyonlarda gerektiği kadar yer alamadığına dikkat çekildi. İTÜ’nün ilk kadın rektörü Prof. Dr. Gülsüm Sağlamer ve yine Cumhuriyet döneminin ilk kadın profesörlerinden Ayhan Ulubelen ile çok sayıda kadın akademisyen Türkiye’de bilim kadını olmak konusundaki deneyimlerini aktardı.
KADIN REKTÖR ÖRNEK OLUYOR
Kadınlara eğitimde ve çalışma hayatında fırsat eşitliği yaratılmasının vurgulandığı konferansın kapanış konuşması ise Doğan Online ve Aydın Doğan Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Hanzade Doğan Boyner tarafından gerçekleştirildi. Hanzade Doğan Boyner’in 2005 yılından bu yana hayata geçirdikleri ve bugün Aydın Doğan Vakfı çatısı altında devam eden Baba Beni Okula Gönder projesinin sonuçlarını paylaştığı konferansta, Gülsüm Sağlamer de, kız çocuklarının yüksek öğretime devam etmelerinin ve akademik hayatta kadın yönetici sayısının artmasının önemini vurguladı. Üniversitelerde kadın rektör olmasının özellikle kız öğrencilere rol model olduğunu, sadece bu yönüyle bile önemsenmesi gerektiğini kaydeden Sağlamer, “Türkiye’de kadın profesör oranı yüzde 29 seviyesinde. Bu bazı Avrupa ülkelerinden daha yüksek ama ne yazık ki aynı durum rektör sayısında değil. Kadın rektör sayısı halen çok düşük. Ancak biz kadın akademisyenler araştırmalarda ve yönetim kadrolarında daha fazla yer alma konusundaki çabalarımızdan hiç vazgeçmiyoruz. Umutsuz değiliz, giderek daha fazla bu konuya sahip çıkan kadınlar görüyorum” dedi.
SON 10 YILDA AZALMA BAŞLADI
Bilim, teknoloji, araştırma alanlarında Avrupa ülkelerine göre Türkiye’nin nispeten daha iyi durumda olduğunu da kaydeden Sağlamer şöyle devam etti: “Ama kadınların akademik çalışmalarında son 10 yılda giderek bir yavaşlama görüyoruz. Özellikle doktora öğrencisi oranlarında eskiye göre artış oranı düşüyor. Dolayısıyla bu konferansın ve FESTA’nın temel amacı toplumsal cinsiyet eşitliğinin yüksek öğretimde ne kadar etkili olduğunu tespit etmek, bu konuda karşılaştığımız engellerin ve dirençlerin neler olduğunu ve bunlarla baş etmek için ne gibi yollar izlenmesi gerektiği konusunda farkındalık yaratmak. Kadın erkek eşitsizliği ortadan kalkmadan bir toplumun ilerlemesi mümkün değil. Dünya barışının kadınların yönetimde söz sahibi olmalarıyla sağlanacağını düşünüyorum. Tek cinsiyet grubunun hakim olduğu toplumlarda yani sadece erkek veya sadece kadınlardan oluşan topluluklarda yaratıcı fikirlerin ortaya çıkmasına daha az şans veriyorum.”
KADIN YÖNETİCİ AZLIĞI ENDER BİR GLOBAL SORUN
Kadınların karar mekanizmalarında daha az yer alması, özel sektörde kadın yönetici sayısının düşük olmasının sadece Türkiye’ye özgü bir sorun olmadığını dile getiren Hanzade Doğan Boyner, “Kadın yönetici azlığı gelişmiş toplumlar dahil global bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Ama kız çocuklarının okula gidememesi global bir sorun değil. Örneğin Avrupa’da böyle bir sorun yok. Oysa kadın yönetici azlığı Avrupa’nın da Amerika’nın da Türkiye’nin de bir sorunu. Bu ender global sorunlardan biri” dedi.
Her yıl olduğu gibi bu yıl da Davos’ta cinsiyet eşitsizliğinin gündemin en önemli maddelerinden biri olduğunu kaydeden Hanzade Doğan Boyner şunları söyledi: “İş hayatında kadın yöneticilerin az oluşu sorunu Davos’ta her yıl konuşuluyor. Neden, çünkü bu ender global problemlerden biri. Kadın rektör, kadın profesör, kadın bakan, kadın CEO, kadın okul müdürü sayısı ABD’de de az, Avrupa’da da az, biz de az. Çünkü hem çocuk yetiştirip hem de iş dünyasında ödenmesi gereken bedelleri ödemek zor. Dünyadaki tartışma biraz buralara çekilmeli. Kadınlara iş hayatında siyasette uygulanan pozitif ayrımcılığın yanı sıra ev ve çocuklarla ilgili sorumlulukların da sadece kadına ait olmadığı konusunda bir toplumsal dönüşüm yaşanmalı. Sorumluluklar paylaşılmalı.”
TIP VE MÜHENDİSLİK OKUYAN KIZLARA BURS
AYDIN Doğan Vakfı’nın (ADV) çalışmaları kapsamında Türkiye’nin çok farklı yerlerine ziyaretler yaptığını kaydeden Hanzade Doğan Boyner, şu bilgileri aktardı: “Bu ziyaretlerde kız çocuklarının hedeflerinin erkek çocuklarının hedeflerinden farklı olduğunu gözlemliyorum. Kızlar genelde hemşire, öğretmen olmak istiyor. Oysa biz kız çocuklarının hayallerini de genişletmelerini istiyoruz. Aydın Doğan Vakfı olarak mühendislik, tıp, hukuk fakültelerine okuyan kız çocuklarına burs vermeye başladık.”
BABA BENİ OKULA GÖNDER İLE TOPLUMSAL DÖNÜŞÜM BAŞLATTIK
BABA Beni Okula Gönder projesinin başladığı 2005’te Türkiye’de okula gitme yaşı geldiği halde çeşitli sebeplerle okula gidemeyen 1 milyon kız çocuğu olduğunu tespit ettiklerini hatırlatan Hanzade Doğan Boyner şunları anlattı: “Şimdi bu rakam çok çok düşük seviyelere geriledi. O dönem siyasi temsilciler ve kamu görevlilerinin de destekleri ile proje çok başarılı oldu. Çok ses getirdi. Biz kızlarını okula göndermeyen ailelere o güne kadar uygulanan ceza mekanizmasını tersine çevirdik. Aksine kızlarını okula kaydettirenlere ödül verdik. 10 yılda 10 bin 500 kız öğreniciye burs verdik. 33 yurt yaptırdık. Bu seferberlik boyunca 350 binden fazla bağışçımız oldu. Bunun nedeni toplumun çok önemli bir konusuna değinen bir proje yürütmemiz. Ancak bu noktada söylemek istediğim başka bir şey daha var. Baba Beni Okula Gönder bu tür rakamlarla ölçülmüyor. Amacımız kız çocuklarının okula gönderilmesi, eğitim alması konusunda toplumsal bir dönüşüm başlatmaktı. Sanırım bu konuyu insanların gündemine taşımayı bir miktar başardık. Önemli olan bu.”
CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA HİÇ ZORLANMADIM
1931 doğumlu olan Prof. Dr. Ayhan Ulubelen de, Cumhuriyet’in ilk yıllarında üniversite eğitimi aldığını ve o yıllarda kız çocuklarının okumasına çok destek verdiğini hatırlatarak, “Kendimi birinci ya da ikinci nesil Cumhuriyet kadını olarak görüyorum. Benim okuduğum ve akademisyenlik yaptığım yıllarda hiç zorlukla karşılaşmadım. Şimdi kadınlara daha fazla zorluk olduğunu gözlemliyorum” diye konuştu.
FESTA Nedir?
AB 7. Çerçeve Programı kapsamında desteklenen FESTA projesi Uppsala Üniversitesi İsveç koordinatörlüğünde 2012’de başladı. Ocak 2017’de tamamlanması planlanan proje ile kadın akademisenlerin bilimsel araştırmalarda daha fazla yer alması amaçlanıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi’nin Türkiye’den ortak olarak katıldığı projede Danimarka, Almanya, İrlanda, İtalya ve Bulgaristan da yer alıyor. Kadın araştırmacıların bilim ve teknoloji alanlarında akademik kariyer yapmalarını teşvik ederek insan kaynaklarının en verimli bir şekilde kullanılması hedeflenen proje boyunca bir yandan araştırmacılar arasında kadın erkek eşitliği konusunda farkındalık yaratmaya çalışılırken bir yandan da, kadın erkek eşitliğinin önündeki engeller ve dirençler inceleniyor.