Güncelleme Tarihi:
Son dönemde tüm dünya iklim krizinin etkisi altında. Yangınlar, seller, kurak geçen mevsimler ve aşırı sıcak havalar hem insanları hem de üretim süreçlerini önemli ölçüde tehdit ediyor. Ekim alanları zarar görüyor, kentlerin altyapıları çöküyor. İklim konusundaki farkındalık ise genelde sadece olayların yaşandığı dönemlerde artıyor. Alarko Carrier da dün düzenlediği basın toplantısında ülke çapında geniş bir örneklemle gerçekleştirilen ve değerli verilerin elde edildiği ‘İklim Okuryazarlığı Araştırması’nın sonuçlarını açıkladı.
Araştırmaya göre Türkiye’nin iklim konusundaki notu 100 üzerinden 56 oldu. Katılımcıların yüzde 73’ü iklim değişikliği konusunda gerekli önlemlerin alınmadığını düşünüyor. Doğa ve çevreye karşı halkın farkındalığı oldukça yüksek ama Türkiye, sera gazı, karbon ayak izi ve sürdürülebilirlik gibi kavramları pek bilmiyor. Gelecekte büyük çaplı susuzluk yaşanacağı endişesi yüksek. Bir susuzluk korkusu var.
Hürriyet’e değerlendirmelerde bulunan Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden Prof. Dr. Murat Türkeş, “Türkiye’de iklim konusunda farkındalığın bu kadar olması bile bence yüksek. Burada temel neden hayatın ve ekonominin merkezinde olan, bunları planlayan mühendislerin ve teknik kadroların çok az coğrafya eğitimi alması. Orta öğretimde alınan eğitim maalesef yetersiz. Sadece sözel öğrencileri coğrafya ağırlıklı eğitim alıyor. Hayatımızı mühendisler planlıyor ama onlarda coğrafya ve iklim eğitimi çok düşük. Bu bilgi eksikliği ile planlanan süreçler de üretim süreçlerini riske atıyor” dedi.
UNUTMAYA BAŞLADIK
Türkeş, “Bir mühendis coğrafyayı, iklimi, kuraklığı hatta yeraltı sularının önemini bilirse çok daha dikkatli davranır. Bunlar basit gibi görünse de hayati öneme sahip. Coğrafya yaşamın bir parçası olmak zorunda. Son dönemde yaşanan afetlerden sonra bir farkındalık oluştu. Günlerce afetlerin sonuçları konuşuldu ama şimdi çoğunu unutmaya başladık. Burada sorunu ve nedenlerini daha kapsamlı ele almak gerekiyor” ifadelerini kullandı.
YENİ SORUNUMUZ: EKO-ANKSİYETE
İklim değişikliğinin etkileri sonucunda insanlarda oluşan yeni bir korku kavramının ortaya çıktığını belirten Alarko Carrier Genel Müdürü Cem Akan, şunları söyledi: “İngilizcesi Eco-anxiety olan ve Türkçe’ye “eko-anksiyete” olarak çevrilen yepyeni bir sorunumuz var. İklim krizinin etkilerini yaşamaya başladıkça artan bir endişe söz konusu. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) 6 binin üzerinde bilimsel çalışmayı inceleyerek hazırladığı 1,5ºC Küresel Isınma Özel Raporu çok önemli bir veriyi ortaya koyuyor. Sera gazı emisyonları mevcut şekilde devam ederse, küresel ısınma 2030 ile 2052 yılları arasında 1.5ºC sınırını geçecek. Bu da dünyamız için geri dönüşü mümkün olmayan bir nokta anlamına geliyor.”
REKOLTE DÜŞÜYOR
Son yıllarda üzücü bir şekilde coğrafyanın diğer derslere oranla ağırlığının ve soru sayısının azaltıldığını söyleyen Türkeş, “Soru sayısı azalınca öğrenciler de bu önemli konulara gereken önemi vermiyor. Bilgisizlik artıyor. Üretim zinciri açısından su havzalarının korunması çok önemlidir. Tüm mühendislerin iklim değişikliği eğitimi alması gerekiyor. Bir planlamacı ya da mühendis eğer bunu bilmezse geri dönülmez hatalar yapılabilir. Bilgi yetersizliği su kaynaklarının kirlenmesine ve tarımsal rekoltenin azalmasına neden oluyor” dedi.