Güncelleme Tarihi:
SPK, Portföy Yöneticiliği Faaliyetine ve Bu Faaliyette Bulunacak Kurumlara İlişkin Esaslar Tebliği Taslağı'nda temel olarak, kolektif ve bireysel portföy yöneticiliği faaliyetinin kapsamına, ana faaliyet konusu yatırım fonlarının kurulması ve yönetimi olan portföy yönetim şirketlerinin kuruluşuna, faaliyetlerine, mali yapısına, organizasyon yapısına ve yan faaliyetlerine, bireysel portföy yönetimi hizmeti verecek kurumların yetkilendirilmelerine ilişkin esasları düzenledi.
Tebliğ taslağının portföy yönetim şirketinin kuruluş şartlarını düzenleyen 17. maddesinde, şirketin ödenmiş sermayesinin 10 milyon liradan az olmaması, paylarının tamamının nama yazılı olması ve anonim ortaklık şeklinde kurulması gibi zorunluluklar da yer aldı.
“Bankaların hakimiyeti daha da ön plana çıkacak”
Tebliğ taslağıyla ilgili değerlendirmede bulunan ING Portföy Genel Müdürü Tankut Taner Çelik, tebliğde ilk anda göze çarpan düzenlemenin asgari sermayenin 10 milyon lira olması olduğunu söyledi. Bunun dünya standartlarına göre çok çok yüksek bir sermaye yeterliliğine karşılık geldiğine dikkati çeken Çelik, yurt dışına bakıldığında yönetilen aktifin 2 binde 1'ine denk geldiğini söyledi.
Son dönemde kurulmuş bağımsız portföy şirketlerinin bir çoğunun kapanmasına yol açabilecek kadar ciddi yaptırımların olduğunu vurgulayan Çelik, tebliğin şu an için taslak olduğunu, değişip değişmeyeceğini bilmediğini belirtti.
Çelik, sektörde en az etkilenecek şirketlerin bankalara bağlı portföy şirketleri olacağını ifade etti.
Yeni kurulacak portföy şirketlerinin fizibilitelerini yeniden gözden geçirebileceklerini ve 1 milyonluk sermayeyi bir yıl içinde 10 milyona tamamlamanın da çok ağır bir yük olduğuna işaret eden Çelik, “Tahminim SPK, bu işi ancak ciddi olarak yapanlar ve elini taşın altına koyup her şeyini bu işe verenlerin gelmesini istedi. Küçük ve zayıf şirketlerden ziyade bu işe iddialı olan şirketlerin girmesini istedi. Bu şekilde bakılsa bile rekabeti ciddi şekilde azaltıcı bir etki olacak. Bankaların hakimiyeti daha da ön plana çıkacaktır” dedi.
“Performansı iyi olanlar öne çıkacak”
Rhea Portföy Yatırım Komitesi Üyesi Cüneyt Paksoy ise, tebliğde performans gösteremeyen portföy yönetim şirketlerinin elindeki portföylerinin diğer başarılı portföy şirketlerine devredilmesinin söz konusu olduğuna dikkati çekti.
Paksoy, şunları kaydetti:
“Bu nasıl uygulanır? Bunun yürürlüğe konulması çok spekülasyona açık ve uygulanması çok zor. Ama bunun sözünün dile getirilmesi bile artık ne kadar daha fazla performansa konsantre olmamız gerektiğini gösteriyor. Eskiden performansta sorun yaşayan ama ama varlığını sürdüren dolu fon vardı. Bu yapı kem SPK'yı, hem borsa başkanlığını hem de Türkiye'ye yatırım yapmak isteyen yabancı bireysel ya da kurumsal yatırımcıyı rahatsız ediyordu. Türkiye'de de bireyleri rahatsız ediyordu. Sadece devlet iç borçlanma senedi alarak, vadeli mevduat yaparak ya da döviz tevdiatta kalarak belirli bir kar sağlama dönemi bitti. Türkiye bu istikrarlı yapısını sürdürdükçe de ara ara şoklardaki ara hareketler hariç bitiyor. O zaman bu yeni süreçte SPK yapacağı düzenlemelerle, yayınlayacağı tebliğlerle ve daha etkin bir denetim mekanizmasıyla bunları kademeli olarak yapacaktır. Yeni süreçte iyi performans göstermeyen şirketlerin sorun yaşayacağı ama iyi performans gösteren şirketlerin ise öne çıkacağı bir döneme giriyoruz.”
Piyasada çok aracı kurum olduğunu ve piyasada aşırı rekabetin yaşandığını ifade eden Paksoy, “Son dönemde dar müşteri kitlesine sahip kurumlar kar elde edememesine ve sermaye yapılarının çok yıpranmasına sebebiyet verdi” dedi.
“Doğal konsolidasyon hızlanabilir”
Paksoy, birçok aracı kurumun para kazanamadığını ve kar elde edemediğini söyledi. Bu piyasada zaten doğal bir konsolidasyon sürenin başlamış olduğuna işaret eden Paksoy, “Şimdi bu biraz daha belirgin hale geliyor. Hatta aracı kurumların birleşmesinin önü açılmaya çalışılıyor. Doğal olan konsolidasyon SPK'nın uygulamalarıyla daha da hızlanır hale gelecek. Ya aracı kurumlar ya birleşerek bir kuvvet olma yoluna gidecekler ya da doğal konsolidasyon süreci işleyecek” şeklinde konuştu.
Aracı kurumların daha sağlıklı ve kuvvetli bir sermaye yapısına kavuşmasının, daha iyi bir sermaye piyasası demek olacağını belirten Paksoy, bu yeni oluşacak güven ortamının da bir bedeli ve müşterilere yansıyan bir maliyetinin olacağını kaydetti.
Bireysel Emeklilik Sistemi'nde (BES) portföy şirketlerinin önünün çok açılacağını anlatan Paksoy, BES izni olan firmaların birden fazla portföy şirketleriyle çalışabileceğini anımsattı.
“Portföy şirketlerinin tam bağımsız olması gerekiyor”
AZ Global Portföy Yönetim Genel Müdür Yardımcısı Abdullah Kunt ise, 10 milyon lira ödenmiş sermaye şartının sektörün gelişimi için fevkalade olumlu olduğunu vurguladı.
Hatta bir miktar daha yüksek olmasının da sağlıklı olacağına inandıklarını belirten Kunt, “Sermaye şartının konsolidasyona neden olacağını pek düşünmüyoruz. Muhtemelen profesyonel ekipler gerekli sermaye enjeksiyonunu yaparak sermaye yapılarını daha da güçlendirmeyi tercih edeceklerdir. Belki tek tük konsolidasyon olabilir bu da kaçınılmazdır” dedi.
SPK'nın yeni düzenlemeler konusunda çok özverili çalıştığına değinen Kunt, “SPK, özellikle Avrupa olmak üzere dünya genelindeki uygulamaları çok yakından takip ederek düzenlemeleri mercek altına alıyor ve ülkemize uygun optimum yapıyı belirlemek için uğraşıyor. Bu açıdan tebliğin bir bütün olarak bizi bizden fazla düşündüğünü çok net bir şekilde söyleyebiliriz” şeklinde konuştu.
Bu tebliğ taslağının sektörün büyümesine katkı vereceğini düşünen Kunt, sadece sektörün büyümesine değil, aslında “sağlıklı” bir biçimde büyümesine büyük katkı sağlayacağını ifade etti.
Benzer ülke örnekleri incelendiğinde “portföy yönetim” işinin Türkiye'de gelecek 10 yıl içinde 3–5 kat büyümesinin zaten kaçınılmaz göründüğünü belirten Kunt, şunlar aktardı:
“Özellikle sermaye yeterliliği, iç kontrol, risk yönetimi, teftiş ve kalifiye personel şartlarında yeni düzenlemeler içeren taslağın bu nokta devreye girecek olması sektörün sağlıklı büyümesi için olmazsa olmaz gibi görünüyor. Bizce bir portföy yönetim şirketinin taşıması gereken en önemli unsurların başında tam bağımsız olması geliyor. Aracı kurumların, portföy yönetim şirketleri ile kurucu adı altında bağının kopacak olması bağımsızlık açısından çok önemli olduğunu düşünüyoruz.”