Güncelleme Tarihi:
ABD mayıs ayı enflasyonunun piyasa beklentilerinin üzerinde gelerek 41 yılın zirvesini yenilemesiyle ‘Eyvah ABD ekonomisi resesyona mı girecek?’ korkusu yeniden hortladı. Piyasalar bunu sert bir şekilde fiyatlarken; ABD Merkez Bankası (Fed) enflasyondaki yükselişin önüne geçebilmek için, haziran ayı faiz artırım oranını 50 baz puandan 75 baz puana yükseltti ve 15 Haziran’da son 28 yılın en yüksek faiz artışını gerçekleştirdi. Böylelikle, politika faizi yüzde 1,50-1,75 seviyesine çıkarılırken; yıl sonu faiz seviyesi için ise, yüzde 3-3,5 seviyesi işaret edildi. Piyasa aktörleri ABD ekonomisinin büyümesinin yavaşlamasını beklerken; Fed'in 2024 yılında ilk faiz indirimini yapacağını öngörüyor.
Geçtiğimiz hafta Fed Başkanı Jerome Powell yaptığı konuşmalarda, resesyon riskini kabul ederken; “Enflasyon bizi yukarı yönlü şaşırttı, daha fazla sürprizle de karşılaşabiliriz” dedi. Powell’ın konuşmalarında öne çıkan bir başka manşet ise, enflasyonla mücadele taahhüdünün 'koşulsuz' olduğunu belirtmesi ve işsizliğin yükselme riski olduğunu söylemesi oldu. Powell’ın mesajları sonrası yatırımcılar riskli varlıklardan kaçarken; güvenli limanlara sığındı. ABD doları, ABD tahvilleri ve altın yatırımcıların ‘güvenli liman’ı olarak bulunuyor.
Eral Karayazıcı, ABD ekonomisinin resesyona gireceğinin sinyalini verebilecek 3 önemli dinamiği hurriyet.com.tr’ye yaptığı değerlendirmelerde detaylandırırken; Yusuf Kavak ise, “Resesyon ihtimalleri konusunda ipuçları verecek ana unsurlar; ABD ekonomisi üzerinde doğrudan veya dolaylı tehdit oluşturan faktörlerin durumu ve bu kapsamda açıklanacak olan ekonomik verilerden gelecek sinyaller olacak” dedi.
ABD haziran ayı enflasyonu 13 Temmuz tarihinde; Fed’in para politikasını belirleyen Federal Açık Piyasa Komitesi'nin (FOMC) bir sonraki toplantısı ise 26-27 Temmuz’da yapılacak. Enflasyon verisi ve faiz kararı nispeten sakinleşen piyasalara yeniden ‘resesyon’ ve ‘stagflasyon’ endişelerini kuvvetlendirebilir. Resesyon, iki çeyrek üst üste daralma anlamına gelirken; stagflasyon ise ekonomilerde durgunluk ve yüksek enflasyonun bir arada gerçekleşmesi olarak biliniyor.
Piyasalar için haftanın en kritik gün yarın (çarşamba) olurken; ABD ekonomisine ilişkin birinci çeyrek nihai büyüme verisi, Fed Başkanı Jerome Powell’ın konuşması, Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde’ın açıklamaları ve İngiltere Merkez Bankası Başkanı Andrew Bailey’ın değerlendirmeleri takip edilecek.
Peki, ABD ekonomisinin resesyona girme ihtimali ne kadar yüksek? Stagflasyonun ayak sesleri duyuluyor mu? Piyasa fiyatlamaları bize neyi anlatıyor? Inveo Portföy Fon Yönetim Müdürü Eral Karayazıcı ve Işık Menkul Araştırma Müdürü Yusuf Kavak bunları ve çok daha fazlasını hurriyet.com.tr’ye değerlendirdi.
ABD mayıs ayı enflasyonunun 41 yılın zirvesini yenilemesi ve Fed Başkanı Powell’ın geçtiğimiz günlerdeki açıklamalarıyla piyasalar Fed’in para politikasında daha hızlı sıkılaşabileceğini fiyatlamaya başlamıştı. Faiz artışlarının hızlanmasıyla ABD ekonomisinin resesyona sürüklenebilme ihtimali de yükseliyor. Sizce ABD’de resesyon ihtimali nedir, sizce ABD resesyona girer mi?
Inveo Portföy Fon Yönetim Müdürü Eral Karayazıcı: Bu konuda bir risk olduğuna katılıyorum; ancak gerçekleşmesini beklemiyorum.
Öncelikle ABD tahvil piyasalarında buna işaret eden bir fiyatlama yok.
Sinyal etkisini önemsememiz gereken bu cepheden Fed’in 2022-2023 döneminde sert faiz artışlarına gitse de 2024 yılında faiz indirmek zorunda kalacağını gösteren bir mesaj almıyoruz.
RESESYON İÇİN 3 ÖNEMLİ GÖSTERGE
Ne zaman ki 10 yıllık ABD faizi, 3 yıllık ABD faizinden 75 baz puan kadar aşağıda olur; ancak o zaman bu yönde bir sinyal etkisinden bahsedebiliriz.
Tahvil cephesi bize ABD ekonomisinin zorlu parkur sayabileceğimiz 2023-2024 dönemini düşük hızda büyüme ile atlatmasını favori senaryo olarak görmemiz gerektiğini fısıldıyor.
Bardağın dolu tarafında sayabileceğimiz ikinci bir figür imalat PMI göstergesi.
Evet 50’ye yaklaştı ama bu bize resesyon mesajı vermez.
Resesyondan bahsedebilmemiz için PMI’ların 45 civarına kadar gerilediğine ve birkaç ay 50 altında kaldığına şahit olmamız gerekir.
Üçüncü ve son avantaj ise; 2019-2022 döneminde önce Covid 19 ardından bu sene Ukrayna savaşı ile zayıf kalan ekonomik aktivitede bir tüketim özlemi bir enerji birikmesi var.
Sert faiz artışları bu dinamiği törpüleyecekse de işin hele de ABD’de bir resesyona dönüşmesi zor.
Işık Menkul Araştırma Müdürü Yusuf Kavak: Esasında küresel ekonomide beklentiler o kadar hızlı değişiyor ki, biz de ayak uydurmakta zorlanır hale geldik. Sizin de bahsettiğiniz gibi, Fed’in haziran toplantısında 75 baz puan faiz artırımına gitmesi ve sene sonu için medyan faiz beklentisini yüzde 1.9’dan yüzde 3.4 seviyesine yükseltmesi resesyon ihtimallerini artırırken, Fed/FOMC toplantısının ardından sahneye çıkan birçok bölgesel Fed başkanının da temmuz toplantısı için 75 baz puanlık artırımın olabileceğine işaret etmesiyle de; Beyaz Saray, ABD Hazine Bakanı Janet Yellen ve Fed Başkanı Jerome Powell’ın resesyon kaçınılmaz değil söylemlerine karşın, resesyon endişeleri tırmandı ve emtia fiyatları hızla geriledi.
HER AN HER ŞEY OLABİLİR
Ancak, bu sefer de son günlerde ABD’de açıklanan Yeni Konut Satışları, Dayanıklı Mal Siparişleri ve Kesinleşmemiş Konut Satışları gibi verilerin beklentilerden hayli iyi gelmesi ile bu endişelerin azaldığını görmekteyiz. Yine, bir hafta öncesinde; Morgan Stanley, Goldman Sachs, Nomura ve Societte General gibi kurumların resesyon ihtimallerini artırmalarına karşın, son günlerde IMF ve S&P gibi kurumlardan gelen açıklamalara baktığımızda ise; dikkatlerin çevrildiği 2023 yılı için büyüme öngörülerinin yüzde 1.6-1.7 bandında seyrettiği görülmekte.
Ancak, özellikle geçen yılın ekim ayında, 2022 ABD büyüme tahminini yüzde 5.2 olarak açıklayan IMF’in, gelinen son noktada yüzde 2.9’a kadar düşürmüş olduğu da düşünülürse, 2023 yılına kadar bu köprünün altından daha çok sular geçecek ve her an her şey olabilir. Bundan sonrasında, resesyon ihtimalleri konusunda ipuçları verecek ana unsurlar; ABD ekonomisi üzerinde doğrudan veya dolaylı tehdit oluşturan faktörlerin durumu ve bu kapsamda açıklanacak olan ekonomik verilerden gelecek sinyaller olacak.
ABD enflasyonunda yeni zirveler bekliyor musunuz? Peki, ABD stagflasyona ne kadar yakın; stagflasyon sesleri duyuyor musunuz?
Eral Karayazıcı: Enerji fiyatlarında uzun süre devam eden agresif artış yerini 3 aydır yatay bir seyre bıraktığı için bu yılın son çeyreğinden itibaren global enflasyonda hissedilir bir düşüşle karşılaşacağımızı ve var olan bilgi seti ile 2023 yılında da bu eğilimin süreceğini düşünüyorum.
Geçici bir yavaşlamayı aşacak gerçek anlamda bir resesyon beklemediğim için de stagflasyon korkusunun realize olmayacağı görüşündeyim.
Yusuf Kavak: ABD enflasyonunun durumu da açıkçası yine buna neden olan faktörlere bağlı. Birincisi, petrol ve doğal gaz gibi enerji fiyatları üzerinde arz-talep dengesi belirleyici olmakla birlikte geçtiğimiz günlerde olduğu gibi piyasalarda oluşan resesyon endişeleri gibi unsurlar da zaman zaman fiyatlamalara etki etmekte. Keza, Çin ekonomisinin büyük oranda açılması ile arz tedariğine ilişkin şokların bir miktar hafiflemesi beklenmesine karşın, Rusya-Ukrayna meselesindeki risklerin korunuyor olması ve yine son yıllarda başta tarım olmak üzere önemi giderek artan korumacılık tedbirleri ile de yeni arz şokları meydana gelebilir.
ABD ENFLASYONU 1,0-1,5 PUAN GERİLEYEBİLİR
Diğer taraftan, bu ay enerji fiyatlarının resesyon endişeleri ile gerilemiş olması ve Fed’in yapmış olduğu sert faiz artırımının iç talep üzerindeki etkileri ile enflasyon oranlarında gerilemeler ortaya çıkabilir. Keza, bu ayın son gününde (30 Haziran) yapılacak ola
n OPEC/OPEC+ toplantılarından çıkacak kararlar da enerji fiyatlarını etkileyebilir.
Özetleyecek olursak, ABD ekonomisi ve küresel ekonomide beklenen yavaşlamalar, önümüzdeki aylarda emtia fiyatları üzerinde baskıya neden olacaktır. Yine, Fed’in sene sonuna kadar minimum 150 baz puan artırım daha yapması beklentisinin de gerçeğe dönüşmesi durumunda bunun da etkisi ile ABD enflasyonunun 1,0-1,5 puan arasında gerilemesini bekliyorum.
Diğer taraftan Avrupa Birliği’nde de işlerin yolunda olmadığını biliyoruz. Stagflasyonun gerçekleşme ihtimali ABD’de mi daha yüksek yoksa Avrupa’da mı?
Eral Karayazıcı: Avrupa Rusya ile olan ekonomik bağı nedeniyle çok daha fazla riske maruz kalıyor.
Bu nedenle Avrupa adına risklerin ABD’ye kıyasla çok daha yüksek olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Yusuf Kavak: Son zamanlarda, küresel ekonomi üzerinde yavaşlama ihtimallerinde görülen artışlar; resesyon kaygılarının yanı sıra, stagflasyon ihtimallerini de canlı tutarken, diğer taraftan; enflasyon oranlarının ise, emtia fiyatlarında yine küresel ekonomik görünüme dair endişelerle başlayan gerilemelerin devam etmesi durumunda baskı altına girmesi kaçınılmaz. Yine de devam eden arz şokları ile emtia fiyatlarında yaşanacak geri çekilmeler sınırlı kalabilir ve stagflasyon ihtimali de yeniden artabilir.
ABD ekonomisinde Fed’in hızlı sıkılaştırmasına karşın, Avrupa tarafında ECB’den beklenen sıkılaştırma miktarı daha az. Yine, Avrupa ekonomisinin Rusya yaptırımlarının bumerang etkisi ile kırılganlığının çok daha yüksek olduğu düşünüldüğünde, büyüme oranlarının, daha hızlı bir şekilde baskı yeme ihtimalini yüksek görüyoruz. Bu bağlamda, ABD ekonomisinden daha fazla Avrupa kanadının stagflasyona yakın olduğunu düşünmekteyiz.
Bu risklerin gerçekleşmesiyle küresel piyasalar nasıl hareket edebilir; geçmiş örnekleri var mı? Piyasa fiyatlamaları bize neyi anlatıyor?
Eral Karayazıcı: Yaşananları 1979 Petrol Krizi’ne benzetiyor herkes ki buna bende katılıyorum. O zaman da ABD borsası yukarıdan aşağı yüzde 20 gelmiş sonra resesyonun sonundaki ışığa kadar yatay seyretmişti. Ralli resesyondan çıkılacağı anlaşılınca başlamıştı.
Güncel duruma dönersek son 12 ayda borsa endeksleri ülke bazında yüzde 25 ile yüzde 40 arası değişen oranlarda ( dolar bazı) değer kaybına sahne oldu.
ÖLÇÜLÜ RESESYON ÖNEMLİ ÖLÇÜDE FİYATLANDI
Ölçülü bir resesyonun hatta stagflasyonun önemli ölçüde fiyatlarda olduğunu düşünüyorum.
Bunun gerçekleşemeyeceğini düşündüren sinyalleri gördükçe veya resesyon yaşanırken yatay kalıp büyüme parkuru yaklaşırken borsa endekslerinin rotayı yukarı çevireceği ve uzun soluklu (12-18 ay) bir ralliye imza atacakları görüşündeyim.
Ukrayna savaşının Avrupa ekonomisi üzerinde neden olabileceği yeni zorluklar, bu konuda engelleyen veya öteleyen faktör olarak karşımıza çıkabilir.
Ancak başta da ifade ettiğim gibi savaşın genişlemesi gibi uç riskler bir kenara bırakıldığında ben Ukrayna savaşının kalıcı etkiler yaratma kapasitesinin önemli ölçüde ortadan kalktığını düşünüyorum.
Yusuf Kavak: Geçmişte, resesyon ve stagflasyon konusunda elbette elimizde örnekler var. Ancak, her dönemin kendine has etkileri olabiliyor. Dolayısıyla geçmiş örneklere bakarak kıyaslama yapmak yanıltıcı olabilir. Örneğin; 2005-2009 arasında, 2008’de Lehman Brothers’ın batması ile de etkileri derinleşmeye başlayan Küresel Ekonomik Krizin etkileri yıllar sürerken, 2020 ‘de Covid-19 Pandemisi’nin finansal etkileri, ultra genişlemeci merkez bankaları ve maliye politikaları ile 1 yıldan kısa sürdü.
Gelinen noktada, resesyon veya stagflasyon riski gerçeğe dönüşecekse; finansal sistemi etkileyecek yeni bir kriz ortaya çıkmadıkça, -Fed ve diğer merkez bankalarının yeniden politika ayarlaması yapabilecekleri de düşünülürse- yine kısa sürebilir. Ancak, Rusya-Ukrayna meselesinin uzaması ve Çin’in Rusya ile mali tarafta bir cephe kurması gibi durumlar ve Japon Yeni’nde ortaya çıkan değer kayıplarının 1998 Asya krizine benzer beklenmedik yeni şokları beraberinde getirmesi gibi durumlar ortaya çıkacak olursa; o zaman çok daha ciddi sonuçları olacak bir sürecin içerisinde kendimizi bulabiliriz.