Güncelleme Tarihi:
Ekonomistler, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) atacağı muhtemel adımlar konusunda farklı tahminlerde bulundu. Bazı ekonomistler bir hafta vadeli repo faiz oranında artış, bazıları ise faizlerde bir değişiklik beklemiyor. Bazı ekonomistler de Merkez Bankasının döviz satım ihalelerinin tekrar başlayabileceği öngörüsünde bulunuyor.
Ziraat Bankası Ekonomisti Bora Tamer Yılmaz, küresel gelişmelerin ABD başkanlık seçimi sonrası finansal piyasalarda belirsizliği artırdığını belirterek, ABD'de kamu harcamalarının devreye gireceği beklentisinin devlet tahvillerinde satışla sonuçlandığını ve piyasa faizlerinin hızla yükseldiğini söyledi.
Yılmaz, dolar bazlı faizlerin artmasının maliyetleri kompanse edebilmek için yerel para birimi cinsi faizlerin de artışını beraberinde getirdiğini ifade ederek, mevcut şartlarda piyasadaki oynaklık durulmadan Merkez Bankasının yeni bir faiz hamlesine girmesini beklemediklerini ifade etti.
Öncelikle geçen yıl ağustos ayında ilan edilen sadeleşme sürecinin tamamlanmasını beklediklerini dile getiren Yılmaz, şunları kaydetti: "Ekonomide çıktı açığı bulunan bir dönemde faiz artırımı, talep koşullarını daha fazla baskılayabilir. Bununla birlikte dövizdeki artış eğiliminin de eşiklerini göz önünde bulundurmak gerekiyor. Eğer dövizdeki hareket reel ekonomik istikrarı etkileyici seviyelere ulaşırsa bu durumda dövizi sakinleştirmek için Merkez Bankası kendi araç seti dahilinde adımlar atmayı tercih edebilir."
FAİZ ARTTIRIMI OLUR MU?
Odeabank Ekonomik Araştırma ve Stratejik Planlama Direktörü Ali Kırali de küresel piyasalardaki mevcut eğilimlerin, ABD Merkez Bankası'nın (Fed) gelecek yıl daha önceden fiyatlanandan daha agresif bir artırım patikası izleyebileceğine işaret ettiğini söyledi. Kırali, ABD'deki başkanlık seçimlerinin sonuçlarının küresel ölçekte paradigma değişikliğini beraberinde getirdiğini, yeni başkanın seçim vaatlerini yerine getirmesi halinde ABD'de büyüme ve enflasyonun orta vadede hız kazanabileceğini ifade etti. Küresel ekonomide yeni bir olumsuz şok yaşanmaması durumunda Fed'in gelecek yıl daha fazla sayıda faiz artırımına gidebileceğini, bu nedenle 2017'de küresel koşulların da geçen yılki kadar destekleyici olmayabileceğini belirten Kırali, TCMB'nin gerek kurlardaki hareket gerekse enflasyon görünümünü etkileyen faktörleri göz önünde bulundurarak birtakım adımlar atabileceğini söyledi.
Kırali, şunları kaydetti: "Bunların bir kısmı faiz silahı, likidite politikası duruşu ve döviz satımlarını içeren geleneksel yöntemler olduğu gibi, bir kısmı da makroihtiyati tedbirler aracılığıyla olabilir. İlk olarak, fonlama kompozisyonunda ağırlık üst banda doğru kaydırılıp likidite duruşu biraz daha sıkılaştırılarak TL desteklenebilir. Şu aşamada tartışmak için erken olduğunu düşünsek de faiz koridorunun üst bandında artırımlarla koridorun genişletilmesi de TCMB'nin esnekliğini artırabilir. Ancak bu hamle bir yıldan beri devam eden sadeleşme sürecinin terse çevireceğinden kredibilite sorunlarına neden olabilir. Yine tercih edilebilir olmadığını düşündüğümüz bir diğer geleneksel yöntem ise döviz satımlarına yeniden başlanması olabilir. Bununla birlikte makroihtiyati araçlar kanalıyla banka, yabancı zorunlu karşılıklarda ve rezerv opsiyonu mekanizması katsayılarında indirimlerle döviz piyasası likiditesini artırarak TL üzerindeki baskıyı hafifletmeye çalışabilir."
MERKEZ BANKASI SÜRECİ TAMAMLAYABİLİR
Ali Kırali, TCMB'nin, bu ayki PPK toplantısında agresif bir faiz artırımı yapmasını gerektiren bir konjonktür olmadığını belirterek, sadeleşme sürecini tamamlamak adına atılabilecek bir adımla 25 baz puanlık faiz artışının masada olabileceğini vurguladı. TCMB’nin, bir süredir verdiği mesajlar ve likidite politikasındaki mevcut duruşunu dikkate alarak bu toplantıda haftalık repo faizini 25 baz puan artırarak sadeleşme sürecini tamamlayabileceğini ifade eden Kırali, "TCMB’nin bu olası hamlesinin kredibilite artışı sağlayacağını ve TL üzerindeki baskıyı kayda değer ölçüde hafifletebileceğini düşünüyoruz." dedi.
Kırali, TCMB'nin, faiz koridorunun üst ve alt bandını sabit tutarak koridorda simetriyi sağlayacağını, aynı zamanda TL ve yabancı para zorunlu karşılık oranlarında indirimlere giderek nette dengeli bir duruş sergileyebileceğini söyledi. Söz konusu toplantıya kadar finansal piyasalarda yaşanabilecek ve döviz kurları üzerinde etkili gelişmelerin TCMB'nin kararını önemli ölçüde etkileyebileceğini vurgulayan Kırali, şu görüşleri dile getirdi: "Merkez Bankasının döviz satım ihalelerini şu aşamada tercih etmesine düşük bir olasılık veriyoruz. Banka bir süredir rezerv opsiyon mekanizması katsayılarında değişikliklere giderek döviz likiditesini artırmayı tercih etti. Yabancı para zorunlu karşılıklarda indirimler de gündeme alınarak bu gibi geleneksel olmayan adımların devamı gelebilir. Söz konusu adımlar bir taraftan döviz likiditesini artırırken diğer taraftan TCMB brüt rezervlerinde azalışa neden oluyor. Bu nedenle ayrıca döviz satımlarına başlanmasını kısa vadede beklemiyoruz."
''MERKEZ BANKASI ÖNLEM ALMALI'
AA Finans Analisti Haluk Bürümcekçi ise Merkez Bankasının mart ayından ekime kadar kesintisiz gerçekleştirdiği indirimleri, küresel konjonktürün Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin lehine olmasından faydalanarak yaptığını, ancak son 2 ayda bu havanın tersine döndüğünü, özellikle ABD seçimleri sonrası gelişmekte olan piyasalardan yoğun çıkışın gözlenmeye başlandığını kaydetti. Bürümcekçi, dolar endeksinin seçim sonuçlarından olumlu etkilenmesi ve son 13 yılın en yüksek seviyesine çıkmasının TL'de değer kayıplarına neden olduğunu, bunun da tüm oyun planlarını bozduğunu belirterek, dünya genelinde faizlerin belirgin yükselmeye başladığını, bunun Türkiye'de de kısa ve uzun vadeli tahvil faizlerine de yansıdığını söyledi.
TCMB'nin gecelik repo ve swap faizlerini yükseltecek yönde önlemler alması gerektiğini belirten Bürümcekçi, şunları kaydetti: "Ayrıca, brüt ve net döviz rezervlerinin yetersiz olmasına rağmen günlük döviz satım ihaleleri de başlatılmalıdır. Cuma günkü EKK sonrası yapılan açıklamalar, faiz artışı yönündeki beklentileri destekliyor. Bana göre ise artış kararından çok, bu artışın hangi boyutta, hangi faizde ve hangi bağlamda düşünüldüğü daha önemli olacaktır. Zira eğer artış, politika faizinde yapılır ve sadeleşmenin tamamlanması olarak lanse edilirse, fonlamanın tamamının bir hafta vadeli repo faizinden yapılmasını getireceğinden ve bu gecelik repo faizinde yükseliş getirmek yerine düşüş anlamı taşıyacağından fayda yerine zarar getirebilir. En anlamlı karar ise tüm faiz koridorunun yukarı doğru kaymasını (alt ve üst bant dahil) getirecek faiz değişikliklerinin, 'devamı da gelebilir' şeklinde sinyallenmesi olacaktır. Ayrıca, bu kararların döviz satım ihalelerinin başlatılması ile desteklenmeyecekse 25 baz puan yerine daha yüksek oranlı faiz artışını içermesini de düşünmekteyim."
'DÖVİZ SATIM İHALESİ'
İş Portföy Başekonomisti Nilüfer Sezgin ise en fazla bir tane daha faiz indirimi olabileceğinin düşünüldüğünü ifade ederek, "Yeni faiz indirimleri için enflasyon görünümünde bir iyileşme olması gerekecekti. ABD seçimleri sonrasında ise büyüme ve enflasyonun daha güçlü bir patikaya yerleşeceği ve bunun da Fed'in daha hızlı faiz artırımına yol açacağı beklentisi, küresel olarak piyasa faizlerini yukarı çekti." diye konuştu. Sezgin, küresel olarak gevşek para politikası ve tarihi düşük faiz seviyelerinden oluşan bileşimin sonuna gelinmiş olabileceğini ve Merkez Bankasının da buna adapte olması gerektiğini söyledi. Adaptasyonun hızının ABD'de uygulanacak politikaların daha fazla netleşmesi ve bu doğrultuda da piyasadaki fiyatlamaların istikrar kazanması ile anlaşılabileceğini ifade eden Sezgin, şöyle devam etti: "Tüm gelişmekte olan ülke para birimleri değer kaybediyor. TL bu para birimlerinden biri. Ancak, son bir haftaya bakıldığında TL'deki değer kaybı gelişmekte olan ülkeler arasında başı çekenlerden biri. Dolayısıyla TL'deki değer kaybının küresel bir hareketin bir parçası olduğu, ancak bize has parametreler sebebi ile değer kaybının derinleştiğini söylemek mümkün. Bu nedenle de faiz artırımının TL'deki değer kaybını frenleme ve en azından TL'yi daha az değer yitiren para birimleri arasına yerleştirme yönünde bir katkısı olabilir. Biz bir haftalık repo faizinde 25 baz puanlık artış bekliyoruz. Diğer faizlerde değişim beklemiyoruz. Ancak TL'de asıl etki edecek faiz koridorunun üst bandı olan yüzde 8,25’tir. O değişmediği sürece faiz artırımının etkisi sınırlı kalabilir."
Ekonominin yavaş olması sebebiyle Merkez Bankasının daha sert faiz artırımlarını kura rağmen tercih etmeyebileceğini vurgulayan Sezgin, "Yine de ufak bir faiz artırımı dahi Merkez Bankasının faiz artırımına hazır olduğunu yansıtarak bir sinyal etkisi yaratabilir ve ilerideki adımlarda daha fazla faiz artırımı gelebileceği beklentisi TL'ye orta vadede bir tampon olabilir" diye konuştu. Sezgin, Merkez Bankasının, faiz artırımının yanında döviz satım ihalelerine yeniden başlayabileceğini ve günlük 40 milyon dolar satımların bankanın net rezervlerini düşürmeyeceğini hesapladıklarını söyledi.
POLİTİKA FAİZ ARTIŞI ANKETE GİRDİ
Bu arada, AA Finans Beklenti Anketi'ne katılan ekonomistlerin yarısı, bir hafta vadeli repo ihale faiz oranında (politika faizi) 25 baz puanlık artış öngörürken, yarısı değişiklik beklemiyor. Ekonomistlerin tamamı yüzde 8,25 olan marjinal fonlama oranında (faiz koridorunun üst bandı) ve yüzde 7,25 olan borçlanma faiz oranında (faiz koridorunun alt bandı) değişiklik öngörmüyor. Uzun zamandır ilk kez bir politika faizi artışı anket beklentilerine girerken, analistler, bu artış olasılığının fonlama politikası düşünüldüğünde piyasalarda büyük bir değişiklik anlamına gelmeyebileceğini, hatta "gerekirse faiz artışı yapabilirim" mesajı dışında bir etki beklenmemesi gerektiğini kaydetti.