Piyasalar anladığımız bir dili konuştu

Güncelleme Tarihi:

Piyasalar anladığımız bir dili konuştu
Oluşturulma Tarihi: Mart 19, 2003 00:00

AYLAR evvel Irak sorununun nereye gideceği biliniyordu. Ulusal çıkarlar ya da onurlu dış politika gibi gerçekçi olmayan yaklaşımlarla bugünlere geldik.Ulusal çıkarlar maskesi altında, aslında takındığımız tutum ulusal çıkarlarımızın tam tersineydi.Genellikle siyasi çatışmaların gerisinde ekonomik gerekçeler yatar. Çünkü, siyaset toplumun refahı için yapılır. Biz işi o kadar yüzümüze gözümüze bulaştırdık ki, siyasi gelişmeler ekonomimizi bozar hale geldi. Hiç kimsenin yapamadığını nihayet mali piyasalar yaptı. Siyasetçilerimizin anladığı dili konuştu.YARAYI KANATMAKBir gün içinde Türk Lirası diğer paralara karşı yüzde 5 değer yitirdi. Faizler 10 puandan fazla arttı. Borsa yüzde 10'dan fazla düştü. Türkiye ekonomisi bir kez daha uçuruma doğru yuvarlanıyordu. Hálá da uçurumdan uzaklaşmış değil.Yıllık bütçede Hazine'nin ortalama borçlanma faizinin yüzde 35'lerde olacağı varsayıldı. Faizler hafta başında yüzde 72'ye fırladı. Hükümet şimdi piyasaların beklentileri yönünde hareket etse de, yarayı devamlı kaşıdığımızdan, Hazine'nin borçlanma maliyetinin reel anlamda düşürülmesini devamlı geciktiriyoruz. O kadar ki, seçimlerden önce dile getirilen devlet borçlarının yeniden yapılandırma isteklerini neredeyse haklı gösterme çabasındayız. Bu gidişle öyle bir noktaya gelinecek ki, devlet borçlarının yeniden yapılandırılması bir çözüm seçeneği değil, bir zorunluluk haline gelecektir. İktidar partisi konuyu çok fazla kaşımaktadır. Yarayı çok kaşıdığınızda mutlaka kanatırsınız.Irak konusunda devletin tüm kademeleri kararsız ve oyalayıcı bir tutum sergilemişlerdir. Bu tutum, zaten dış destek olmadan yoluna devam etmekte zorlanan Türkiye ekonomisini ciddi risklerin içine itmiştir. Son dakikada üç ay evvel yapmamız gerekenleri yapmamız günü kurtarmaya yetebilir, ama iktisadi açıdan, kalıcı bir çözüm üretilmesi olasılığı giderek düşmektedir. GÜVENHazine'den sorumlu Devlet Bakanı her fırsatta uyguladıkları ekonomik programın ‘‘güven’’ esasına dayandığını belirtmektedir. Verilen izlenim ise uygulanan ekonomi politikalarında ‘‘güven verme’’ hariç, her türlü olumsuzluğun olduğu yönündedir.Son günlerdeki piyasadaki hareketler ve hükümetin tutumuyla, Amerika'dan almayı planladığımız mali desteğin bir kısmını şimdiden yemiş bulunuyoruz. Yalnızca Hazine'nin borçlanma maliyeti artmadı, üretim durdu, işsizlik arttı. Kayıplarımızın miktarını ancak birtakım ekonomik veriler açıklandığında daha iyi tahmin edebileceğiz. Her şeyden önemlisi, hükümetin en çok ihtiyaç duyduğu ‘‘güven’’ bir türlü oluşturulamadığından, ileriye dönük riskler giderek artmaktadır.İktidar partisi milletvekilleri devlet borçlarının yeniden yapılandırılmasından söz etmektedir. Bütçe ve Plan Komisyonu'nda 2001 yılına ait Hazine borçlanması ibra edilmemektedir. Hükümetten hiç ses çıkmamaktadır. Mali piyasalar böyle bir tutuma nasıl güven duyabilirler ki? Doğal olarak, bu ortamda yüksek faizlerden bağımsız olarak Hazine ihtiyacı kadar dahi borçlanabilmekte sıkıntıya girmektedir.Türkiye, Azor Adaları'ndaki resimde boy gösterme şansını kaybettiği gibi, kalıcı bir ekonomik istikrarı yakalama konusundaki şansını da yitirmek üzeredir. Bu şartlarda, kaygılanmamak elde değildir.Böyle ortamlarda yatırımcıların karar vermesi giderek zorlaşır. Heyecanlanıp ani tepkiler vermek yatırımcılar için en zarar verici tutumdur. Yarın devam edeceğim.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!