Güncelleme Tarihi:
Petrol ve doğalgaza olan talep, bu kaynakların tedarik edilmesinde arz güvenliğini fazlasıyla önemli kılarken, son dönemde özellikle Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyada boru hatları gibi enerji altyapılarına yönelik saldırılar dikkat çekiyor. Uzmanlar, bir yandan Türkiye’nin enerjide köprü ülke olmayı hedeflerken, diğer yandan bölgede gerilimin tırmandığına dikkat çekerken, özellikle uluslararası petrol şirketlerinin boru hattı gibi altyapı projelerine başlarken, risk priminin düşük olması gerektiği şartı aradığını vurguluyor.
GÜNDE 40 MİLYON DOLAR
Yaklaşık 20 bin kilometreyi bulan bir petrol/doğalgaz iletim ağı bulunan Türkiye’de, mevcut boru hatlarının güvenliğini genel olarak BOTAŞ, Jandarma, diğer kolluk kuvvetleri ve özel güvenlikler sağlıyor. USAK Enerji Güvenliği Araştırmaları Merkezi (EGAM) Başkanı Hasan Selim Özertem, enerji boru hatlarının lojistik olarak çok önemli olduğunu vurgularken, “Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru Hattı (Irak-Türkiye Boru Hattı), günlük 300–400 bin petrol taşıma kapasitesine sahip, yani her gün ortalama 40 milyon dolarlık petrol sevk ediliyor. Petrol akışının bir hafta durması, birkaç yüz milyon dolara varacak bir etki oluşturabiliyor” diye konuştu.
50 DOLARA, 2 MİLYON DOLAR
Afrika’dan Ortadoğu’ya, enerji güvenliği konusu giderek önem kazanıyor. Öyle ki, enerji sevkıyatında önemli role sahip Mısır’da yaşanan gerginlik, anında petrol fiyatlarını artırıyor ve Süveyş Kanalı’nın risk altında olması, tüm dünyadaki piyasaları etkilemiş oluyor. Petrol ve doğalgazın güvenliğini sağlamak ise uluslararası şirketler ve ülkelere düşüyor. Enerji güvenliği konusunda çalışmaları bulunan Doç. Dr. Mitat Çelikpala, enerji altyapısının neden artan şekilde hedef alındığını sorduğumuzda, şu yanıtı veriyor: “Binlerce kilometrelik boru hatlarını korumak çok kolay değil. Saldırı olduğunda ise yaratılan etki büyük oluyor. 50 dolarlık bir plastik patlayıcı kullanıyorsunuz, 2 milyonluk zarar oluşturuyorsunuz.”
HUKUKİ ALTYAPI ŞART
Türkiye’ye bakıldığında, boru hatlarına yönelik tehdidin her zaman masada olduğunu vurgulayan Çelikpala, şöyle devam ediyor: “Avrupa Birliği’ne baktığınızda, enerji raporlarında Türkiye’yi bu konuda başarılı bir ülke olarak tanımlıyor. Boru hatlarının güvenliği konusunda birkaç ülkenin birden tanımlaması gereken bir ilişki ağı var. Örneğin, Jandarma, Azerbaycan’dan gelen bir boru hattı için Socar’la nasıl bir iletişim kurmalı, nasıl bir ilişki olmalı; boru hatları binlerce kilometre gidiyor. Terör tehdidi olan bölgelerdeki bakış açısı farklı, olmayan bölgelerdeki bakış açısı farklı olabiliyor. Boru hatlarının korunması konusunda henüz somut bir hukuki düzenleme yok. Her bir hatta özel anlaşma yaptığınızda birbirinden farklı, birbirine benzemeyen yapılar ortaya çıkabiliyor. Bu korumanın nasıl yapılacağına yönelik hukuki altyapının oluşturulması gerekli.”
557 defa petrol çalındı
EGAM Başkanı Hasan Selim Özertem, Türkiye özelinde petrol boru hatlarında hırsızlık konusunun da önemli olduğunu vurgularken, “Petrol boru hatlarına vana takarak, hırsızlık yapıyorlar. Bu hırsızlıklar bölgedeki aşiretler ve köylüler için önemli bir gelir kaynağı oluşturabiliyor. Türkiye’de 2000–2010 yılları arasında boru hatlarından 557 defa hırsızlık gerçekleşmiş. 2003–2008 yılları arası verilere bakıldığında, Türkiye’de 400’ün üzerinde petrol boru hatlarından hırsızlık vakası ve sadece ortaya çıkan petrol kaybından kaynaklanan 5 milyon doların üzerinde zarar olduğu görülüyor. Transit ücret açısından da petrol akışının durmasından kaybettiğiniz bir gelir oluyor” diye konuştu.
Yeni boru hatlarıyla akan petrol artacak
ÇELİKPALA ise 2012 yılında Türkiye’de boru hatlarına yönelik 12 saldırı gerçekleştiğini, 12 saldırının tamamını PKK’nın üstlendiğini anlatırken, şöyle konuştu: “PKK boru hatlarını 2010 yılına kadar hedef olarak tanımlamadı. 2011, 2012’de hedef olarak tanımladılar. Çok büyük saldırılar yapmıyorlar, Türkiye’nin sorun yaşadığı ülkelerle, bağlantılarını güçlendirmeye çalışıyorlar. Bu yakınlaşma süreci nedeniyle saldırılar durdu. Ancak Türkiye’nin enerji güvenliği konusunda daha kapsamlı çalışılması gerekiyor. Türkiye bir geçiş alanı; sadece boru hatları olarak değil, boğazlardan tanker geçişi var. Kerkük-Yumurtalık hattıyla petrol Ceyhan’a akıyor, Doğu Akdeniz gibi projelerle akan petrol ve doğalgaz miktarının artması öngörülüyor.”
Youtube’a video yüklemek yeterli
SİYASİ analist ve yazar Claude Salhani ise “Neden enerji altyapıları güvenlik riskiyle karşı karşıya gibi” sorusunu, yazılı olarak şöyle yanıtladı: “Petrol, modern dünyanın işlerliğini sürdürülebilmesi için ihtiyacı olan kan veya oksijen diyebiliriz. Petrol olmadan, dünyanın bugün yaşadığımız akışı aniden sona ermiş olur, uçaklar, otomobiller, makineler durur; evlerin ve çalıştığımız binaların ısınması ve soğuması durabilir… Dolayısıyla petrol altyapısını direkt olarak hedef almak, tüm dünyanın dikkatini çekmenin bir yolu ve terör örgütlerine güç sağlıyor. 1970’lerde teröristler dünyanın dikkatini çekebilmek için uçak kaçırıyorlardı. Şimdi terörist gruplar, bunu yapmalarına gerek kalmadığını öğrendi. You Tube’a veya Facebook’a bir video yüklemek, eğer o video dünyanın enerji güvenliği ile ilgiliyse, onlara daha çok tanınırlık sağlamış oluyor. Bu şekilde hem hükümetleri acıyacak bir noktadan vurmuş, hem de dünyanın dikkatini çekmiş oluyorlar. Boru hatları ise fiziksel yapıları ve coğrafyaları nedeniyle zedelenebilir nitelikte olabiliyorlar.”
İnsansız hava aracı koruyor
ÖZERTEM, boru hatlarına yönelik saldırıların temelinde ağırlıkla şu üç nedenin olduğunu anlatırken, şunları söylüyor: “1) Sansasyonel etki yaratma isteği, 2) İdeolojik nedenler, özellikle batı karşıtlığı (Boru hatlarının uluslar arası şirketler tarafından kullanılması), 3) Yarattığı maddi yük. Boru hattına saldırı olduğunda, varil başı petrol fiyatı 1–10 dolar yükselebilir, sansasyonel de bir olaydır. Yemen, Irak gibi devlet otoritesinin tam sağlanmadığı ülkelerde kolaydır. Son dönemde boru hatlarının güvenliği artırılıyor, anında müdahale gerçekleştirebiliyorsunuz. İnsansız hava araçlarıyla boru hatları takip edilebiliyor, hareketler gözlemleniyor, hareketlilik varsa müdahale ediliyor. Bugün boru hattının toprak üstünde kalan parçalarına beton duvar örülmesi, tel örgü çekilmesi gibi önlemler alınmaya başladı. Ayrıca diğer bir yöntem de bölge halkının desteği ile boru hattının korunması. Örneğin bölgelerde şüpheli kişiler dolaşmaya başladığında, bölge halkı Jandarma’ya haber verebiliyor. Bu gibi çoklu anlayışla saldırıların önüne geçmek mümkün.”
ABD’li senatör:LNG risk olur mu
BUGÜNLERDE bazı enerji analistleri “Bir ülkenin petrol üretimi ve ülkedeki şiddet seviyesi arasında bağlantı var mı” sorusuna yanıt arıyor. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki kaos ortamı özellikle petrol fiyatları üzerinde etkisini gösterirken, Libya’da petrol sahalarının milisler tarafından sık sık ele geçirildiği görülüyor. LNG yoluyla ürettiği gazı ihraç etmeye hazırlanan ABD’de, güvenlik nedeniyle bunu sorgulayan siyasetçiler de bulunuyor. Velhâsıl ABD Senatosu Dış Ilişkiler Komitesi Üyesi Ed Markey, ABD Başkanı Barack Obama’ya bir mektup yazarak, Yemen’deki güvenlik riskini örnek vermiş ve LNG ihracatına onay verilmesinin doğru bir adım olup olmadığını sormuştu. Öte yandan, geçtiğimiz günlerde yapılan bir açıklamaya göre, Mısır-Ürdün doğalgaz hattından sevkıyatın durması sonucu, Ürdün’ün zararı 5 milyar dolara yaklaştı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ise geçtiğimiz günlerde Dünya Barışı İçin Güneş Enerjisi Konferansı’nda yaptığı konuşmada, enerji güvenliğinin devletler için hayatta kalma meselesine dönüştüğünü vurgulamıştı.