Güncelleme Tarihi:
Ali Babacan, Türkiye'nin bu yıl sonunda kaydedeceği büyümenin Avrupa'nın en yüksek büyüme oranlarından biri olacağını belirterek, bazı atraksiyonlarla, popülist hamlelerle, kısa vadede belki daha yüksek büyüme oranı elde edilebileceğini ancak bunun geçici olacağını anlattı.
Babacan devamla, “Saman alevi gibi olur. Nasıl samanı yakmaya çalıştığınız zaman birden parlar ama sonra hemen geri söner. Ama sonunda da bir kül kalır. Biz öyle bir büyüme istemiyoruz. Sonunda kül bırakacak bir büyüme istemiyoruz. Biz sürdürülebilir, sıhhatli büyüme istiyoruz” dedi.
"BİZİM DEDİĞİMİZ RAKAMLARA YÜKSELTİYORLAR"
Uluslararası kuruluşların ve kredi derecelendirme şirketlerinin bu yılın başında Türkiye ekonomisine dair büyüme tahminlerini yıl sonuna doğru yukarı doğru revize etmelerini değerlendiren Babacan, "Bu yıl Türkiye ekonomisi için yıl başında yüzde 4 demiştik. Biz yüzde 4 derken bazıları 2 küsur diyordu" dedi.
Daha sonra yılın sonuna doğru gelindiğinde özellikle Irak, Ukrayna ve Rusya'ya olan ihracatın da iyi gitmemesi nedeniyle büyümeyi bir miktar aşağı doğru revize ettiklerini anımsatan Babacan, “4 değil de 3,3 dedik. Uluslararası kuruluşlar da bugünlerde yüzde 2'lerden alıyorlar bizim dediğimiz rakamlara doğru yüzde 3'lere 3 küsurlara doğru beklentilerini yükseltiyorlar. Bu civarda bir büyüme zaten bizim öngördüğümüz bir büyüme. Yüzde 3,3 dahi bu yıl Avrupa'nın en
yüksek büyüme birisi olacak” diye konuştu.
Ali Babacan, Türkiye'nin elinde pek çok farklı politika enstrümanı olduğunu ve bunları gerektiği zaman gerektiği miktarlarda kullandıklarını ancak, dışarıdan analiz yapanların Türkiye'nin bugünkü fotoğrafını çekip, ilerde hükümet ya da Merkez Bankası'nın neler yapabileceği konusunda fazla fikir sahibi olamayabildiğini aktardı.
Türkiye'nin en fazla finansman ve ticaret bağının Avrupa'yla olmasına ve Avrupa'daki durumun hiç de iç açıcı olmamasına karşın elde edilen büyüme oranları ve 2015 için öngördükleri büyüme oranlarının aslında makul rakamlar olduğuna dikkati çeken Babacan, Türkiye'nin büyümesini reformlar yoluyla artırmasının hedeflendiğini belirterek, "Eğer büyümemizi artıracaksak bunun da yolu yapısal reformlardan geçecek' diyoruz. Bundan sonra eğer yüzde 4 değil, daha yüksek bir büyüme istiyorsak bu ancak yapısal reformların uygulanmasıyla olacak" dedi.
"OLUMLU TABLO VAR"
Türkiye'de son günlerde Borsa İstanbul'un sert yükselişlerle yakın zamanın rekor seviyelerine ulaşmasının altında bir çok farklı faktörün olduğunu, öncelikle Türkiye'de son yıllarda uyguladıkları ekonominin yeniden dengelenmesiyle ilgili çabaların güzel sonuçlar verdiğini dile getiren Babacan, iç tüketimin daha kontrol altında seyrettiği makul ve sürdürülebilir bir büyüme oranını hedefleyen yaklaşımlarının geniş ölçüde kabul bulduğunu, aldıkları sonuçların da gayet olumlu olduğunu söyledi.
Yakın zamanda açıklanan Orta Vadeli Program'la (OVP) Türkiye'nin üç yıllık makro ekonomik hedeflerini açıkça ortaya koyduğunu belirten Babacan, 25 farklı alanda belirlenen kapsamlı reform paketinin şu ana kadar 9'unun açıklandığını, geri kalanların ise iki ayrı paket halinde yılbaşından önce duyurulacağı bilgisini verdi.
Babacan şöyle devam etti:
"Jeopolitik konularla ilgili bundan birkaç ay öncesine göre, bir miktar daha olumlu bir tablo var karşımızda. Irak'la ilgili riskler de oldukça yükselmişti. Seçimlerle birlikte, yeni kurulan hükümetle beraber bu riskler bir miktar daha azalmış olacak. Suriye'deki problemler devam ediyor. Öte yandan da Rusya ve Ukrayna arasındaki sorunların da bundan sonraki dönemde en azından büyümeyeceği beklentisi biraz daha hakim olmaya başladı piyasalarda... Petrol fiyatlarının düşmesi ve bir süre daha düşük seyredebileceği beklentisi de Türkiye'nin piyasa göstergeleri üzerinde olumlu etki yapıyor. Hepsini toplandığınızda bu daha düşük faiz, daha düşük risk pirimi ve daha yüksek varlık değerleri olarak karşımıza çıkıyor."
"ŞİMDİDEN HAZIR OLMALIYIZ"
Avrupa Merkez Bankası'nın aslında uzunca bir süredir genişlemeci politikalar uygulamasına rağmen, bunun büyüme üzerinde etkilerinin istenildiği ölçüde hissedilmediğini belirten Ali Babacan, "Şimdi artık ne yapabiliyorsa yapıyorlar. Ümit ederiz ki bunlar sonuç verir. Çünkü eğer bunlar sonuç verirse ve Avrupa ekonomisi toplarlarsa bu bizim ihracatımıza çok çok faydalı oluyor. Yani Avrupa Birliği'nin yüzde 1 dahi büyümesi bizim ihracat performansımızda çok olumlu sonuçları beraberinde getiriyor. Aynı zamanda cari açığı olan ve finansman ihtiyacı olan bir ülke olarak da Avrupa'da likidite bollaşırsa ve bollaşırsa bu bizim bankalarımızın ve şirketlerimizin de daha uygun şartlarda finansmana erişimini de kolaylaştıracaktır" diye konuştu.
ABD Merkez Bankası Fed'in 2015 yılında faiz artışına gidebileceği yönünde bir beklenti olduğunu, FOMC (Federal Açık Piyasa Komitesi) üyelerinin faiz artırımına, zamanına ve miktarına ilişkin farklı görüşlere sahip olduğunu vurgulayan Babacan, devamla şunları kaydetti:
"Üyelerin birbirinden çok farklı düşündüğü ancak, bir araya geldiklerinde bir kararın ortaya çıkabileceği bir yapıdan bahsediyoruz. Bu ne demek Türkiye için? Bu Fed'in aldığı, alabileceği kararlarla alakalı sürekli piyasada yeni haberlerin olacağı ve her yeni haberle de piyasa göstergelerinin değişebileceği bir döneme giriyoruz demek. Zaten üç yıldır yaşıyoruz ama önümüzdeki dönem de böyle bir dönem olacak. Oradan sürekli haberler gelecek, 'Şunu yapacak, bunu yapmayabilir' diye. Ama aynı zamanda yeni açıklanan her bir veri, Fed'in kararını etkileyebileceği için bu kez her bir açıklanan veri de piyasalarda az ya da çok hareketliliğe neden olacak. Dolayısıyla buna şimdiden hazır olmalıyız."
"Önemli olan doğruyu korkmadan yapabilmek"
Fed'den gelebilecek her türlü karara ilişkin senaryoların hazırlandığını, önümüzdeki yıl Fed kaynaklı böyle ufak tefek oynaklıklar olabileceğini belirten Babacan, "Fed'in faiz artırımına fiilen başlaması dünyada likiditenin bir miktar pahalılaşması, bir miktar daralması demek. Bunun bir miktar bize negatif etkisi olur ama öte yandan da Avrupa Merkez Bankası'nın genişleyici politikasının da bize pozitif etkisi olur. Şimdi bunlar birbirini ne kadar etkiler ölçmek çok zor" değerlendirmesini yaptı.
Fed ve Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) tam olarak yol haritalarının henüz ortada olmadığını ancak Fed ve ECB'nin muhtemel adımlarının Türkiye'yi artı ya da eksi yönde etkileyecek adımlar olduğunu bildiren Babacan, "Birbirinin zıttı etkileyecek adımlar. Bunun net etkisini ancak yaşayarak göreceğiz" dedi.
Babacan, Türkiye'nin her türlü durum senaryosuna hazır olmasının büyük önem arz ettiğini belirterek, şunları söyledi:
"Bizim şu anda yapmamız gereken nedir? Karşımıza çıkabilecek her türlü senaryoya hazır olmak ve muhtelif senaryolarda ne yapacağımıza iyi çalışmak. En son finansal istikrar komitemizde de bütün birimlerimize bu talimatı verdik. Dedik ki 'Her birim farklı senaryolara hazır olsun'. Farklı bir senaryo karşımıza çıktığında şaşırmayalım. Bu senaryolar çok iyi ya da daha kötü senaryolar olabilir. Ama o senaryolar karşımıza çıktığında 'Bu da nereden çıktı, ne yapacağız?' diye bir şaşkınlık, kararsızlık içinde olmayalım.
Biz bu zamana kadar buna büyük bir gayret gösterdik. Oldukça da başarılı yönettiğimizi düşünüyorum. Bundan sonraki dönemde bu dikkatimiz ve bu yakın izlememiz devam edecek. Önemli olan Türkiye için en iyisi neyse onu gözünü kırpmadan, doğruyu korkmadan yapabilmek. İşin formülü bu. Ama tereddüt ederseniz, yavaş kalırsanız, ondan bundan korkarsanız bu iş olmuyor. Kararlı ve doğru adımları atıp geçmek gerekiyor böyle dönemlerde..."
İHTİYAT UYARISI
Petrol fiyatlarının düşüşünü ve Türkiye ekonomisine önümüzdeki dönemde olası etkilerini de değerlendiren Babacan, "Bizim orta vadeli programımız 2015 yılında 102 dolarlık bir petrol fiyatı öngörüyor. 102 doların altındaki her bir dolar Türkiye'ye artı yazar" dedi.
Petrol fiyatlarında her 10 dolarlık düşüşün Türkiye'nin cari açığına 4 milyar 400 milyon dolar katkı yaptığını aktaran Ali Babacan, "Enflasyonumuza katkısı da yarım puan. Yani 102 dolar değil de 92 dolar olursa 4,4 milyar dolar, 82 dolar olursa 8,8 milyar dolar... Petrol 102 dolar değil de 92 dolar olursa enflasyon yarım puan daha düşer. 92 değil de 82 dolar olursa bir yarım puan daha düşer. Kabaca hesap bu ama biz orta vadeli programımızı değiştirmiyoruz. Biz ihtiyatlı yaptık ve o şekilde devam ediyor" diye konuştu.
Petrol fiyatlarının düşüş eğilimini devam ettirmesi halinde Türkiye'nin bu yıl sonu cari açığının öngörülenin altında kalabileceğini fakat asıl azalışın 2015'te görülebileceğini anlatan Babacan, "Yüzde 5'in altını rahatlıkla konuşuyor olabiliriz o zaman. Enflasyona da kuşkusuz olumlu katkısı olur" dedi.
Türkiye'nin yapısal reformlarını sürdürme konusunda asla rehavete kapılmayacağını kaydeden Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, sözlerini şöyle tamamladı:
"Petrol fiyatları düştü, problemlerimizi çözdük, onun için artık rahatlayalım, rehavet içinde oturalım... Böyle bir şey diyemeyiz. Bu işler hiç belli olmaz. Petrol fiyatları her an tekrar yükselebilir gibi hazır olmak zorundayız. Hesabımızı, kitabımızı, yapısal reformlarımızı da buna göre yapmak zorundayız. Kuzey Irak'la, Azerbaycan'la yaptığımız enerji anlaşmaları oldukça önemlidir. Daha çok petrol, daha çok doğalgaz boru hattı, Türkiye'nin bunlardan daha fazla kaynak edinmesi çok önemlidir. Yenilenebilir enerjiye ve yerli kaynaklara yönelmemiz, enerjiyi daha verimli kullanabilmek için atacağımız adımlar önemlidir. Nükleer enerji Türkiye için çok önemlidir. Dolayısıyla bu ana politikalardan asla taviz yok. Bütün kararlılığımızla bu reformları yapmak zorundayız. Petrol fiyatları düştü diye sevinmek için çok çok erken. Biz hesabımızı kara kışa göre yapalım, kış o kadar sert geçmezse hep beraber mutlu oluruz."