Güncelleme Tarihi:
AKARYAKITTA 20 Şubat’ta başlayan “tavan fiyat” uygulaması, sektörde faaliyet gösteren şirketler tarafından tepkiyle karşılandı. Petrol sektörü, uygulamaya serbest piyasa ekonomisine aykırı olduğu gerekçesiyle başından beri karşı çıkıyor. EPDK ise uyarılarına rağmen, dağıtım şirketlerinin belirlenen fiyat metodolojisinin dışına çıkarak kâr marjlarını artırmaları yüzünden tavan fiyatı devreye sokmak zorunda kaldığını vurguluyor. Dağıtım şirketlerinin çatı örgütü PETDER Başkanı Martin Thomsen, akaryakıt sektörüne yönelik tartışmaların hep kâr marjları üzerinden döndüğüne ancak yükselen maliyetlere kimsenin odaklanmadığına dikkat çekiyor.
ULUSAL STOK İÇİN VERGİ
Akaryakıt fiyat metodolojisi, dağıtım şirketlerinin Almanya, İtalya, Fransa ve İngiltere’deki muadillerinin ortalama payları dikkate alınarak, üzerine de ulusal marker, otomasyon gibi diğer maliyetler eklenerek belirleniyor. Thomsen, EPDK ile bu metodolojiyi yeniden masaya yatırmak istediklerini söyleyerek, şöyle konuşuyor: “Türkiye’de Avrupa’ya göre çok daha fazla maliyetle karşı karşıyayız. Sürekli yeni maliyet unsurları ortaya çıkıyor. Örneğin, Gümrük Yönetmeliği’nde değişiklik öngören yönetmelik Resmi Gazete’de yayımlandı. Daha önce, şirketlerin tutmakla yükümlü oldukları ulusal stok antrepolarda tutuluyor, antrepoda tutulduğu sürece vergi ödenmiyordu. Yönetmelikle, Türkiye’de satılacak tüm ürünler için antrepo uygulaması kaldırılıyor ve tüm ithalatlarda alımların kurulacak sayaçlardan geçirilerek depoya alınması zorunluluğu getiriliyor. Türkiye’de ithalat yoluyla tüketilecek ürünler, kurulacak bu sayaçlardan geçtikten sonra millileşmiş sayılacak. Gümrük Bakanlığı, ÖTV’nin akaryakıtın sayaçtan geçtiğinde tahakkuk etmesini ve belirlenecek bir süre sonra tahsil edilmesini sağlayacak mevzuat değişikliği üzerinde çalışıyor. Yani daha önce vergisiz olarak antrepolarda tutulan ulusal stok, sayaçtan geçerek depoya alınacak ve bu süreçte ulusal stok için de verginin ödenmesi gerekecek. Böylece şirketlerin tuttukları zorunlu ulusal stok için sektörün yaklaşık 3.3 milyar lira ek finansman ihtiyacı oluşuyor. Bu miktar, antrepo yerine artık sayaçtan geçerek depoya alınması gerekecek olan ulusal stok için ödenecek vergi.”
Thomsen, “Sektör ve hükümet arasında koordinasyon rolünü üstlenecek ve herkesi bir araya getirmeye yardımcı olacak bir koordinasyon kuruluna ihtiyacımız var” diyor.
Litrede 10 kuruş ek maliyet
SEKTÖR temsilcileri, kaçakçılığa karşı önlemler gibi Türkiye’ye özgü ilave maliyet unsurlarının, litre başına 10 kuruştan fazla maliyet yarattığını söylüyor. Bunlar, “Akaryakıt hareketleri ve işlemlerinin kayıt altına alınması için gerekli bayi otomasyon sistemi işletim ve raporlaması, kaçak akaryakıtın belirlenmesi amacıyla ulusal marker uygulaması, ÖTV’nin peşin ödenmesinden kaynaklanan finansman maliyeti, her istasyonda her pompa için ayrı ayrı bulunan yazar kasa operasyon ve bakımı, ulusal stok tutma yönteminden kaynaklanan ilave maliyet, e-defter/e-fatura/e-kayıt geçiş süreci için yapılan yatırımlar, ithal edilen ürünler için banka teminat mektupları maliyetleri, nakliye maliyetleri, dağıtıcı şirketlerin yıllık EPDK ödemeleri, bayi numune alma maliyeti” şeklinde sıralanıyor. Sektörün birbiri ardına gelen düzenlemeler sonucunda artan maliyetleri bir anda kaldırmasının mümkün olmadığını savunan Thomsen, “Kârlılık azaldıkça azalıyor. Sorun burada” diyor.